Ne dersiniz, Harput’ta birgün geçirmeyi… Elâzığ’dan, “Harput’a döne
döne çıkılır!”
Bir Elazığ’lı dostumuz şöyle der; “Elâzığ’da yaşar, Harput’ta nefes alırız…”
Elâzığ Şehir merkezinin rakımı, 1.067 m. Harput’un rakımı ise
1400-1450 m. Arasında değişir. Tebrizli Şair Nesir Payguzar ne güzel
söylemişler, 'Harput, Asya'nın gül bahçesidir/ Bu kadar güzellik onun
besidir' O sözlerde, “Coğrafyamızın kadim bir şehrine iltifat vardır!”
Eskiler ne demişler, “Marifet, iltifata tabidir…” Kışında bile ‘yaz
havasının yaşandığı…’ kadim bir şehir, günümüzde artık; “Açık Hava
Müzesi…” olarak da anılır. Her Harput’a çıktığımızda, o sihirli/ veya
büyülü havayı teneffüs ederiz.
Harput ikliminde; Fatih Ahmet Baba, Ankuzu Baba, Arab Baba, Beşik
Baba, Ahi Musa, Murat Baba, Ali Septi, Mahmut Samini İmam Efendi,
Beyzade Efendi, Seyit Ahmet Çapakçuri, Hacı Muharrem Hilmi Efendi,
Hacı Tevfik Efendi, Ömer Naimi Efendi, Ömer Hüdai Baba ve daha
niceleri ‘Şehitler, Sadıklar ve Sıddıklarla…' birlikte olmak! Ulu
Cami'de, saf tuttuğunuzda o manevi huzuru yaşarsınız, manevi ihramı
üzerinizde hissedersiniz!
Bu manevi zenginlik bizlere de, 'güç vermekte…' Daha büyük ufuklara
yönelmemizde gayretlerimizi artırmaktadır… Harput’tan bakınca,
Doğu'nun tılsımlı dünyasına kendinizi kaptırıyorsunuz… Harput’a
geldiğinizde; ‘manevi bir ikilim…' soluklarsınız! Bütün meselemiz
nedir, sımsıcak cereyanı alabilmektir! Harput’un semalarından; Fırat
Havzasına mümbit topraklara uzanabilmektir! İşte O Havzada sizler,
'Yesevi kokusunu…' alabilirsiniz! ‘Yunus diliyle…' sözü bal
edebilirsiniz! ‘Ahi Evran yüreğiyle…' asırlara yürüyebilirsiniz! Ne
derler, 'Harput'un Hoyratı bile 'hayrattır…'
Harput’u, 1924 doğumlu rahmetli babamızdan sıklıkla dinlemişimdir.
Tabi ki, rahmetli babamızda, geçmişi ecdadından dinlemişler… Kulaktan
kulağa, nesiller arası bir hoşseda yayılır. O hoş sedayla birlikte,
Şemsettin Sami’nin Kamusü’l Âlêm isimli eserine hemen başvururum. 150
yıl öncesinden, Harput’u bizlere aktaran eserde neler yazılı; “90 tane
hamam, 2670 ev, 843 dükkân, 10 cami, 10 medrese, 8 kütüphane, 12 adet
han/ günümüzün otelleri…”
Harput, Kalesiyle, Ulucami’siyle, çarşı ve pazarıyla, medrese ve
kütüphaneleriyle; “ilme, irfana, hikmete, canlı bir ticarete işaret
ediyor…”
Harput’ta ilk uğrak yerimiz, yıllardır devam eden arkeolojik
kazılarıyla birlikte, “Kale’si oluyor…”
Urartulara kadar uzanan Kale’yi, Belek Gazi’nin o ihtişamlı dönemleri
daha cazip hale getiriyor. Kale’de ilk düşündüğümüz yerler, “Urfa
Kontu ve Kudüs Kralı’nın hapsedildiği zindanlar…” Belek Gazi’nin,
Kale’deki, Sarayını düşünüyorum.
