Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bu nasıl kaza?

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Zan değil, şüphe ve tereddüt! İçimdeki kurt kemirir benliğimi…

Ankara’da, Libya uçağı düştü… Sadece üzüntü vermiyor, bir o kadar da ‘düşündürücü’

Libya ile ilk hafızalara gelen, “denizcilik antlaşması veya Akdeniz’de Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması antlaşması…” Bu çerçeve de, ilan edilen; “Mavi Vatan!” doktriniydi!

Türkiye bir yarımada… Asya, Afrika, Asya arasında tarihi ve stratejik bir köprü… O halde, Türkiye bir, “Deniz Ülkesi…” diyebiliriz. Türkiye’yi bir bütün olarak düşündüğünüzde, “462 bin km2’yi bulan Adalar Denizi, Doğu Akdeniz, Marmara ve Karadeniz su havzası/ veya deniz yetki alanımız…”

Şer ittifakın gözleri kan çanağına dönmüş… Düşmanca nazarlarla olan yaklaşımı… Yeter artık diyorsunuz! Sürekli olarak da, ‘sulha ve barışa/ sağduyuya çağrı yapıyorsunuz’ Düşman o kadar sinsi ki, gün geliyor, ‘öfkesini bile gizleyemiyor’

Bütün bu menfi ortamda, “Ankara’da düşen uçakta Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmet El-Haddad’ın da içinde bulunduğu uçak kazasında 8 kişi hayatını kaybediyor!”

Gün gelir, Eşref Bitlis’i düşünürüz… Gün gelir, Muhsin Yazıcıoğlu’nu düşünürüz… Gün gelir, Adnan Kahveci’yi düşünürüz… Dünden bugünlere, ‘şüphe ve tereddüt dehlizlerinde dolaşırım’ Kendi kendimize öfkeleniriz, ‘neler oluyor’ diyerek!

Hatırlayınız, bir kaza da, İstanbul’dan Isparta’ya giden uçak kazasında, “içlerinde nükleer fizikçilerinde bulunduğu bilim adamlarının şehadeti…” Bütün bu kazalar, “geçmişte Pakistan’ın altıncı Cumhurbaşkanı General Ziya-ül Hakk’ın uğradığı kazan gibi…” normal düşünemeyiz!

Libya’yı iyi okumalıyız. 1551 tarihinde meşhur denizcimiz Turgut Reis tarafından fethedilişi… Gazi Atatürk’ün emperyalizme karşı verdiği mücadele… Trablusgarp Savaşı… Bir büyük kahraman Ömer Muhtar’ın verdiği o amansız mücadele… O mücadele tarihin şu kritik ve esnek döneminde devam ediyor… Suriye, Akdeniz için ne kadar önemliyse… Kıbrıs, Akdeniz için ne kadar önemliyse… Evet, Libya’da, stratejik konumu olarak bir o kadar önemlidir… Tarihin en çetin bir döneminden geçtiğimizi biliyoruz. Aydınlarımızın bu konular üzerinde artık nefes tüketmelerini hassaten istiyor ve de bekliyoruz… Yeniden şekillenen bir Ortadoğu Coğrafyası’nda, hiçbir zaafı asla kabul edemeyiz. O zaaf, suyollarını da, enerji hatlarını da, tarihi yol güzergâhlarını da tehlikeye/ veya sıkıntılara sokar… Zor bir coğrafyada bizleri bekleyen zor günler olduğunu şimdiden söylemek isterim. Ukrayna- Rusya arasındaki savaşın sıcak etkilerini artık Karadeniz’de de fazlasıyla hissetmeye başladık. Isınan bir dünya… Yarın küresel bir yangına dönüşebilir mi? Allah korusun, diyoruz. Savaşları da, ülkeler için bir belâ, bir musibet, bir felaket olarak düşünürüm…

ASGARİ ÜCRET BELİMİZİ BÜKTÜ!

2026 yılı için belirlenen asgari ücret, “28 bin 75 Türk Lirası Oldu!” Oldu da ne oldu, ‘çalışanın beli bir daha büküldü!’ Ah, şu iş adamlarımız ‘biraz daha eli açık, lütufkâr olsalar’ Ah, şu piyasanın ağaları, ‘asgari ücret bahanesi ile etiketlere biraz dokunmasalar’ Ne olur, biraz daha sıklıkla, ‘empati yapabilsek…’ Ahlarımız o kadar çok ki… Birgün gelip duvara çarpacak!

Öyle ki, 2025 yılı Kasım ayı dört kişilik bir ailenin açlık sınırı, “29 bin 828 Lira…”

Asgari Ücretle çalışanımız, 31 Aralık 2026 tarihine kadar, “28 bin 75 Türk Lirasına mahkûm!”

Peki, “Açlık Sınırı…” öylemi? Hayır, “Her ay enflasyonla birlikte açlık sınırı da tırmanışını devam ettirecek…” Ne olursa, ‘emeğe ve alın terine olacak’

Ah ne olur, Asgari Ücreti, 35 bin Lira olarak belirleseydiniz?

DÖRTLÜKLER

Kâh Muş, kâh Elâzığ'dan seslenir

Bu iller, kâh Malazgirt'ten beslenir

Suyu Murat, derin vadilerdedir

Sözüm, her burç da, kaleye yaslanır

Özümüz, fetih diliyle bezenir

ÜÇ AYLAR

Üç aylar, bizim dolunay vaktimiz

Yüce Yaratan'a olan akdimiz

"Miskâle zerratin hayran yerah" der

Kur'an ikliminde yürür adımız

NESRİN BİTTİĞİ YERDE

"Nesrin bittiği yerde şiir başlar"

Sadece hicive mi kaldı taşlar?

Vatan aşkına çatılır kaşlar

Mısralarla, tahkim oldu Kale'm!

Artık, tevazunun bittiği yerde

Zihnin eteklerinden teri döksün!

CEHALET

Cehalet, yoksulluk millete düşman

Zayıf anına fırsat arar düşman

Acımaz, şanına dokunur düşman

Her anında, her alanda güçlü ol!

Aklınla, ve yüreğinle güçlü ol!

ÇIĞLIĞIN

Yüksek bir ahlak, ilim ve adalet,

Vakarlı duruşundadır asalet

Yüce dileğe tahammülle sabret

Sabrın, sükûtunla çığlığın olsun

Çığlığın yüreklere bir dokunsun

ZAMANIN

Zamanın efkârlı bakışlarında,

Çözülmeyen esrarlı nakışlarında,

Gönüller inciten akışlarında,

Hey küheylan nerede kaldın deriz?

Edepten nasibini aldın deriz?

İBRETLE DÜŞÜN HELE

Ey yükselen değerlerim!

Ne oldu, nasıl tarumar oldu?

İffetiydi bu milleti kurtaran

İzzetiydi, sofrasını bereketlendiren

İkramıydı, gönüllere dokunan letafet

Bak hele, toprağın çorak oluşuna

Gönüllerinde çoraklaşmasına!

Ne olur, biraz gözyaşı, biraz tefekkür

İbretle düşün hele

 

AHLAK

Ahlak, iki hece, beş harf

Edep perdesi ince zarf

Ruhumda, en dokunaklı sarf

Ey vakarım, zarafetim...

Bırakma beni ne olur?

Yükselmek, ne güzel marifet

Edep ile ahlakı tarif et!

 

Yazarın Diğer Yazıları