Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Fırat'ın hikâyesi

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Dağları omuz omuza vermişler.
Yürekli birer bahadırlar gibi.
Taşlar, aşılmaz bir kale duvarı!
Metanet omuzlamış sanırsınız.
Sert iklimin sert kaburgası sanki!
Fırat, dağlara inat bir küheylan!
Zincirlerini kıran yağız attır.
Asırların nağmesi üzerinde…
Şairlerin dilinde bir sevdadır.
Toprağa candır, âşıklara yaren!
Cennetten beslenir, ‘efsane nehir’
Seninle yolculuk ne kadar güzel…
Asırlara rağbetin, heybetin var.
Suyla gelen medeniyettir, adın.
“Kur ve Aras bende doğar” Bilirim,
Hazar’a su kadar yakınlığını!!
Muş ve Kars yaylasından selamım var!
Şah damarı kadar yakındır sana…
Sevda yürekli cengâver, yoldaşın
Bir atlıdır, Fırat; dağlar aşmada…
Bir kanadına, huyu güzel Murat
Aladağlardan süzülür, gelirsin.
Öte kanadın, yüreğim Karasu
Derin vadilerdedir, öykülerin…
Orada, ecdadın geçtiği yollar,
Coğrafyama kan damarı gibidir.
Anadolu’nun içlerine doğru,
Uzanır gider, akıncılarımdır…
Nal sesleri su sesinde dinlenir!
Fethi, sende duyar sende yaşarım!
Hala yol gösterir, akan nehirler
Can içre, gönül içre giden yolcuya!
Senin de kolların var, asil nehir!
Murat, Karasu, Peri, Çaltı, Munzur!
Kollarınla, kucaklar coğrafyayı!
Işık sende raks eder!
Rüzgâr, seninle fısıldaşır!
Dağ seninle dizginlenir!
Güneş, cemalin seninle seyreder!
Yakamozlar oynaşır.
Bir içli, asil toprağın adısın
Taş duvarları örülür, önüne!
Sular, yedi renk olur, nağmesinde…
Fırat, kâh nehir olur, kâh deryadır!
Şefkat dolu nazarlar üzerinde;
“Yedi küpeli gelin” olur, adı!!
Fırat, seni sevdik, aşina olduk!
Senin için ‘hazinesin’ dedik.
Bir baştan öte başa gezdiniz mi?
Suyla gelen bir büyük medeniyet!
Sesimsin, ışığım, Anadolu’msun…
Bir zarif, sülün gibi uzanırsın!
Fırat’ta, Türk’ün Tarihi okunur!
Efsane, mani, hoyrat, ezgilerim…
Birlikte dinlenir, yanık türküler!
Vahşi dalgalar, homurtularıyla
Kıyılarında bir masal anlatır…
Ürpertiyle dinlenir, o masallar!
İçimdeki alevler aksediyor
Sanki o dalgalar, ışık saçıyor…
Derler, “Fırat’ın ipince yay gibi
Damar damar bir gerilişi vardır.
Efsane Malazgirt burada doğmuş,
Tarih burada sahibini bulmuş,
Bütün öfkeler burada sağılmış,
Fırat, ‘tarihe şahadet’ eden yol!
Damarımda akan kan kadar yakın!
Sakın! ‘gözü kör’ fitne belasından…
‘Basireti bağlanmış’ nefeslerden…

FIRAT'TA ZAMAN

Boğum boğum kıvrılan dağlar omuz omuza
Ağrı’dan Toroslara taştan set oluşturmuş

Diz çökmüş eteğinde su gibi akan zaman
Malazgirt Ovasında tarihi buluşturmuş

Fırat Nil'in kardeşi, Tunaysa yay kirişi
Ok menzilinde takvim yapraklar tutuşturmuş

Afşin’i, Danişmend’i, Mengücek’i, Artuk’u
Edebi Devlet için dört yana at koşturmuş

Erzurum’dan Haleb’e, Artukoğlu diyarı
Kartal Yuvası bize Belek’i çağrıştırmış

Coğrafyadan vatana bir kutlu ve uzun yol
Sade ok ve yay değil, güzel dil konuşturmuş

Ferhat’ın hasretinde dağlar, ötesinde sır
Perde perde kalkarak ışığa kavuşturmuş

Erzurum’un barıyla, Elazığ’ın mayası
Kerkük’ün hoyratıyla halini soruşturmuş

Asırların nağmesi Hayrilerin dilinde
Emrahlar, Zihnilerle ezgiler konuşturmuş

Fırat sen hazinesin, mazin kadar zindesin
“Yedi Küpeli Gelin” çehreler değiştirmiş

FIRATIN KOYNUNDA

Fırat’ın koynunda bir ömür sürdük
Fırat boylarında nice yurt gördük
Suyla gelen kültür, bilge uygarlık
Işık ışık aktılar asırlara
Kıssalar aşikâr etti sırlara
Şehir şehir nebilerden çağrı var
Çağrıların mana yüklü bağrı var.

FIRAT İÇİN

Fırat Anadolu’dur,
Şefkatin damlayan gözyaşlarıdır
Fırat’ta kana kana içtim zamanı
Fırat’ta dinledim, bin bir cennet masalını
Fırat’ta sevdim; hoyratı, miniyi, ninniyi
Fırat’ta tanırsınız, şairin ruh güzelliğini
Şiirin ihlas gücünü,
Fırat’ta başlar,
Türk’ün Anadolu’ya sadakat yolculuğu!

FIRAT İÇİN

“Fırat’ın suları akar, derinden”
Hasret gözyaşları döker, derinden
Dağlara çarpar feryadım, gayretim;
Yıkar surları hoyratça derinden.
Fırat’sın, cennet damlası taşırsın.
Maksadım sende doğdu, sen taşırsın
Tuna’ya eş, Nil’e kardeş bilirim;
Üç kıtaya fetih dili taşırsın.
Kâh gök mavisi olur, donatırsın!
Kâh yeşile boyanır, arıtırsın
Dağlar nöbette, vadiler yatağın;
Toprağımı rahmet rahmet bezersin.
Gece yıldız dökülür, sularına;
Seninle ışık olur, yollarına
Âşıklar izinde pervane ne gam;
Şüheda kanı dökülür surlarına…
Tarihim sen, medeniyetim sende,

FIRAT’TA HOYRAT

Fırat’ta hoyrat, gürül gürül akar
Yüzler, gönüller hep doğaya bakar
Asırların kervanı sanki yürür
Bu aşk Türkiye’yi taşır, Harput’a…

FIRAT’TA

Fırat’ta kanatlanmış küheylan gibi
Işık olur tarihe, gönüllere…
Rabbim suyunu, ‘cennet ırmağından’
Akıtmış, nimete şükrünü eda…
Toprağa candır, berekettir Fırat;
Asırlar boyu, ‘türküler yakıldı’
Fırat, efsanelerle büyüledi…
Fırat’ın Kıyısında, ‘dost muhabbeti’
Bu vadi de içilir, söz şerbeti!
Bedri, ‘sulh ile bulanmış gönüler’
Şiir sözü, ‘nutku ilahi’ dua gibidir
Dua, ‘hayra döndürür’ akıbeti!

Yazarın Diğer Yazıları