Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Kur'an da misaller!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Kur’an da fasih bir dil, bir anlatım vardır.

İnsanı konular hakkında daha derin düşünmeye, tefekküre götüren nice misaller verilmiştir.

İsra Suresi 89.ncu ayette şöyle buyrulur; “Andolsun ki, biz Kur’an da insanlara her türlü misali; Çeşitli şekillerde açıklamışızdır”

“Her türlü misal…” Her konuda, ‘çeşitli misaller…’

Ankebut Suresi 43.ncu ayette şöyle buyrulur “İşte bu misalleri insanlar için getiriyoruz. Fakat âlimlerden başkası onlara akıl erdiremez”

Kur’an da, ‘derinleşenler…’ İlim sahibi olanlar, ‘misaller üzerine…’ tefekkür ederler…

Ankebut Suresi 41.nci ayette de şöyle buyrulur;, “Allah’dan başka dostlar edinenlerin misali, (kendine) bir ev edinen ankebut’un (örümceğin) hali gibidir. Hâlbuki şüphesiz evlerin en çürüğü, elbette, örümceğin evidir, keşke bilselerdi.”

Kureyş kâfirlerini perişan eden de, o örümcek ağı değil midir?

Allah Resulünü korumak için, “Hıra Mağarasında…” kalın bir ağ ile mağara kapısını örmüşlerdir…

İnsanın aczini, zayıflığını ve çaresizliğini misal getirilen bir ayette;

Hacc Suresi 73.ncü ayette şöyle buyrulur; “Ey insanlar! (Size) bir misal getirildi; şimdi onu dinleyin.

Şüphesiz ki Allah’dan başka (kendisine) yalvarmakta olduklarınız bir sinek dahi yaratamazlar;

İsterse bunun için hepsi toplansınlar! Sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu ondan geri alamazlar. (Yardım ) isteyen de aczi kaldı, kendinden istenen de!”

Kur’an da verilen bu misaller hakkında, Bakara Suresi 26.ayette şöyle buyruluyor; “Verdiği misallerle Allah ancak fasıkları saptırır.”

Kur’an da, ‘münafıklar hakkında…’ verilen misallerde, Bakara Suresi 17.nci ayette şöyle buyrulur; “Onların (o münafıkların) misali (karanlıkta) ateş yakan kimsenin hali gibidir. Derken (o ateş) etrafını aydınlatınca, Allah onların nurunu giderdi ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bıraktı”

Bakara Suresi 18.nci ayette şöyle buyrulur; “(Onlar) sağırdırlar (hakkı işitmezler), dilsizdirler (hakkı söylemezler), kördürler (hakikati görmezler), bu yüzden onlar hakka dönemezler”

Güzel bir söze Kur’an şöyle bir misal getirir; İbrahim Suresi 24.ncü ayette şöyle buyrulur; “Görmedin mi, Allah nasıl bir misal getirdi; Güzel bir sözü (kelime-i tevhidi), kökü (yerde), sabit, dalları ise gökte olan güzel bir ağaç gibi (kıldı).”

İlmin önemini de Kur’an, Lokman Suresi 27.nci ayette güzel bir misalle ifade ediyor; “Eğer gerçekten yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de (mürekkep olup) arkasından yedi deniz daha ona yardım etse, Allah’ın kelimeleri (yazılmakla) tükenmez! Muhakkak ki Allah, Aziz (kudreti daima üstün gelen)’dir, Hakim (her işi hikmetli olan)’dır.”

Kur’an’ın o kadar nezih bir dili, o kadar yüce bir anlatımı var ki, her okuyuşunuzda sizlere farklı pencereler açıyor, ilminizi sürekli artırıyor…

BAL ARISI!

Bal arıları üzerinde ilim adamları daha sıklıkla çalışmalar yapmaya başladılar… Onlarla ilgili birçok mucizeler olduğu artık biliniyor… Nahl Suresi 68.nci ayette şöyle buyrulur “Ve Rabbin Nahl’e (bal arısına) vahyetti (İham etti) ki, “dağlardan, ağaçlardan ve (insanların) kurmakta oldukları çardaklardan evler edin!”