Harput’ta Ulucami… Camii Kebir, Camii Muazzam, Camii Azam ve Eğri
Minareli Cami olarak da anılan Harput Ulu Camii, Artuklu Hükümdarı
Fahrettin Karaarslan (1156-1157) tarihlerinde yapılmış… Aynı zamanda,
bir fetih camisidir. Orada saf durmak… Tarihi tefekkür etmek, insana
gerçekten huzur veriyor.
150 yıl öncesinden, Harput’un Mahallelerini düşünüyorum; “Âğa
Mahallesi, Âlâca Mescit, Ahmet Bey, Cami-i Kebir, Esadiye, Ebutahir,
Ahi Musa, Hoca Mescidi, Hacdar, Kara Sofu, Kozluca, Kale, Meydan,
Müderris, Ortak, Sarahatun ve Zahriye gibi…” bu kadar mahalle, bu
narin ve zarif coğrafyaya nasıl sığmış?
Harput’ta Sarahatun Camisi, 1465 tarihinde, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun
Hasan’ın Annesi Sarahatun tarafından yapılmış… Fatih’in, Trabzon’u
fethinde, Sarahatun’u yanında götürdüğü bilinir.
Şu hikâyeyi de paylaşalım. Trabzon’a giden o zorlu ve meşakkatli
yollarda ilerleyen Fatih’e, Sara Hatun sorar; “Ey oğul! Bu Trabzon’a
bunca zahmet nedendir?” Fatih şöyle cevap verecektir; “Ana bu zahmet
din yolunadır. Zira bizim elimizde İslâm kılıcı vardır, eğer bu
zahmeti çekmezsek nize gazi demek yalan olur!” Harput, tarihle
bütünleşen bir şehir… Asırların gözbebeği bu şehirde, “Harput Ulucami,
Sarahatun Cami, Esediye Cami, Kurşunlu Cami, Ağa Cami, Alacalı Cami,
Uryan (Tesbihli) Baba türbesi, Beşikli Baba türbesi, Tayyar Baba
türbesi, Murat Baba türbesi, Nadir Baba türbesi, Mansur Baba türbesi,
Zahiri Baba türbesi, Beyzade Efendi, Hacı Hulusi Efendi, İmam Efendi
türbelerini mutlaka ziyaret edelim…
Cimşit Bey Hamamı, Kale Hamamı, Hoca Hasan Hamamı (Hamam Müzesi), Dere
(Kızıl) Hamamı… Herbiri bu toplumun temizliğe verdiği önemi anlatır…
Sağir Müftü Konağı (Basın Müzesi), Sunguroğlu Konağı, Belediye Konuk
Evi (Tarihi beş adet konaklar)… Harput’ta, sohbet ve konak kültürünü
bizlere haber vermektedir.
Harput’ta gezilecek yerler arasında; Şefik Gül Kültür Evi (Müze Ev),
Elazığ Belediyesi Kürsübaşı Musiki Müzesi, Fatih Ahmet Baba Türbesi,
Dabakhane Mescidi, Anguzu Baba Türbesi, Ölbe Vadisi ve Buzluk
Mağarası…
Tarihi Harput Şehrinin su ihtiyacını karşılayan, “55 tarihi çeşmeden…”
söz edilir. Bu çeşmelerde, ‘eyvanı, saka damı, motifleri…’ ile
birlikte gayet cazip mimari estetiğe sahipler…
Harput evleri, ‘geleneksel sivil mimarimizdir…’ Toprak damlı, çıkmalı
(şahnişinli), Büyük giriş kapıları/ Davraza adı da verilen kemerli
kesme taşlardan yapılmış haremlik, selamlık gibi bölümleri olan
konaklar…
Harput, Urfa, Kerkük ismi ile birlikte, bu coğrafyayı birleyen
musikimiz hafızalara gelir
Kerküklü, Harput için ne diyor;
“Kalasiz/ Harput olmaz Kalasiz
O di ben koydum gettim
Siz sagliklan kalasiz”
Urfalı, Harput için ne diyor;
“Kalalı,/ Urfa-Harput Kalalı
Dün-gün intizardayım
Sizden ayrı kalalı…”
Harput, sestir… Harput, tarihi kendisinde buluşturan nefestir…
Fuzuli, oradadır; eserleri Harput’ta, ‘bestelenmiştir…’
Nedim, oradadır, Onun da eserleri Harput’ta ‘bestelenmiştir…’
O sesler, ‘gönül coğrafyamıza…’ Kâh aşılayıcı rahmet rüzgârları
gibi, kâh Üç kıtaya köprü ayağı,
Kâh, Fırat gibi akan nehir olmuştur!
