ÂDEM SOY AĞACI
Kâinat bir ağaç gibi
Âdem, kâinatın soy ağacı
Ağaç bir çekirdek gibi
Çekirdek varlığın hülasası
Bahar, Hak’tan rahmet muştusu
Bahar bir çiçek gibi
Çiçek vuslatın nur perdesi
ÂDEM’İN ANDI
Âdem’in andı, Bezm-i Eleste’dir
Doğru yol, hak yolcusu, halastadır
Âdemin nefesi aynaya düşmüş;
Ah! Günahımla aynalar yastadır
DERTLE DEVA
Lokman Hekim’e sor; dertle devayı
Her derdin içindedir, saklı ilacı
Toprağın bağrında nice dehayı;
Hak yolcusu bilir, âlem duacı
Dertte bu âlemin deva da sırrı
DERT ETME DÜNYAYI…
Dert etme dünyayı, dünyada kalsın!
Er kişi ola; yükü hayır ola
İyilik heybesi yanına alsın
Gönlün yüreğin âminlerle dola!
DÜNYA
Dünya, sevdasıyla da aldatır!
Acısıyla da yürek kanatır;
Neresinden bakarsan yaslı dünya;
Âlemi gözyaşlarıyla ıslatır
DÜNYA
“Dünya, oyun eğlenceden ibaret”
Sarmasın seni başka bir hararet!
Akıl ve ilim sahibine yönel;
Sağduyu ister, insana basiret
Gönül gözüyle hakikate yönel;
Etmesin seni dünyaya esaret!
DÜNYA GARİPTİR
Dünya gurbettir, gariplere konak
Toprak hâkidir, su taşır sakiler
Gök mavisinde, sonsuzluk ırmağı
Akar gönlüme, gözyaşı sel olur
Buğday başağı gibi boyun bükmüş
Şu başım fani bedene yel olur!
DÜNYANIN ÇİVİSİ ÇIKMIŞ
“Dünyanın çivisi çıkmış” gördün mü?
Bir düşenin hatırını sordun mu?
“Bakar kör olmuş!” insan dünyasına
Sevgi üzerine köprü kurdun mu?
DÜNYA
Dünya, iki kapılı bir garip han!
Bu hana gelen konar, konan göçer
Âdemdir kimliğim, yolcu mahlasım
Gayretim infak, gözyaşı ihlasım!
Kendi nefsimden bilmem gayri hasım
Sorarım Akif’e, “nerde nesli Asım”
Başımı yastık yapacağım, taşım!
Kalmadı han, nice yiğitler göçer
DÜNYA GEMİSİ
Cümle âlemi taşıyan gemide;
Birlikte yol alır, seyran ederiz!
Faniden ebede akan gemide,
Nice devirlere devran ederiz!
Kâh Firavunlar gelir, hüsran eder
Kâh Veliler gelir, hayran eder
DÜNYADA NEYİM KALIR
Çeker günleri ömrüm adım adım
İsmiyle, şanıyla zamana kaydım
Şu fani âlemde kısık bir sesim
Fatiha bekleyen mezar taşım
Başka neyim, bir de infakım kalır
DÜNYANIN BOYASI
Kâh güneşli, kâh bulutlu sabaha
Uyanır kâh sevince, kâh tasaya
Bulutlar akın eder, garip yurda
Bir içli kervan, garipler kervanı
Kâh gece, kâh gündüz döner devranı
Dünyanın boyası şiire akar
DÜNYA
Dünya ahiretin ekin tarlası
Söyler misin ne ektin, neler biçtin?
Evliya Çelebi gibi turlası...
Hangi havaları soludun içtin?
Cennetin kapısı dünyadan geçer
Kim bilir, sırat dünyanın kendisi!
DÜNYA
Dünya ekin tarlası, hasatı sor
İki cihan kazancı, fırsatı yor
Keşkeler duvar ördü önümüze;
Ah, nefis duvarlarını yıkmak zor
DÜNYA NEFİSTİR
Dünya, nefsin marifeti üstünde
İzzetle, ikballe döner ha döner.