Balda, ‘insanlar için şifa’ olduğunu Kur’an bizlere haber veriyor.

Albert Einstein ne diyorlar; “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır.

Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan, insan olmaz…”

Kur’an da, ‘ağaç evlerden…’ bahsedilir; Arıların yaptığı o ağaç evler insanlara; kâğıdın ağaçtan yapılması yolunu göstermişleridir! Bir bakıma, ‘ağaçtan kâğıdın mucidi…’ arılardır.

Bir kovanı incelediğinizde; ‘Mühendislik…’ ve ‘Mimarlık…’ bilgisine sahip olduklarını; Arılar arasında müthiş bir iletişim ağının varlığına, iş bölümünde örnek teşkil ettiğine şahit olursunuz.

Kur’an bizleri, bu konularda da tefekküre çağırıyor, bilim adamlarına kapılar aralıyor.

SU VE RÜZGÂR!

Kur’an da rüzgâr ile alakalı 23 ayet geçiyor.

Bunlar tefekkür ayetleridirler. Bilimle içiçe olan ayetlerdirler.

Hicr Suresi 22.nci ayette şöyle buyrulur; “Biz rüzgârları aşılayıcılar olarak gönderdik ve gökten bir su indirip, böylece onunla sizi suladık. Hem onu (o suları) mahzenlerinde tutanlar siz değilsiniz”

Su ve rüzgârın anlatımında birliktelik vardır. Her ikisinde, hayatı/ varoluşu soluklarsınız…

Şu ayet, kâinat fotoğrafını bütünüyle ihata edicidir;

Bakara Suresi 164.ncü ayette şöyle buyrulur; “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında,

Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah’ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde,

Diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgârları değiştirmesinde,

Gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz, Akıllı olan bir topluluk için elbette Allah’ın birliğine deliller vardır”

Su için bizler hayat deriz, Su için bizler, rahmet deriz, Su için bizler, diriliş deriz.

Furkan Suresi 48.nci ayetinde şöyle buyrulur, “Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen,

Ve gökten tertemiz bir su indiren O’dur.”

Kur’an bizlere suların belli bir ölçü ile indirildiğini belirtiyor;

Zuhruf Suresi 11.nci ayette şöyle buyrulur “Ve O (Allah) ki, gökten bir ölçü ile su indirdi. Artık onunla ölü bir beldeye hayat verdik; İşte (siz de kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız!”

Yağmurun gökyüzünden belli bir ölçü ile indiğini bilim söylüyor; Ölçümlere göre, yeryüzünden bir saniyede 16 milyon ton su buharlaşmakta… Bu miktar bir yılda, 505 trilyon tona ulaşıyor! Bu miktar aynı zamanda bir yılda dünyaya yağan yağmur miktarıdır.

Fatır Suresi 9.ncu ayette şöyle buyrulur; “Rüzgârları gönderip bir bulut kaldıran da Allah’tır. Derken biz o (bulutu) ölmüş bir beldeye sevk etmişizdir. Böylece yeryüzüne ölümünden sonra onunla hayat veririz. İşte o dirilme de böyledir.”

Su da ve rüzgârda, tekrar dirilişi düşünürüm!

İYİLİK NEDİR?

Sözlükte iyilik; “İyi olma durumu, salah. Karşılık beklenilmeden yapılan yardım, lütuf, kerem, ihsan.

Sağlığı yerinde olma durumu, esenlik, elverişlilik, nimet” anlamlarına geliyor!

İyiliğin en nezih tarifini/veya anlatımını Kur’an yapıyor;

Bakara Suresi 177.nci ayette şöyle buyrulur; “(Ey ehl-i kitap!) Yüzlerinizi (ibadet maksadıyla) Doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik(için yeterli) değildir. Fakat iyilik o kimsenin(iyiliği)dir ki, (onlar) ;

Allah’a, ahret gününe, meleklere, kitap(lar)a ve peygamberlere iman eder; Ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve kölelere verir;

Namazı hakkıyla eda eder ve zekâtı verir. Ve (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerlerine getirenler ve sıkını (fakirlik) hastalık ve savaşın şiddetli anında sabredenlerdir. İşte onlar, doğru olan kimselerdir. Ve yine onlar, gerçekten takva sahibi olanlardır.”

