Tarih ilmini açıklarken, milletlerin kurdukları medeniyetleri, kendi iç dinamiklerini, tarihi serüven içerisinde toplumları derinden etkileyen/ nesiller boyunca iz bırakan olayları, ‘yer ve zaman göstererek, sebep ve sonuç ilişkileriyle…’ inceleyen bilim dalımızdır.
Ziya Gökalp’ın bir şiirini sizlerle paylaşalım;
“Durma, Yunan, durma, kibrini artır!
Türklüğün başına hakaret yağdır!
Uyuyan bir kavme bu zillet azdır.
Vur eski kölesi, utandır onu!
Bırakma, uyusun, uyandır onu!”
İnşallah, Gazze bütün Ortadoğu Coğrafyasının uyanışına vesile olur.
Balkanları, daha yakın bir zaman diliminde, Bosna-Hersek’i düşünelim…
Bosna-Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa ’da 1995 Temmuzunda işlenen soykırım!
İnsanlık tarihinin utanç yüzkarası…
1992 tarihinde bağımsızlığını kazanan Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya Izzetbegoviç’i de burada saygıyla anmalıyız. Bir büyük devlet adamı, bir büyük, ‘milli mücadele kahramanıdır’
27 Yıl Ermeni işgalinden sonra, 27 Eylül- 10 Kasım 2020 tarihleri arasında verilen, ‘milli mücadele hareketiyle işgalden kurtulacaktı’
Dağlık Karabağ ile ilk hafızalara gelen nedir, “25 Şubat’ı 26 Şubat 1992 tarihine bağlayan gecede Karabağ’ın Hocalı kasabasında Ermeniler tarafından işlenen büyük vahşet/ büyük katliam/ asrın yüzkarası soykırımdır!”
Bütün bunlar unutuldu mu? Aksine, büyük acılarda yaşansa, ‘bir milletin uyanışı/ dirilişi oldu’
Gazze, dayanılacak gibi değil… Şu yerküresinde, 8 milyar insanlığın gözleri önünde büyük bir soykırım işleniyor…
Maide Suresi 32.nci ayeti okuyorum; “İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları’na şöyle yazmıştık; Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur.”
Gazze’de, ‘kendi inancını inkâr eden…’ bir büyük zulüm, bir büyük soykırım işleniyor...
“Adımlar…” isimli şiirimizde şöyle diyoruz;
“Sabırla atılır adımlar
Tesbih tesbih çekilir adımlar
Gonca gül gibi açılır adımlar
Adımlar, yüreğin kendisi,
Sükûtun çağlayışı…”
Arif Nihat Asya’nın, “NAAT’I ŞERİF ”ini defalarca okuyalım.
Aklımızla, fikrimizle, zikrimizle, ‘asra dokunalım’
“Yeryüzünde, riya, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor…
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü” diyorlar;
Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!”
Bizim en büyük günahımız nedir, “nefis duvarlarını yıkamadık!”
“Bir ve beraber olma şuuruna eremedik!”
İnşallah, Gazze’de, Doğu Türkistan’da işlenen akıl almaz soykırımlar, insanlık âleminin uyanışına vesile olacaktır…
Bakara Suresi 251.nci ayette şöyle buyruluyor;
“Eğer Allah, insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile defetmeseydi (müminleri kâfirlere üstün kılmasaydı) yeryüzü fesad ve küfür karanlığına bürünürdü. Fakat Allah, âlemler üzerine ihsan ve rahmet sahibidir.”
“Seccadem taşır bütün yüreğimi
Yüreğim alnından öper seccademin!”
İnancımız bizleri uyarmaktadır, “Bu dünyada gözü kör olanın, ahirette de gözü kör olacak”
İkilik batağına düşenin elbette hesabı zor olacaktır!”
“Birlikte rahmet, ayrılıkta azap var!” Bütün ahdimiz, gayretimiz, hayretimiz, ufkumuz ve yürüyüşümüz, “bir ve beraber olma ideali üzerine…” olmalıdır, diyoruz. Bizim, asıl kurtuluş reçetemiz.