Habil'i, Kabil'i taşır üstünde
Gecesi, gündüzü döner ha döner
Helâl-Haram dalgaları üstünde
Bir milim şaşmadan döner ha döner
DÜNYAYA HARÇ DÖKENLER
Fırka fırka bölünen, parçalanan,
Kin, nefret, haset tohumu ekenler
Zahirde, zayıf düşen alçalanan
Gayreti, ‘dünyaya harç dökenler’
Gün geldi, ‘dönüp bakmadan’ gittiler
DÜNYA ATI…
Dünyayı, beş vakit ezana sığdır
Her vaktin çağrısına ömür yürür
Gölgeler kâh kısalır, kâh uzanır
Ruhum, her gölgede secdeyi görür
Yarab! Rahmetini gönlüme yağdır
DÜNYA FENA
Dünya fena, hevesleri ismet bil
Dua sena, sebepleri hikmet bil
Hayır, ihlasla gayretin seyre dal;
Hak’tan yana olanları kısmet bil
DÜNYA FANİ
Dünya fani, ömür kısa görsene
Ne âlemdir oyun eğlence sorsana
Güneşin doğuşu batışı gibi
Bedri, akıbeti hayra yorsana
DÜNYA BİZLERE
Dünya bizlere, keder salıncağı
Kader yazısı, bir ömrü anlatır
Dünya bize; mal-evlat oyuncağı
Sabırla, nimet dilini anlatır
Dünya âlime tesbih, şükran bağı
Dağı bağ eden yüreği anlatır
DÜNYANIN KIYAMETİ
Dünyanın kıyameti, felaketi,
İnsan elinden bak, gör, âlameti
Doğayı yakmak, canları yakmaktır
Atiye miras kalır, sefaleti
DÜNYA
Dünya bir salıncak; oyun-eğlence
Acılar, sevinçler iç içe geçmiş
Akıl almıyor, bu nasıl dönence
Karanlık aydınlığa kapı açmış
Her uyku anı, ölüme merhaba
Değerini bil ömrün, etme heba
Her nefis bie gün çekilir hesaba
Düşlerinde bile uykular kaçmış
DÜNYA DÖNÜYOR
Dünya dönüyor, ama nasıl?
Bir yüzü hep karanlıkta...
Gündoğumuna ağır, ağır…
Akıl, zemberekten boşalmakta
DÜNYA KİLİTLENDİ
Dünya kilitlendi, iki soruya!
“Sulh mu gelsin cihana, barış mı?
Kan ve gözyaşlarına doymadın mı?
İşgal, ilhak nedir, büyüme aşkın?
Âdem şaşkın, âlem şaşkın, n’olacak?
Yazık bir çıkmaza revan olacak!
DÜNYA
Salih amele, ölüm sefa gelir
Gül endam, adil yüze vefa gelir
Dünya maksat değil, davası fani;
Gam çekmeyene ecel fena gelir
Dertliyim, dert ortağım dünya değil
Önünde eğildiğim dünya değil
Dünyanın dokuduğu, künye değil
Dünya, kurduğu pusu, gına gelir
DÜNYA BİR GEMİ
Dünya bir gemi; iyiler, kötüler
Aynı âlemde bir arada yürür
Merhamet zindanda, kalbi katılar;
İnsafın çığlığı sürgünde yürür
Sağduyuya hançer; yanlışlar, hatalar
Garibim insan bataklıkta yürür
Fetih ister; okyanuslar, kıtalar
Hasret dolu yürek, ADALET yürür
DÜNYA DERTTİR…
Derdim yok diyene asla inanma…
Dert ile solur yüreğim her anı!
Her veda günü, içimde cız eder…
Yalnızlık, karanlığa kulaç açma!
Ah! Yıldızlar, başımda nöbet tutun…
Dünya derttir, kederdir ve de fani!
Dün kopan çığlığın, feryadın hani!
Acısıyla, sevinciyle gömülür…
Dünyada kalır, şarkılar, türküler…
Bir gizemli, bahar muştusu kalır.
DÜNYA
Dünya, hangi niyetle bakarsan odur!
Kalp gözünü açarsan, ‘gülistandır’
İmtihandır dersen, ‘demiri keser sükût’
Sabır, sükûtun gizemli kanadı
Kâf Dağı’nda, ‘Zümrüt-ü Anka’dır’
Ölüm, vuslatın; Şeb-i Aruz, günün
DÜNYA
Bu dünyada gemilerini yakan,
Aşk ehli bir yiğit olmak isterdim
"Dünya, oyun-eğlenceden ibaret"
Güne, "ah" dedim ah'ımla arındım!
Nefsin, hevanın hileli kamçısı
Tevbeyi, asil kınından çıkardı
Yürek, kadife kaplı kınında