Yeşil libaslar sana yakışır, can...
Helaldir, damarımda akışır kan;
Şehadet eder, vatan sevgisine
Ateş düşerse, ciğerimdir yanan!
Seninle hemhal oldum; imanım hey
Acınla, tasam büyür; amanım hey
Afetlerle kavrulmasın VATANIM
İncinmesin toprağında yatanım
ERDEMLİ İNSAN
Erdemli insan kimlerdir, sorarım?
Adil yüzlü gönüllerde ararım!
Dürüst, güvenli hem de hamiyetli
Eli açık gönüllerde tararım
Varlıkta, yoklukta da haysiyetli
Sabır yüklü gönüllerde görürüm
Her haliyle de vakarlı nazarlar
Huzur verir, içimizde gezerler
KARDEŞİZ BİZ
Kar düştü, sıcak düşler üzerine
Üşüdü vatan, yedi veren düşler
Hani, nerede gönül yangını?
Kardeşiz biz; bizden çalınan düşler!
Düşer mi yerlere, bütün idealim
Göğsüm daralır binbir çığlığa
Vatan ağlarsa, dağlardan çığ kopar
İnler feryadım, ah nağmeler inler
TEMELE KONAN
Temele konan taşlarla oynama
Taşlar oynarsa birgün yerlerinden
Kızıl kıyamet kopar bilmez misin?
Akıl ötesinde gönül perdesi
Perde de, feraseti görmez misin?
Ufuk ve ötesi, şafak sökerken gör!
MAZLUMA SELÂM ET
Doğu Türkistan, Gazze'de kıyamet
Zalimane zulüm, neye alamet?
İnsanlık öldü mü, feryadında...
Kürşat’ça vakarlı duruş bekliyor
Ey asır, köhnemiş fani dünyada
Yüreğinle kalk, mazluma selâm et!
TÜRK’E DÜŞMANLIK
Türk'e düşmanlık edene dost olma!
Bin yıl, İslâmın bayraktarı oldu
Kanları, sebiller misali aktı!
"Vatan olmaya, bayrak olmaya..."
"Ya şehit, ya gazi olurum" dedi
Ümmet içinde, "vasat yolu" seçti
Ne ifrat, ne tefrit; yoluma taş dedi
'Elazığ benim için' canana post serdiğim dervişler dergâhıdır
Harput ki benim için gönlünden gül derdiğim şühedânın âhıdır.
Nermin Akkan
SİLİNMEZ HATIRALARDA
Nice Valiler geçti bu diyardan,
Feti Ahmet Baba fıtratında...
Bir vefalı dost gibi gönüllerde!
Yâd ederiz onları; serden, ardan
Bahar mevsiminde açan güllerde
İnsana nüfus eden rayihası..
Bir ömür silinmez hatıralarda...
GAZZE
Gazze, Âlem-i İslâm'ın imtihanı
Çığlıktan gayri ses seda duyulmaz
Nerde, Alpler, derviş gaziler hani?
Fırat boyları, nal sesi duyulmaz
Kılıç Arslan'ı, Belek Gazi'leri...
Cenk meydanı, kös sesi duyulmaz
Duyulan çığlık, asrın imtihanı!
DOĞDUĞUM ŞEHİR
Doğduğum şehir, yüreğimde hep sen
Zamana kürek çeken kimsesizim…
Gözlerin ilk ışıklarında, ufkun;
Ufkuna baktıkça, adımlar büyür
Adımlar, bir koca sevdaya yürür
Nazarlarımda, nakışında hep sen
Bir hilal gibi, Harput semasından
Ovaya düşen ışık dantelisin…
Hazar Baba’da, kıyamda düşlerim;
Yıkanır Hazar’ın, mavi göğsünde…
Efsunkâr şehir, idealimsin sen
Gönül dünyamın, Fırat’ta kaynağı
Türkülerim Fuzuli diyarından;
Yar elinden aşk kâsesi sunulur…
Şairler sofrasına bağrın açar!
DOĞAR GÖNLÜME
Doğar gönlüme, bahar gibi gün
His denizinde yüzer hayallerim
Gün ışır, serin dalgalarla yürür
Kaf Dağı’na uzanır emellerim!
TOPRAĞIN DİLİ
Toprağın dili yok; sözü bağrından!
Sevdası imandır; anlar çağrından!
Şehide, ‘gül bahçesi’ der, derinden
Ah, ‘gurbet’ gözyaşı döker kahrından!
