Öyle günler var ki, ‘asra bedel…’ O gün dokunmaya başlar, bir asrın hikâyesi… Öyle sözler var ki, ‘gönüllerde büyük yangınlara vesile…’ asırları kucaklar… Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’te, 13-15 Haziran tarihlerinde Uluslararası Alıkul Osmonov Festivali yapılmaktadır. Bu festivalde söz alan M. Şener Bulut, “Ben ve arkadaşlarım, Cengiz Aytmatov’un 2007 yılında Türkiye’de ziyaret ettiği Elâzığ’dan geliyoruz. Türk Dünyasının en kapsamlı edebiyat etkinliği olarak kabul edilen Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarının 15.ncisi, 24-26 Ekim 2007 tarihlerinde Kırgız Edebiyatının büyük şahsiyeti Cengiz Aytmatov onuruna gerçekleştirildi. Cengiz Aytmatov’u Elâzığ’da 100 bin insan gönül alkışlarıyla karşıladı ve büyük bir dikkatle dinledi.” Cengiz Aytmatov’a, Elâzığ Belediyesi tarafından, “Fahri Hemşehrilik…” unvanı verildi. Cengiz Aytmatov adına inşa edilen müstesna parkın açılışını bizzat kendileri gerçekleştirdi. Fırat Üniversitesi Senatosu tarafından şahsına, “Fahri Doktora ve Türk Dünyası Hizmet Ödülü…” takdim edildi. Cengiz Aytmatov’un 95.nci doğum yılı vesilesiyle Elâzığ Valiliği, Elâzığ Belediye Başkanlığı, Fırat Üniversitesi ve Manas Yayıncılık iş birliğiyle 21-23 Aralık 2023 tarihlerinde Cengiz Aytmatov Millet Parkı ve heykeltıraş Prof. Dr. Zakir Azizov’un da, ‘ustalık eseri…’ olan ‘Cengiz Aytmatov Anıtı…’ muhteşem bir törenle açıldı.
Elâzığ Manas Yayınevi Koordinatörü M. Şener Bulut, “2025 yılında Manas Yayıncılık olarak, Kırgız Edebiyatının büyük şairi Alıkul Osmonov’un Türkiye’de daha fazla tanınması ve okunması amacıyla bir eserini yayınlamayı ve Elâzığ’da görkemli bir toplantı düzenlemeyi hedefliyoruz.” Bu sözler, gönül alkışlarıyla tarihi köprülerin daha güçlü inşa edilmesine de vesile oluyordu.
Alıkul Osmonov, Kırgızistan’da yılda iki kez anılmaktadır. 21 Mart Doğum günü onuruna, Nevruz bayramıyla birlikte anılır. Bir de, 12 Aralık Ulusal Edebiyat Günü’nde, Cengiz Aytmatov’un doğum günü ve ölüm yıldönümlerinde… Devlet nezdinde düzenlenen bu anma törenleri Kırgız Edebiyatının iki büyük devine ikram edilmektedir.
2025 yılına gelindiğinde, “Doğumunun 110.ncu yıldönümünde Alıkul Osmonov ile Türk Dünyasının ortak mirası Manas Destanı’nın 1030 yılı anısına 15-17 Mayıs 2025 tarihlerinde Elâzığ Şehrinde muhteşem bir faaliyet gerçekleştiriliyordu…” Bu faaliyette, Elâzığ Valiliği, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Elâzığ Belediyesi, Fırat Üniversitesi, Kırgız Cumhuriyeti Cengiz Aytmatov Dil ve Edebiyat Enstitüsü, Alıkul Osmonov Araştırma Merkezi, Manas Akademisi Başkanlığı, Kırgız El Birliği ve Manas Yayıncılık’ın iş birliğiyle “Gün Olur, Asra Bedel…” sözü hayat buluyordu.
“Elâzığ Şehri, Türk Dünyasının Manevi Azığıdır!” diyen Cengiz Aytmatov, bu kutlu şehirden ayrılırken, gönül damlalarından süzülen o berrak ve dupduru ifadelerinde, “Elâzığ’da gönlümü bıraktım!”
Prof. Dr. Ahmet Buran bu tarihi günün açılış konuşmalarında; “Kırgız halkının yüzü, Cengiz Aytmatov’dur. Kırgızların tarihsel ruhunu yaşatan, Manas Destanıdır. Dilimizin kurucu babası Yunus’tur. Kırgız dilinin bir yazı dili olup gelişmesinde Alıkul Osmonov’un hizmetleri vardır. Kırgız dilinin ilk metinlerini yazan Alıkul Osmonov ’dur.” 13. Yüzyılda, Anadolu Türk’ü için Yunus Emre ne ise 20.nci yüzyılda Kırgız Türkleri için Alıkul Osmonov odur…
Elazığ Valisi Numan Hatipoğlu, Cengiz Aytmatov Millet Parkında gerçekleştirilen açılış konuşmalarında şu sıcak ifadelere yer vereceklerdi; “Türk Dünyasının Birliği, bütün dünya için bir umuttur çünkü Gökkubbe altında Nizam-ı âlem sağlayan mazlumların sesi olacak, mazlumları koruyacak, aynı zamanda büyük bir millet… Bugün artık Türk Dünyasında ortak alfabe, ileride çok muazzam birliktelikleri beraberinde getirecektir. Şu anda bulunduğumuz mekan da, aziz insan Cengiz Aytmatov’un anısına yapılmıştır.”
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY)’un kadirşinas başkanı Sultan Reev’in konuşmaları tarihe geçecek ifadelerle dopdolu; “Bugün burada Türk Dünyası’nın ortak hafızasına, ortak kalbine, ortak kalemine ev sahipliği yapan iki büyük kültür unsurunu Alıkul Osmonov’un şiirini ve Manas Destanının sözünü konuşmak, birlikte hatırlamak ve birlikte yeşertmek üzere bir araya geldik. Alıkul, sadece bir şair değil, aynı zamanda duyguların, düşüncelerin, zarif bir anlatışlığıdır. Zorluklarla dolu bir hayat yaşamasına rağmen, bu zorlukları sanatla aşmayı başarmış, kelimeleri ümitle diline yüklemiştir. Şiirleri nun iç dünyasının bir aynasıdır. Yalnızlığını özümler insana duyduğu derin izleri hissederiz. Osmonov’un şiirlerinde halkın sesini, tabiatın huzurunu ve aşkın derinliğini bulmak mümkündür. İnsan kalbine dokunmayı başaran nadir şairlerdendir. Şiir onun için bir yaşam biçimidir. Kırgız edebiyatında olduğu kadar Türk Dünyası’nda da kalıcı bir iz bırakmıştır. Manas, bu milletin hafızası, vicdanı, gelecek ülküsüdür. Kırgız halkının tarih boyunca yaşadığı mücadelenin inançların, sadakati, dostluğu en yalın şekilde işler. O anlatımda birey ile topluö arasında güçlü bir bağ kurar. Manas, bütün Türk Dünyası’nın ortak mirasıdır.” Cengiz Aytmatov, Elâzığ ve bu şehrin gençliği içinde rol-model olacaktır. 14-17 Mayıs 2025 tarihinde bir nezih program daha hayata geçiyordu. Kırgız Halkının en önemli şairi Alıkul Osmonov’un Doğumunun 110 yılında ve yine Manas Destanının 1030. Yılı münasebetiyle, Elâzığ Şehrinde, her iki ülkeden de üst düzey katılımlarla, ‘tarihi bir Bilgi Şölenine imza atılıyordu…’ Bu programı bizler, Cengiz Aytmatov Millet Parkında idrak ediyorduk… Cengiz Aytmatov ile Bişkek ile Elâzığ Şehri arasında tarihi köprüler kuruluyordu.