Sizlere, asıl iyiliğin tarifi, iyi bir insanda bulunması gerekenler…

Bütün bunlar, sözle olmuyor; yaşamakla oluyor.

“KISASTA HAYAT VAR!”

Bunu, Kur’an ifade ediyor.

İnancımız ne buyuruyor; “Ne zulmeden ve ne de zulme uğrayanlardan olmayınız”

Bakara Suresi 179.ncu ayette şöyle buyrulur;“, “Ey akıl sahipleri! Sizin için kısasta hayat var.

Umulur ki (bu sayede bir başkasını haksız yere öldürmekten) sakınırsınız.”

Bu konuda müfessirler ne diyorlar; “Bir kimse birisini öldürmeye niyetlendiğinde, kısas edileceğini düşünerek; korkar ve vazgeçer. Böylece hem kendisi, hem de öldüreceği kimse; hayatta kalmış olur”

Cezanın, caydırıcılığı önemlidir. Cezanın, suçları önleyici olması önemlidir.

Ve özellikle de, ‘adaletin tecellisi…’

DUA!

İç ve dış dünyamızı huzura taşıyan manevi gıda; her insan için bir zaruri ihtiyaç…

Bakara Suresi 186.ncı ayette şöyle buyrulur, “(Habibim, yâ Muhammed!) Kullarım sana benden sorarsa, şüphe yok ki ben (onlara) pek yakınım. Bana duâ ettiği zaman duâ edenin duâsına cevap veririm;

Öyle ise onlar da benim için (davetime) icabet etsinler ve bana iman etsinler; tâ ki hak yolu bulsunlar.”

Tabi ki, çalışacaksınız, Atalet/ veya miskinlik İslam’da yoktur. Yeis/ yani ümitsizlikte bizim inancımızda yoktur. Dua ve yakarış bizlerin bir bakıma manevi zırhıdır…

ZULMEDENLERE MEYLETMEYİN!

Ayet, “Zulmedenlere de meyletmeyin!

Yoksa ateş size dokunur!

Hem sizin Allah’dan başka hiçbir dostunuz yoktur;

Sonra da size yardım edilmez.” (Hud, 113)

“Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız!”

Hadis, “Bir kötülük gördüğünüz zaman elle düzeltin,

Buna gücü yetmezse dilinizle düzeltmeye çalışsın.

Buna da gücü yetmezse kalben buğzedin.

Bu ise en zayıf derecedir.”

İnancımız ne diyor; “Küfre rıza küfürdür!”

Hassasiyete bakınız!

Ayet, Kendilerine olan (iyi hali değiştirmedikçe),

Şüphesiz ki Allah bir kavme olan (nimetini) değiştirmez…” (Ra’d, 11)

Dosdoğru olmak,

Doğruları her zeminde söyleyebilmek!

Adaleti korumak!

Haddi aşmamak!

Zulme asla müsamaha göstermemek!

 

ŞERRE DUA OLUR MU?


Dua, sürekli hayırla birlikte düşünülmüştür!

Şerre dua olur mu?

İnsan, öfkelendiği zaman!

Farkında olmadan,

İşin sonunu düşünmeden,

‘Şerre…’ dua edebiliyor!

Ayet, “İnsan ise (bazen öfkelenerek, bazen bilmeyerek)

Hayra olan duası gibi (kendi aleyhine olarak) şerre dua eder.

Çünkü insan, (işin sonunu düşünmez) çok acelecidir.” (İsra, 11)

Bir söz vardır, “Hırsla kalkan zararla oturur”

Öfke, insanda ‘şuur dağınıklığı…’ meydana getirir!

Kur’an da sıklıkla, ‘sabra…’ vurgu yapılır!

Ayet ne diyor,

“İnsan acelecidir…”

Bir şeyin hemen olmasını ister!

Orucun en büyük öğretisi de,

Sabır ve tahammül;

İnsanın kendisine hâkim olması,

Şuur açıklığı değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları