Yavru Vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye’de, 81 İlimiz arasında belki de en sıcak yakınlığa sahip olan İlimiz, Elâzığ Şehridir…
Elâzığ Şehrinin bir bakıma, “Edebi Mahfili…” olarak da bilinen Manas Yayınevi’nde, Kıbrıs ile ilgili birçok tarihi programlara imza atıldığını biliyoruz. 2003 Tarihinde, “Türk Dünyası Hizmet Ödülünün İlki K.K.T.C. Cumhurbaşkanı Merhum Rauf Denktaş’a veriliyordu!” O ödülü vermek üzere, Şener Bulut ve Murat Kuşçubaşı ile birlikte Kıbrıs’ta, Rahmetli Denktaş’ı makamında ziyaret etmiş ve burada muhteşem bir ödül töreni yapılmıştı. O anı hiçbir zaman unutamam!
Kıbrıs denince, ‘zengin bir hafızamızın olduğunu da…’ söylemek isterim. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarında da, birçok Kıbrıslı Şair, Yazar ve Mütefekkiri misafir etmiştik. Onlarla tarihi sohbetlerimiz olmuştu. Rahmetli Harid Fedai’nin şüphesiz ki apayrı bir yeri vardı. O bir Şair, O bir Öğretmen, bir Müfettiş, bir İletişimci, TMT mensubu, BRTK televizyonunun kurucu müdürü, O bir Akademisyen, Rahmetli Denktaş’ın sağ koluydu… Velhasıl güzel insanlar, Kıbrıs ile ilgili kaynak kişiler tanıdık…
Manas Yayınevi’nde, 08 Aralık 2025 Pazartesi Günü, Saat 09.30’da; “Kıbrıs Barış Harekâtı, Kahraman Şehitlerimiz ve Gazilerimize Saygı…” programı yapılıyor. Belki, 08 Aralık tarihinde Elâzığ Şehrimizin dışındayım ama bütün yüreğimizle bu programın içerisinde olduğumu belirtmek isterim.
Bu tarihi program, “Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Elâzığ Şubesi ve Manas Yayıncılık…” tarafından düzenleniyor.
Bu programın oturum Başkanlığını ise F.Ü. Tarih Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Rahmi Doğanay yapıyorlar. Sivil ve Akademik unsurların bir arada olması o kadar önemli ki… Elâzığ’ın ve özellikle de, Manas Yayınevi’nin farkı burada; “Bir Sosyal Enstitü…” gibi faaliyetlerini yürütmesidir.
Bu programda katılımcı olarak büyük bir dikkatle dinleyeceğimiz, Kıbrıs Gazilerimizi isimleriyle bir daha bu köşemizde de yâd edelim. “Mehmet Namık Bulut – (Birinci ve İkinci Harekâta fiilen katıldı),Türkiye Muharip Gaziler Derneği Elazığ Şubesi başkanı, Alaattin Öztürk (Birinci çıkarma devam ederken ve İkinci Harekâta fiilen katıldı), Mehmet Özdemir (Birinci ve İkinci Harekâta fiilen katıldı), Nuri Bayrak (Birinci Harekâta fiilen katıldı ve yaralandı. İkinci Harekâta katılamadı ) Gevher Çelik– (Birinci ve İkinci Harekâta fiilen katıldı), Sedrettin Üstüntaş– (Birinci ve İkinci Harekâta fiilen katıldı), Ahmet Çimenyar– (Birinci Harekâtta bulundu, İkinci Harekâta fiilen katıldı), Ali Çelik – (Birinci ve İkinci Harekâta fiilen katıldı),
Kutbettin Aydın– (Birinci ve İkinci Harekâta fiilen katıldı), Selahattin Alkaya– (Birinci Harekâta fiilen katıldı, İkinci Harekâta katıldı ve yaralandı), Osman Dağ – (Birinci ve İkinci Harekâta fiilen katıldı), Hüseyin Uygur- (Birinci Harekâtta şehit düşen Asteğmen Mustafa Uygur’un Kardeşi)
Şunun hemen altını çizeyim, “Şehitlerimizi ve Gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyoruz.”
Bin yıl İslâm’a bayraktarlık etmiş bir milletin evlatları, günümüzden 51 yıl önce, “Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirerek…” Kıbrıs’a; ‘Barış ve Hürriyeti, insanca yaşama iradesini getirmişti…’
Manas Yayınevi’nin müdavimleri, can dostlar Şairlerimiz; R. Mithat Yılmaz, Günerkan Aydoğmuş,
Faik Güngör, Tuncer Sönmez, İlhami Bulut, Hadi Önal, Fevzi Özdemir, Muammer Aksoy ve Tahsin Öztürk…” bu programa asıl katkılarını sunacaklardır.
Manas Yayınevi’ndeki sohbetlerin bir özelliği de, “ses ve sözün bir arada oluşudur. Her birini bu şehrin kaynak kişileri olarak da bildiğimiz, “Naci Sönmez, Nihat Kazazoğlu, Ziya Tunçtekin, Osman Bedrettin Yapar…” Onları büyük bir huzur içerisinde dinleyeceğiz. Ve öyle ki, Rahmet Mekân Dr. Ahmet Tevfik Ozan’ın, “Nihat İlhan Paşa’ya ithaf ettiği muhteşem şiiri…” O şiiri, Doğan Sever Üstadımız, Rast Makamında Kıbrıs Şehitleri Marşı olarak bestelediler. Bu eseri, Elâzığ Musiki Konservatuvarı Derneği Kurucu Başkanı ve Devlet Sanatçımız Naci Sönmez Beyefendi icra edecekler/ yorumlayacaklar.
Bu vahim/ her bakımdan dehşet verici “Kanlı Noel” hususunda İlhan Paşamız ilk defa 28 Aralık 1982 tarihinde Tercüman Gazetesine konuşacaklardı. Şairimiz Dr. Ahmet Tevfik Ozan’ın notlarında bu konuşma günümüze şöyle aktarılıyordu;
Nihat Paşa’nın gözleri dalıyor… 1963 Aralık’ında Kıbrıs’ın uğursuz gecesinde artık… “Onların şehit olacaklarını görmüştüm. Hem de bir gece evvel”.. Nihat Paşa’nın karısı ve üç yavrusunu delik deşik gören gözleri şırıl şırıl boşanıyor…
‘‘- Karıma bir beyaz tuvalet diktirmiştik. Onu giymişti. Murat ve Kutsi’nin ellerinden tutmuştu. Hakan nerede? Diye sordum. Gökyüzünü gösterdiler. Uçuyordu… Sonra onlarda uçmaya başladılar… Beşparmak dağlarını aştılar. Adana’ya oradan da şimdi gömülü oldukları memleketim Elazığ’a doğru gittiler…’’
Rahmet Mekân Dr. Ahmet Tevfik Ozan’ın, “Dört Güvercin Beş Sevinç” başlıklı şiiri isterseniz, o anın ruh haletiyle okumaya gayret sarf edelim.
“DÖRT GÜVERCİN BEŞ SEVİNÇ
Paşam, ne ki, can dediğin dünyada…
Bir bahar da yeşerecek dört çiçek!
Melekleri görmek olmaz rüyada
Hakan, bulutları yalnız geçecek…
Denize kavuşmuş balıklar gibi
Çağırsan; gelecek, çıkmayacaklar!
Rüya diyeceksin, gözlerin yaşlı
Sırrını, denizin açmayacaklar…
Harput Kalesi’ni seyreden beyaz
Güvercin kanatlı, yalnız bulutlar
Şehitler kervanı, içinden geçen
Rüzgârı rüyada nurlu kanatlar…
Birgün, dört güvercin; kapıyı çalar
Beş olur sevinçler, bulutlar akar..
Feza, derinlerde bir nokta olur
Harput sırtlarına o gün, nur yağar…
Paşam, ne ki, can dediğin dünyada
Bir baharda yeşerecek dört çiçek!
Melekleri görmek olmaz rüyada
Hakan, bulutları yalnız geçecek…”
Bu tarihi programa, Prof. Dr. Ata Atun, Dr. Öğr. Üyesi Ayhan Cankut (Kumsal Baskını, Barbarlık Müzesi ve Şehit İlhanlar konu başlığı), Em. Alb. Av. Levent Bilgin (Dış Türkler Olgusu ve Kıbrıs Türklerinin Konumu…) kendi konularına bütünüyle hâkim bu güzel insanlar da, telefon bağlantısı ile katkıda bulunacaklar.
Kıbrıs Barış Harekâtının, 51. Yıldönümündeyiz… Bu harekâtın ismine, “Barış ve Huzur Harekâtı” demişiz. Gerçekten de, geçen 51 yıl içerisinde Ada’ya Barış ve Huzur gelmiş. Kimse bunu inkâr edemez. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtıyla, Kıbrıs Türk’ü, bir büyük “katliamdan” “ENOSİS” gibi bir büyük belâdan, “Kıbrıs’ın Yunanistan’a İlhakını” önlenmiştir.