Cengiz Aytmatov’un hayatının belki de en haz alacağı, Baki âleme o ruhani moralle varacağı, tarihi buluşturan iki evla yurdu, Talas Şehri ve Harput’ta köprü ayaklarını kuracağı, Elâzığ Şehri tarihin unutulmaz anılarına şahitlik ediyordu.
Cengiz Aytmatov’un her biri birbirinden evla eserleri… O eserler öyle bir ahenkle, öyle bir tarihi zevk ve estetikle kaleme alınmıştı ki, Dünyanın dört bir yanına, gönüller açıcı, gönüller ferahlatıcı bir üslupla, 157 dilde çağlayarak aktı… Sizler bilir misiniz, Aytmatov’un yetiştiği toprakları… O bereketli topraklarda; Harezmî, Fergani, Saguni, Farabi, İbni Sina, Biruni, Buhari, Tirmizi, Semerkandi gibi asırlara ışık saçacak, ufuk açacak âlimleri yetiştirecektir. O topraklar, tarihi destanlarla, efsanelerle anılır olacaktır.
Destanlar, efsaneler, masallar, ninniler, türküler… Bizim ruh dünyamız, gönül muhabbetimiz, maddi ve manevi aksesuarımız, tarihi siluetimiz/ veya zenginliğimizle birlikte bizlere geleceğe taşıyan vakarımız…
Aytmatov’un eserlerinde, Mâverâünnehir’i düşündüm… Türk Medeniyetinin büyük izlerini… O izleri taşıyan coğrafyayı yüzlerce defa hayal etmişimdir… Maveraünnehir, 660.000 km2 ile içerisinde, Kırgızistan, Kalpakistan, Özbekistan, Tacikistan, Kazakistan ve Kızılkum Çölü ve bütün bunların bir kısmı… Medine ikliminin/ veya ruhani havasının destanlarımızla, Anadolu’ya cihangirane bir nefesle yol aldığı tarihimizin en ihtişamlı asırları…
Cengiz Aytmatov’un eserlerinde; “Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları, Elveda Gülsarı, Zorlu Geçit, Toprak Ana, Kızıl Elma, Selvi Boylum Al Yazmalım, Beyaz Gemi…” bizim gönül havzamız / gönül kalemimiz/ veya kalelerimiz hasretle büyük idealleri bekler…
Geçmişini unutan, öz kimliğinden kopan, kendi öz değerlerimize yabancılaşan/ yani “Mankurtlaşanlar…” asrın en büyük korkulu tuzağı/ veya hastalığı/ veya vebasıdır…
Cengiz Aytmatov her eserinde/ eserlerinin gizeminde, “kendin ol!” çağrısı ile bizlere dersler verir. O dersleri, bir kül halinde Elâzığ Şehrinden, ‘gönül dünyamıza seslenerek bütün incelikleriyle izah ederler…’ Sizler, “inşallah uzaya gidecek bilimin en anlamlı, en marifetli yüceliğine sahip olacaksınız’
Manas, tarihimizin en uzun destanı… Aytmatov, Kırgız Türk’ünün “gönüllerde yaşayan Manasçısı!” olarak bilinir… O kutlu destanın izinde/ iz düşümünde Elâzığ Şehrinin olması bir iftihar kaynağımızdır.
