Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Efsaneler şehri Harput…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Efsane, “bizim sözlü kültürümüzdür.” Sözlü edebiyat geleneğinin de bir
türüdür. O halde efsane, “gerçek veya hayali muayyen şahıs, hâdise
veya yer hakkında gerçek olduğuna inanılarak anlatılan hikâye”
Harput için bir efsaneler şehri diyebiliriz. Türk Dünyasında efsaneye;
“esatir, mif,  efsane, rivayet, anız, hikayet, ekiyet, beyt, ulamış,
comok…” gibi terimler efsane karşılığında kullanılmaktadır.
Biz bu yazımızda sadece üç efsaneden bahsedeceğiz. Bunlar, halkımız
arasında da bilinen, “Harput Kalesinin bir diğer adının “Süt Kalesi”
oluşuna dair efsane. Bir diğer Efsane, “Arap Baba Efsanesi!”
Sivrice İlçemize ait bir efsane de, “Hazar Dağı ve Bin Kişilik Ordu” Efsanesi.
Harput Kalesine bizler, “Kartal Yuvası…” da demekteyiz. Harput
Hükümdarı Belek Gazi ile birlikte, ‘zindanlarıyla da dikkatleri
çeken…’ tarihimizde derin izler bırakan bir Kale olmuştur.
Harput Kalesi ile ilgili efsanemiz şöyle; “Günümüzden binler yıl önce
zamanının Harput Hükümdarı savunma amacıyla, Kale yapmaya karar verir.
Ustalar gelir, binlerce taş taşıyan işçiler canhıraş çalışmaya başlar…
Kalenin temelleri atılır. O temeller üzerinde Kale duvarları
yükselmeye başlar.  Ancak, öyle bir kuraklık baş gösterir ki, harç
için su bulunmaz… Aynı yıl, bütün bu kuraklığa rağmen hayvanların
sütleri oldukça boldur. Zamanın hükümdarı gerekli talimatları
verecektir; “Harç için süt kullanılacaktır. Hayvanlar sağılır. Harçlar
ise artık süt ile karılır, efsaneye göre Kale süt ile karılan harç ile
tamamlanır. Tarihe, Süt Kalesi olarak geçecektir.”

Arap Baba Efsanesi…
Arap Baba kimliği hakkında şunlar söylenebilir; On üçüncü asırda,
Harput’un fethinde bulunan bir Selçuklu kumandanıdır. Aynı zamanda da,
Hak katında kutlu bir Velidir. Arap Baba, “Kılıçla geldim, kalemle
gideceğim” sözü ile meşhurdur.
Harput’a gidenlerimiz bilirler. Harput’ta, Alaca Mescid ’in sol
tarafından bir iki metre aşağı doğru indikten sonra kayalar üzerinde
küçük bir kapı görülür. Bu kapı, Arap Baba Türbesi’nin kapısıdır.
Türbe, dikkat ederseniz dikdörtgen şeklindedir. Zeminin orta yerinde,
örtülü tahtadan bir sanduka içerisinde Arap Baba’nın cesedi bulunur.
Arap Baba hakkında da, farklı efsaneler anlatılmaktadır. Halkımız
arasında yaygın olanı şöyledir; “Harput ve çevresinde bir yıl yağmur
yağmaz. Şiddetli bir kuraklık hüküm sürer. Bu kuraklığın ardından da,
kıtlık Harputluların kapılarına dayanır. Zorlu/ veya meşakkatli
günlerdir. Halk perişandır. Ne yapacağını bilememektedir. Alaca Mescid
‘in yakınlarındaki bir hanede, ‘Selvi isimli yaşlı bir kadın rüyasında
Arap Baba’nın başı kesilip de bir dereye atılırsa yağmur yağacağını
görür.’ Yaşlı kadın aynı rüyayı art arda üç gece üst üste görecektir.
Bu rüyalar üzerine kararını verecek; bir gece Arap Baba’nın cesedinin
başını gövdesinden ayırır. Kesik Başı, hemen önündeki dereye atar.
Gerçekten de yağmur yağmaya başlar. Ama ne yağmur? Dereler taşacak,
her tarafı seller basacaktır. Yağmur bir türlü dinmek bilmeyecektir.
Yağmuru dört gözle bekleyen o insanlar şimdi de bu felaket, afet
karşısında perişandır. Selvi Kadın rüyasında, ‘Arap Baba’nın kesilen
başı yerine konulursa yağmurun dineceğini görür. Kadıncağız, her
tarafı arar ve kesik başı bulur, yerine koyar yağmurda durur.’
Harputlular, bu olaylar üzerine Selvi Kadının korkunç bir hastalığa
yakalanarak büyük ıstıraplar içerisinde yaşamını yitirdiğini
söylerler.
Her iki efsanede de, ‘aşırı kuraklığın yaşandığı…’ anlatılır. Kuraklık
konuları efsanelerimiz için de önemli bir temadır.
Âl-i İmrân Suresi 169.ncu ayette şöyle buyrulur; “Allah yolunda
öldürülenleri sakın ölü zannetme! Aksine onlar diridirler ve Rableri
yanında rızıklanmaktadırlar.
Nisâ Suresi 69.ncu ayette de şöyle buyrulur; “Kim Allah’a ve
Peygambere itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine nimetleri
verdiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve sâlihlerle beraberdirler.
Bunlar ne güzel arkadaştır.”
Harput ikliminde; “sıddıkları, şehitleri, salih kişileri…” bir arada
görmek lütfuna Yüce Rabbim, bizleri nasiplendirsin.

Hazar Baba Dağı Efsanesi…
Burada öncelikle de, Evliyalar ve kardeşlerin efsanesinden söz
etmeliyiz. Hazar Baba Dağı’nın ismi, Hazar Baba, Karaoğlan ve Kuşakçı
her biri evliya olan kardeşlermiş. Bu kardeşlerin, Haccehan isminde
bir de kız kardeşleri varmış. Bu üç kardeşin; Hazar Baba, Karaoğlan,
Kuşakçı ’nın düşmanlarla savaşırken şehit oldukları ve Hazar Gölünü
çevreleyen dağlarda kabirlerinin bulunduğu söylenir. Şehit oldukları
dağlar, kendi isimleriyle anılır olmuş. Bu üç Velinin kız kardeşleri
Haccehan’ın da Kürk Köyünün hemen üst tarafındaki dağda kabri olduğu
rivayet edilir. Geceleri dağlardan birbirlerine doğru ışık gidip
geldiği söylenmektedir. Bu durum Halk arasında yatan evliyaların
muhabbet ettikleri şeklinde yorumlanır.
HAZAR DAĞI VE BİN KİŞİLİK ORDU EFSANESİ…
Hazar Dağı ile ilgili bir başka efsaneye göre, günümüzden asırlarca
öncesinde, “Hazar Dağı’ndan bin kişilik bir ordu geçerken büyük bir
kar fırtınasına yakalanır… Orduda bulunan herkes soğuktan donarak
ölür… İşte, Hazar kelimesinin anlamı, “bin”dir Bu sebepten dolayı da,
dağın adı, “1000 kişilik ordu” anlamında anılmaktadır.

HAZAR GÖLÜ (HAMİLE DAĞ) EFSANESİ
Dönem yine bit kıtlık dönemi… Çok eskilerde bu yörelerde yaşayan bir
hamile kadın varmış. Bu kadın bir köye gitmiş. Kadının burnuna mis
gibi ekmek kokuları çarpmış… Bu kadın dayanamamış oradaki evlerden
ekmek istemiş… Hangi kapıyı çalmışsa, yüzüne kapanmış. Anlaşılan o ki,
hane halkıyla çok cimri bir köymüş. Eli boş dönen kadın, ‘elini
evlerin eşiğine koyarak “inşallah bu köy su keser, ben de taş keserim”
diyerek ağır beddualarda bulunur. Allah duasını kabul eder ve köy
sular altında kalır, kadında dağa dönüşür. Hazar Baba olarak bilinen
bu dağ, Elâzığ Şehrinin her yerinden görülmektedir. Dikkatle
bakılırsa, bu Dağ; “saçları yüzü karnı ayakları hatta elbisesinin
kırışıklıklarıyla tam bir kadın görünümündedir.” Evliya Çelebi, sular
altında kalan bu köyün zamanında ticaretle uğraşan gayri Müslim bir
köy olduğunu ve köyün kilisesinde mumyalanmış bir eşek olduğundan
bahseder.
Atalarımız ne derler; “Her geceyi Kadir, her gördüğünü Hızır bil!”
der. Kapını çalan bir kimseye güler yüz göster ve mahcup etme…
Bu diyarlar, ‘efsaneler diyarı…’ Bizlere dersler, nasihatler veren bir
anlatımı olduğunu da biliriz.

Yazarın Diğer Yazıları