Kıbrıs’ta, 1963 Kanlı Noel’i unutulmadı. Hiçbir zamanda unutulmayacak. ABD Başkanı’nın 5 Haziran 1964 Tarihli, iltifattan tamamen uzak, o kaba ve taassup kokan, “Johnson Mektubu” da unutulmadı! AB’nin, “Kıbrıs Dayatmaları” da unutulmadı, asla ve kata unutulmayacak.
Tıpkı İnebahtı Bozgununda olduğu gibi, “Gemilerimiz yakılmış, maddi kaybımız büyüktür!”
Sokullu’nun tarihe geçen o muhteşem ‘derya manası’ sözleri; “Onlar bizim gemilerimizi yakmakla, sakalımızı tıraş etmişler; Biz onlardan Kıbrıs’ı almakla, kollarını kesmişiz… Tıraş edilen sakal bir daha ve daha gür olarak yerine gelir, Ama kesilen bir kol bir daha yerine gelmez!”
Kıbrıs Ada’sı, coğrafi yapı olarak incelendiğinde; Anadolu’nun bir parçasıdır!
Türkiye’ye 65 km uzaklıkta… İsrail’e, 267 km, Mısır’a, 418 km, Yunanistan’a ise 965 km uzaklıktadır. Kıbrıs tarihinde hiçbir zaman, “Rum Adası” olmamıştır!
Bu tarihi realite dün olduğu gibi bugün de yarında inşallah değişmeyecektir.
Kıbrıs’ta, İslam Fütuhatı vardır; Peygamberimizin halası, “Ümmü Haram’ın makamı” oradadır.
1571 yılında fethin sembolü, “Selim Camii” oradadır. Kıbrıs, 1571 tarihinde, Sultan Selim Döneminde fethedilir… Kıbrıs’ın Fethini, Hz. Muaviye Dönemine kadar götürebiliriz.
Kıbrıs’ın önemi nerede başlıyor; Stratejik Konumundan. Türkiye’nin güvenliği açısından Kıbrıs, Yüzen bir gemiyi andırıyor. Kıbrıs Adası’nın sahiplerinin değişmesiyle birlikte, “Akdeniz’de hâkimiyetin sahipleri de…” değişmiştir. Bizler Kıbrıs’a, “Yavru Vatan” dedik!
Sevgimizin sıcaklığını bu ifade de okuyabilirsiniz…
“Yavru Vatan” Kıbrıs’ımız, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” adıyla, “15 Kasım 1983” tarihinde,
Batı dünyası içine ne kadar sindirememişse de, “Hür, Bağımsız ve Müstakil bir Devlet” oluyor.
Bu tarihlerden itibaren, Kıbrıs, Iraklılaştırılmaktan kurtarılıyor. Tabii ki, ‘söz hakkına sahip oluyor’
Gazze felaketi gibi bir büyük belanın tuzağına düşmüyor/ veya düşürülmüyor.
Bizler, “Zürih ve Londra Antlaşmasıyla, 11 Şubat 1959 tarihinde…” Kıbrıs’a, “Hak ve Müdahale Yetkisini…” aldık. Bu vesileyle dönemin Dışişleri Bakanı, “Fatih Rüştü Zorlu’yu da unutmayacağız.
Ve Dr. Fazıl Küçükleri Ve de, ismi Kıbrıs ile ‘özdeşleşen’ bir büyük kahraman, Rauf Denktaş’ı da, unutmayacağız. Kıbrıs’ı bizlere vatan yapan, “şehit ve gazilerimizi” de unutmayacağız!
“20 Temmuz 2025” Tarihin en kutlu sayfalarından birisi olarak, daha nice yıllar anılacak,
Ve hatıralarıyla birlikte yazılacaktır. Bir seda yükselecekti, Kıbrıs semalarından;
“Feryadını aldık ey güzel gazi
Hasretinde kaldık, ey şanlı mazi
Ezel türküsünde, Yavru Vatan’ım;
Hak katında koca Türk’ün niyazı…”
Fransız tarihçi Albert Sorel; “Türkler, Avrupa’ya ayak bastığı ilk günden itibaren ‘Şark Meselesi’ fiilen doğmuştur!” Şark Meselesinde, iki önemli safha vardır;
Birinci Safhası, 1071–1683 yılları arası ki, bu dönem Türklerin ‘fütuhat asrıdır…’
Avrupalı bu döneme, Türk Dünyasının ‘taarruz dönemi’ ismi ile değerlendirir…
1683 tarihinden itibaren başlayan dönemi ise, Avrupa’nın, ‘taarruz dönemi’ Türklerin ise, ‘savunma Dönemi’dir! ‘Şark Meselesi’ batı dünyasının bu milletin varlığı ve hâkimiyet coğrafyası üzerindeki, niyetinin adından başka bir şey değildir. Onlar, utanmadan ve de sıkılmadan içlerinde taşıdıkları kötü niyetlerini sıkça dışa vuruyorlar.