Elâzığ Belediyesinin Encümen Kararında, “Cengiz Aytmatov Millet Parkının… Bu milletin tarihi hafızasını taşıyacak bir ihtişamla açılması da, elbette üzerinde düşüneceğimiz değerler…
“Cengiz Aytmatov Anıtında…” Orhun Abidelerinden günümüze doğru süzülerek gelen “Bilgeler Yolunu…” hafızalarımıza taşıyacaktır. O kutlu yolculukta; “Dede Korkut, Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, Hoca Ahmet Yesevi, Farabi, İbn-i Sina, Belek Gazi, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Farabi, İbn-i Sina, Karacaoğlan, Âşık Veysel, Mimar Sinan, Uluğ Bey, Nasrettin Hoca, Dede Efendi ve CENGİZ AYTMATOV…”
Elâzığ Belediyesi, Elâzığ Şehrinde en güzel Parkına, “Cengiz Aytmatov Parkı…” ismini vermesi… Bu park içerisinde, şimdi Cengiz Aytmatov anıtı yer alıyor… Kırgızların efsanevi çadırı misafirlerini ağırlıyordu. Artık, Aytmatov bu şehrin, “bu şehrin gönüllerinde yaşatacağı bir hemşerisidir…” O tarihi abidenin tasarımcısı, uygulayıcısı Kırgız Prof. Dr. Zakir Azizov’a da elbette minnettarız.
Eserleriyle Türk Dünyasının iftihar kaynağı, aydınlarımızın aksaçlı Bilgesi, Cengiz Aytmatov vefatlarının 17. Yılında rahmetle, minnetle, şükranla, Fatihalarla yâd ediyoruz.
Cengiz Aytmatov, bizim literatürümüze, “mankurt” kavramını o kazandırdı. Geçmişini unutan, öz kimliğinden kopan, öz değerlerine yabancılaşan… Mankurtlaşanlar asrın en büyük vebası… Bir nesil onun kitaplarını okudu… “Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları, Elveda Gülsarı, Zorlu Geçit, Cemiler, Elveda Gülsarı, Toprak Ana, Kızıl Elma, Selvi Boylum Al Yazmalım, Beyaz Gemi...” O kökleri üzerinde yükselen milli bir şuurla eserlerine imza atacaktır.
Cengiz Aytmatov denilince ilk akla gelen şehir hangisidir? Şüphesiz ki, “Elazığ Şehri!” 24-27 Ekim 2007 tarihlerinde, Elazığ’da gerçekleştirilen 15. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, “Cengiz Aytmatov Anısına…” düzenlenecekti. 2006 Yılı Türk Dünyası Hizmet Ödülü Cengiz Aytmatov’a verilecekti. Elâzığ Şehri o tarihlerinde bütün kurum ve kuruluşlarıyla, ‘ayağa kalkmıştı’ Bu tarihi şahsiyeti selamlıyordu. Cengiz Aytmatov Elazığ Şehri için, “Türk Dünyasının Manevi Azığı” diyeceklerdi.
Harput’un efsanevi yüzüne bakarak, “Bu Şehir Asrın Bilgelerini Kendi İçerisinden Çıkaracaktır!”
Elazığ PTT Binası Önünde yapılan toplantıyı, “yüz bine yakın Elazığlı gönül alkışlarıyla dinleyeceklerdi!” On binlerin, “Türk Dünyası’nın dört bir yanından gelen şair, yazar, sanatçılarla birlikte omuz omuza vererek yürümesi… Evlerin pencerelerinden en nadide çiçeklerin atılması…” Anlatılması ifadelere sığmayacak kadar güçlü bir muhteşem andı… O anı, tek cümleyle ifade edersek, “Gün Olur, Asra Bedel…” sözüyle deryalaşır.
Elazığ Şehrinden, “Türk Dünyasına Kurulan Köprüler…” Bu Köprülerin inşasında şüphesiz ki, Uluslararası faaliyetler büyük roller oynuyordu. Türk Dünyası Hizmet Ödülleri Kimlere Verilmedi ki;
K.K.T.C. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a, Batı Trakya; Gümülcine ve İskeçe Müftüleri, Mehmet Emin Aga ve İsmail Şerif’e, Kazakistan Cumhurbaşkanı, Nur Sultan Nazarbayev’e, Kırgızistan’ın ve Türk Dünyasının Edebi Şahsiyeti, Cengiz Aytmatov’a, Türk Dünyasının müstesna Şairlerinden, Bahtiyar Vahapzade ’ye, Kırım Türklerinin efsanevi Lideri, Mustafa Cemiloğlu’na…
Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, 1992’lerden 2025’lere kadar; 33 Yıl Boyunca Türk Dünyasının Edebi Sofrası Oldu… Elâzığ Valisi Numan Hatipoğlu, bu yıl içerisinde de, Hazar Şiir Akşamlarını en mükemmel bir şekilde gerçekleştireceğiz ifadelerini kullanıyorlardı.