RÜYA GİBİ
Dert ile derman sabra dua gibi
Şükür ile yaşama şua gibi
Moral katığında, ihlas boyası
Huzura kanat çırpan rüya gibi
İHANET EDENE!
İhanet edene, insan diyemem!
“Aldığı nefese bile ihanet…”
Bu nasıl bir, ‘emanete sadakat’
Doğa bizimdir, bütün insanlığın…
Doğaya dost olan, yaşama da dost!
Doğaya düşman olan, bizden değil!
Gaflet, ilk basamağı; ‘ihanetin’
İhanetin üstüne düşer, ‘lanetin’
Hamiyetli duruş, ‘kıyam ibadetin’
DİK DUR
Dik dur, eğilme/ Sözün söyle ercesine
Kahramanlar, ‘yalnız kurttur’
Hak birdir, sevda bizim yolumuz
Yol çetin, aşılmaz olsa da;
Dağları delecek feryadın olsun!
Çileye tebessüm eder, geçeriz
“Zayıf bizim gönlümüzde güçlüdür”
Ezcümle, Yâ Hâk deiz…
GELMEZ SELÂMA
"Edep yahu" deyin, lanet adama
Kulakları sağır, gözleri ama;
Bu asrın Firavun'u, Netanyahu
Kalpleri mühürlü, gelmez selâma!
Eyvah! Kiriyle bulaşır, âleme..
Nefreti, kiri bulaşır kaleme!
GARİPLER
Bir ah çekmek, içimdeki derya söz!
O yangını yaşatan kıvılcım, köz
Gönül pınarlarını besler, vuslat
Garipler, ‘bu dünyada yaşar öksüz’
İki dünyada düşmanım; öfke, kin!
Cehalet, iyilikleri yakan ateş
GÖZLER KÖR
Karanlık bir dünyada gözler kör!
Ufuk yok, gaye yok, gayret yok, nefret!
Hissiz, aşksız, rağbetsiz bir âlemde;
Derin vadilere inmek kadar zor!
Aklı, gönlü al, dünya da ne kalır?
Vicdanı, teraziyi al, ne kalır?
“ORMANLARIMDAN BİR DAL KESENİN!”
“Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim”
Rüzgâr der, ‘ormanlarda ılgıt ılgıt eserim’
Her orman yangınında, ciğerlerimiz yanıyor!
Kızıl alevlerde, medeniyet yanıyor
Tahammülü yok, başımıza zehir akıyor
Ağaç, çiçek, yeşil, bahar;
Bize hayat veren iksirimiz yanıyor!
Ecdat mirası, cennet vatanım yanıyor
Sözün bittiği yerde, gözyaşım yanıyor
ORMAN YAKANLAR
Orman yakanlar, ateşine düşer!
Sevdasızlar; sızım sızım sızlasın,
Esfele Sefilin leşine düşer!
Gafleti, çorak zihinler gizlesin,
Orman yakanlar, ateşine düşer
***
Sadık Kemal Tural Hoca’dan,
Bedreddin Bey
ŞİİR İKLİMİ ‘nin dört mevsiminden demet demet çiçek toplayan
ruhunuzu selamlıyorum.
Şiir ülkesinin bilgelik dağlarından, ovalarından, göllerinden çay ve
ırmaklarından edindiğiniz mısralarla yaşayan ruhunuzu selamlıyorum.
Şiir adlı bediî tefekkür ışıklarından gönlünüze yansıyanların bir
kısmını paylaşan ruhunuzu selamlıyorum.
ELLİ yıldır söylediğimi -izninizle -tekrar edeyim: Rab ile iblis
arasında, sekinet ile cinnet arasında, nefis ile ruh arasında
koşuşturan insanlığın çeşitli hâllerini anlatmak ihtiyaç ve
cesaretini gösteren insana şair derler. Sizin şair ruhunuzu
selamlıyorum.
Bedreddin Bey
Ruhunuza ilettiğim bu selamı sonyüz yıldır ELAZIĞ İL, İLÇE VE
KÖYLERİNDE şiir ikliminde nasiplenmiş ruhlara ulaştırmanızı istirham
ediyorum. Şahsınızda şiir ikliminin başkentindeki ahlak ve erdem
üzre yaşayan bütün ruhları selamlıyorum.
Selam sıdkın, samimiyetin ve teslimiyetin ifadesi değilse, sahteye,
fitneye ve küfre hizmet eder... Sıdkımla, samimiyetimle ve hasen olan
her s ö z e teslimiyetimle söyleyeyim: KELEŞTİMUROĞLU BEDREDDİN BEY'İ SELAMLIYORUM.
Sadık Kemal Tural