“HARPUT’U YAŞAMAK” şiirimizde, Harput’u mısraların ahengiyle anlatalım biraz da…
Kurşunlu cami önünde bir çınar
Tarihten nice yaprağa al olur
Ötelere akıp giden bir pınar
Yunus gibi dervişlere kal olur
Anadolu toprağı Türk'e vatan
Bağrında cennet, gazi-eren yatan
Şahadettir, nur üstüne nur katan
Türbe, imaret insana hâl olur.
Kartal yuvası, bir peri masalı
Ulu Cami, Saray hatun tasalı
Camiden içeri adım basalı,
Duvarlar, sütunlar söze lâl olur.
Yesevi dergâhından göç eylemiş
Nice zaman mekân kurup söylemiş
Başını vermeyen şehit böylemiş
Harput, şanıyla tarihe mal olmuş.
Kayabaşı, bütün sırlar sendedir
Kılıç çalıp tepen, Belek sendedir
Her dem dolup taşan öfke sendedir
Toprağın nabzında atan nal olur.
Bir maya dilden dile söylenir
Şair Hayri'deki efkâr küllenir
Hoyratlar, 'buz olup..' cana tüllenir
Zaman içre, mevsim mevsim çal olur
Fırat ötelere yoldur, çağrıdır
Kerkük nice zaman oldu ayrıdır
Maniler hoyratlar içten ağrıdır
Bu belde, devran döner sal olur.
Sözümüz, dünden bugünü kavrayış
Memişoğlu, Sunguroğlu arayış
Adım adımda Harput'u tarayış
Şu fani toprak, maziye şal olur
Harput, Feti Ahmet Baba, Arap Baba gibi; “Şehitler…” diyarı!
Harput, İmam Efendi, Beyzade, Hacı Hulusi Efendi gibi, “Evliyalar…” diyarı!
Harput, Hacı Tevfik Efendiler, Ömer Naimi Efendi gibi, “Âlimler…” diyarı!
Harput, Rıf’at Dede, Hacı Hayri, Mustafa Sabri gibi, “divan
Edebiyatının…” önemli merkezlerinden birisi… Harput, küçük olan
coğrafyasına rağmen; tarihte büyük olaylara sahne olmuş, “Efsane
diyarıdır…” O efsane diyar bir bakıma, 1990’lı yıllardan itibaren
tekrar, “Aslına rücu ediyor…”
Harput ile birlikte, 1883 tarihinde ilk baskısı yapılan, Mamarat’ül
Aziz Gazetesi’nden ve Vilayet Matbaalarından da mutlaka bu şehir
insanının bilgisi olmalıdır, diyoruz.
Allah Resulünün, “Mübarek Hırkalarını” hediye ettiği, Ka’b bin
Züheyein ile başlayan, “Kaside-i Bürde” gibi o nezih eserin, önemli
bir şerhi de, Harput Müftüsü Ömer Naimi Efendi tarafından yapılarak,
Harput’ta,1860’lü yıllarda baskısı gerçekleşmiştir.
Harput’ta birgün… Tarihi kadim şehri, tarihe dokunarak yaşamak…
Buradan, gönül coğrafyamızı birlikte tefekkür etmek… Harput’ta,
Çubukoğllarıyla başlayan tarihi serüven içerisinde; “Artuklular,
Selçuklular, İlhanlılar, Dulkadiroğulları, Akkoyunlular, Safeviler ve
Çaldıran Zaferinden sonra da, Osmanlı Hâkimiyeti başlar… 1846
tarihinde Harput’un, bir eyalet haline getirildiğini görüyoruz. Bu
eyaletin Valiliğine de Yakup Paşa getiriliyordu… Şemsettin Sami,
Kamusu’l- Alam’da, 3 Sancak, 16 Kasaba, 70 Nahiye ve 1890 köyden
bahsetmektedir.