Alıkul Osmonov bizleri de derinden etkileyen müstesna bir şahsiyet… Bir an gözlerim, Alıkul Osmonov’un, “30 Yaş Şiirine…” gidiyor. O şiirde, şairin gönül dünyasına yolculuk yapıyorsunuz…
“Evet, ömür hem kısadır hem de az
Kader onu ölçüsünden çok yapmaz
Az mı çok mu çekerdim de sineye
Oktan hızlı olmasından döner baş
Daha dün hiç hesabımda yok iken
Nerden çıktı birden bire otuz yaş”
Alıkul Osmonov’un hayatı, kendi içerisinde acımasız kıssalardan oluşan, “Çile romanıdır!”
Tebessüm ve Sabrı bir arada, aynı ilmekte dokuyorsunuz! Karşınıza öyle bir hayat kilimi çıkıyor ki, “ümitsizliğe meydan okuyan bir yürekli duruş…” Hayatın çılgın dalgalarına karşı, tahammülle kulaç atmak ne demektir? Onun tek can yoldaşı, Sultan Reev’inde dedikleri gibi şüphesiz ki, kalemi olacaktı! Şairimizin daha çok küçük yaşlarda anne ve babasını kaybedecekti… Biricik amcası, kendisini yetimler evine teslim edecekti! Hayatının en zorlu cilvesi belki de, ‘ayrılık ve yalnızlıkla imtihanı…’ olacaktı. Acılar, keder rüzgârları üzerinden eksik olmayacaktı… En yakınındaki arkadaşlarını ve bebeğini ölüm alacaktı! Her haliyle, Hz. Eyyüb’ün sabrıyla hayata dokunacaktı… Metanetiyle hayata gülümsemeyi eksik etmeyecekti…
Ali Kul Osmonov, hayatının son döneminde şu veciz ifadeleri bizlere miras bırakacaktı;
“Ben Allah’ıma şükretmeliyim, bir mum gibi erisem ne olur? Kimseye yalan söylemedim! Haram işler yapmadım, Kötülük yapmadım, günah işlemedim, insanlar bana değer veriyor, şairlik borcumu da ödedim, bu dünyadan kimler geçti, Neden ölümden korkuyorum? Öbür dünyaya gitmem gerekiyor, Allah öyle istiyor. İnsana hayatı da, ölümü de veren O.”
İnancımızda, “Ölmeden önce ölme!” sırrı var ya, o sırra boyanmak ne demektir? İnsanın, fani âlemden baki âleme kendisini hazırlamasıdır…
Alıkul Osmonov, 12 Aralık 1950 tarihinde, günümüzden 75 yıl önce, Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’te, ruhunu Allah’a teslim ettiğinde, 35 yaşındaydı…
Cahit Sıtkı Tarancı’ya göre, 35 yaş, henüz yolun yarısıdır;
“Yaş otuz beş yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.”
Bir şey vardı, Alıkul Osmonov, geride güzel eserler bırakacaktı. Doğayı ve aşkı eserlerinde bizlere anlatacaktı! Kutsal olarak bildiğimiz, ‘emeğe olan şükran borcumuzu…’ hatırlatacaklardı. Alıkul Osmonov’un Şiirler, bizlere deryalarda yüzmeyi öğreten şiirlerini miras olarak bırakacaklardı. En önemlisi de, “dürüst, samimi, içten, duyarlı bir hayat hikâyesi…” 1935-1950 yılları arasında, 10 civarında şiir kitabında imzası olacaktı!