Onlar, bu coğrafyada, utanmadan ve sıkılmadan tarih boyunca da, ‘emperyal niyetlerine maşa olarak…’ kâh Rumları, kâh Ermenileri, kâh Arapları, kâh diğer unsurları kullanıyorlar! Kullandıktan sonra ne yapıyorlar, ‘işe yaramaz’ ifadesiyle tarihin çöplüğüne atıyorlar. Kıbrıs, Batı’nın düşündüğü gibi olmadı… Ve inşallah olmayacak da.
KIBRIS, ANADOLU’YU ÖRNEK ALIYOR!
Kıbrıs’ta ki, ‘mücadele tarihi’ Anadolu’ya ne kadar benziyor!
Anadolu’nun işgal edildiği, bu millete, “Mondros Mütarekesinin” ağır şartlarının, dayatıldığı bir dönemde; bu milletin özünde bir, “milli direniş örgütü” oluşuyordu!
Tarihte bu örgüte, “Kova’yı Milliye” Günümüz ismiyle, “Ulusal Milli Güçleri” ismi veriliyordu…
Tarih yapraklarını şöyle bir çevirdiğinizde,
27 Temmuz 1957 Tarihinde; “Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı” kuruluyordu!
Anadolu’da, “emperyal güçlere” karşı örgütlenen insanımız,
Kıbrıs’ta, aynı maksatları taşıyan “emperyal güçlere karşı” örgütleneceklerdi.
Kıbrıs Barış Hareketinin başarıyla gerçekleştirilmesinden sonra bu “tarihi yapılanma…” 1 Ağustos 1976 tarihinde, “Türk Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığına” dönüştürülecektir.
Bilindiği üzere, “Kıbrıs Mukavemet Teşkilatı”(TMT) üyelerine, “Mücahit” ismi denilmekteydi!
20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı Yapıldığı Tarihte, Kıbrıs’ta, “17.151” mücahit bulunuyordu.
Kıbrıs’ta, “mukavemet teşkilatının” kurulmasında, dönemin Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu’nun da, “Emekleri” ve de, “manevi destekleri” vardır…
TMT’nin tarihi kurucuları arasında kimler vardır; “Rauf Denktaş, Dr. Burhan Nalbantoğlu ve M. Kemal Tanrısevdi” Kıbrıs Mukavemet Teşkilatının “marş” gibi sloganı, “Hareketten Bereket, Bereketten Kuvvet Doğar, İleri Arş İleri, Türk Hiç Dönmez Geri”
Kıbrıs’ta, “ENOSİS” e, yani, “Ada’nın, Yunanistan’a ilhakına” karşı bir mücadele vardır.
Bu mücadele yıllarca, Türkiye’de, “meydanlarda da” dile getirilir; “Ya Taksim, Ya Ölüm”
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, bu tarihi taksimi, “Hayatiyete” geçirecektir. Kıbrıs’ta, “Türk Mukavemet Teşkilatının” kuruluşunun üzerinden, “68 yıl” Kıbrıs Barış Harekâtının Üzerinden de, “51 yıl” geçmiştir.
Kıbrıs’ta artık, “geriye dönüş” söz konusu olamaz. Kıbrıs’ta, artık “geleceğin kurgusu” temel faktör olarak alınmalıdır. Sözün Özüne gelecek olursak, Kıbrıs ve Anadolu, “fiziki coğrafyası…” kadar, Siyasi Mücadelesi birbirine o kadar çok benziyor ki… O benzerlik, her iki coğrafyanın da; stratejik öneminden kaynaklanıyor. Şehitlerimizi rahmetle anıyor. Gazilerimize şükran borcumuzu belirtmek isteriz. Manas Yayınevi’ne bu anlamlı programı vesilesiyle de kalbi teşekkürlerimizi belirtmek isterim.