Alıkul Osmonov’un yaşadığı dönem (1915-1950) yıllarına/ o yılların Ata yurdunda genel fotoğrafına şöyle bir bakıyoruz, “Kırgızların en karışık dönemidir!” Şairimizin, öyle yürekten seslenişi var ki, “Tüm yükünü ben boynuma alayım, sen dert çekme, ben çekerim vatanım!”
Bu ifadeler, büyük sahabe Hz. Ebubekir (r.a.) şu sözlerini tekrar hafızalara taşır;
“Cehennemde vücudum büyüsün tâ ehli imana yer kalmasın!”
Bir hakikat, “Ümmetine karşı en merhametli Ebu Bekir’dir.”
Bu bir, iman cevheriyle beslenen, ihlas boyasıdır…
Böylesine asil bir duruşa ve o duruşun ortaya koyduğu vatan sevdası, “içli bir yüreğin haykırışıdır!”
Alıkul Osmonov’un şu mısralarına kulak veriniz lütfen,
“Halk için yol cehennem olsa geçmek gerek
Halk için dipsiz denizlerden geçmek gerek
Halk için kör, çolak, sağır olup
Halk için su serpmiş gibi sönmek gerek!”
İşte, asıl edebi tavırda, “halka gitmek budur!”
Günümüz lisanıyla buna bizler, ‘aydın duruşu…’ veya o duruşu bizler, ‘aydın hareketi…’ olarak da yorumlayabiliriz.
Düşünebiliyor musunuz, “Teknik Eğitim fakültesinde okuduğu yıllarda zor günler geçiren bir aydın! Tokombaey’e gün gelecek içini dökeceklerdi; “Bana yardım edecek, elimden tutacak kimsem yokmuş, artık ne yaparım bilmiyorum!”
Her şeye rağmen güçlü bir iradeyle halka/ kendi halkına gidecektir.
“Bahar bu, aman dikkat rüzgâr üşütmesin
Çok durmayacak bu kara bulutlar
Bütün yükünü ben üzerime alayım
Sen dert çekme ben çekerim Ata Yurt!”
Ey vefalı dost, Bişkek’ten Elâzığ Şehrine mısraların ruhuyla selamlar getirdiniz…
“Kendin Ol!” sözüyle birlikte saf tutarak, geleceğe doğru yüzümüzü dönüyoruz…
Elâzığ Şehrinde, ‘tarihin vuslat şehrinde…’ Kırgız halkının en önemli şairi Alıkul OSMONOV’u yâd etmek bizlere apayrı bir gönül rahatlığı verdi. Manas Destanında tarihi yaşamak için bir araya geldik… Birliğimiz ve beraberliğimiz daim olsun (âmin) Elâzığ Şehrinde, “Manas Destanı, o destanın ruhaniyeti içimizde yaşıyor/ yaşatılıyor…”
“Adım ‘MANAS’tır” şiirimizle gönül dolusu selam ve muhabbetlerimizi gönderiyoruz.
“Adım Manas’tır, Yakup Han oğluyum
Kin tutmaz dilim, birliğe çağrıyım
İlime, töreme aşkla bağlıyım
Bize nefes verenlerin bağrıyım
Söz, yürekten çıkarsa ışık olur
Vicdanların sesine neşet olur
Asırlar, o sedaya âşık olur
Aşa, zehir katanların kahrıyım!
Düşmanlarım, ikiyüzlü tuzaktır
Töre bilmeyenler, bize uzaktır
Turan ilinde, “ayrışma” azaptır
Sevdaların yürüyen, söz nehriyim
Şafak vakti kızıllığı, konca gül
Doğan güneşe açılır karanfil
Manasçının sesinde pırıl pırıl
Akseden adil yüzlerin şehriyim
Issık Gölü’nde mavi bir tebessüm
Akınlarda, nal sesinde nefesim
Sözü doğru söylemektir, hevesim
Adım Manas, destanların mührüyüm”