Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bir milletiz…' (Azerbaycan'ın bağımsızlığı anısına)

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

İlk defa Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ne diyorlardı;
“Biz bir millet, iki devletiz!”
Tarihte, “ortak kaderi…” paylaşan iki devletiz!
Acılarımızı bir bildik, sevinçlerimizi de bir bildik!
1990’lı yıllardan itibaren Elazığ’da düzenlenen;
“Uluslar arası Hazar Şiir Akşamları…”
“Türk Dünyası Hizmet Ödülleri…”
“Bakü- Elazığ Buluşması…”
“Küçük Hazar’dan, Büyük Hazar’a…”
Her biri tarihi organizasyonlarla; 
Elazığ’dan, dost ve gönül Azerbaycan’a; “köprüler…” kuruldu!
Yılların özlemiyle,  “hasretle…” tarihi yad ettik!
İlk Hazar Şiir Akşamlarında Elazığlıların misafiri Nebi Hazri’ydi…
Her mısrasıyla; şiire zevk verdi, incelik ve sadelik kattı;
Sözü, “özünden…” gelerek, “şefkat pınarlarıyla…” besledi!
O yürek seslenişi hala hafızalarımızda;
“Muhabbet sonsuzdur, ömürse kısa
Ne olur, sadakat ebedi kalsa!
Kimin yüreğinde bir tel kırılsa,
Benim yüreğimdir, benim yüreğim…”
Bizler,  “iki devlet- bir milletiz!”

Ankara’da, “yükselen bir bayrak bir daha inmez” diyen,
1918 tarihinde Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin Kurucusu,
Mehmet Emin Resulzade’nin de, “mezarı” bulunmaktadır.
Günümüzde Türkiye’nin en kadim dostu,
“Biz bir millet, iki devletiz” diyen, Can Azerbaycan’dır.
Ankara, özellikle de Bakü için bir gönül, bir sevda rıhtımıdır. 
O dostluk,  “Elazığ-Bakü hattında…” 1990’lardan sonra;
33 yıl boyunca, “tarihi buluşmalarla…” zirve yapacaktır.
Bahtiyar Vahapza de ise “tarihe” şöyle bir yaklaşım getirir;
“Geçmiş inkâr edilemez; geçmişine taş atanın, geleceğine gülle atarlar”
Akif,  “Ben de tarih okudum, âlemi elbet bilirim”
“Tarihi  ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar,
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
Tarihimizi iyi okuyacağız…
Özellikle de, “son bir asrı!”
Acılar, sevinçler her iki ülkenin, “ortak paydası…”

Karabağ, Azerbaycan’ın ‘can damarı…’
Yüzölçümü olarak da, Azerbaycan’ın 1/5’i büyüklüğünde!
Azerbaycan ve Türkiye, 
Tarihi birlikteliği olan, “iki kilit ülke…”
Karabağ, 41 gün istiklal savaşında hürriyetine kavuşmuştur. Türliye-Azerbaycan'ın omuz omuza vererek siyasi birlikyeliği de en üst seviyelere çıkararak  elde ettiği bu tarihi zafer, Türk Dünyası içinde büyük bir zaferdir.

“Mehmet Emin Resulzade…” Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı;
“Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez”  sözü ona aittir.
Bu kahraman insanın kabri, Ankara’dadır…
Nuri Paşa, “Bakü’nün Rus ve Ermeni katliamından kurtaran…” kahraman insan!
Tarihimiz iç içe…
İki can kardeş devlet!
Birbirinin acısına da, sevincine de koşan iki devletiz…
“Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak…”  
Bu üç ifade, bir büyük ideali özetliyor;
O idealin sahibi, Diyarbakırlı bir büyük mütefekkir;
Türkiye’de, “sosyolojinin kurucusu” Ziya Gökalp’dir.
İşte, Azerbaycan’ın; “üç renkten oluşan…” bayrağı;
Bu idealin, “resmi devlet felsefesi…” haline gelmiştir.
O ideal, her iki ülkeyi ortak bir paydada buluşturmaktadır.
Her iki ülkenin, “ortak kaderi…” dedik;

Gazi Atatürk, bir büyük coğrafyayı, 
Mısralarda o kadar veciz bir şekilde ifade eder ki,
“Asya'nın ortasında Oğuz oğulları, 
Avrupa' nın Alpler' inde Oğuz torunları, 
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz; 
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.”
Ortadoğu’nun kimliğinde, “bu asil millet…”
Duruşunda da, aynı asaletin verdiği, “vakar!”

Bakü ile Elazığ’ı birleştiren bir, “vatan şairimiz” Elmas Yıldırım!
Onun anısına, “Uluslar arası Hazar Şiir Akşamları…” düzenlendi!
Onun anısına,  “Elazığ-Bakü” ve “Bakü-Elazığ” buluşmaları gerçekleşti!
O kadar güçlü bir köprü kuruldu ki,
O tarihi buluşmalarda, “her iki ülke seferber oldular!”
Can içre birbirleriyle kaynaştılar…
Elmas Yıldırım, “Kara Destan” şiirinde ne diyorlardı?
“Kimse bilmez Tanrıdağın yaşını 
Düşman almış Altayların başını
Uçurmuştur baştan dövlet kuşunu
Satvetine üz çevirmiş zaman hey!
Koca Türk’ün düştüğü dert yaman hey!..

Türk elleri birbirine yadlanır
Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek adlanır
Azeri Türk yanar içten odlanır
Ana Yurdun içten halı duman hey!
Koca Türk’ün düştüğü dert yaman hey!..
**** ***
Ahmet Cevat Ahundzade, Azeri şairidir…
Onun hayatında; “büyük bir çile, eza, cezaevi ve şehadet!”
O’nun bütün sevdasında, “Milletinin Hürriyeti…”
Hürriyet Sevdası vardır… O kendisini şiirlerinde de tarif eder;
“Soranlara ben bu yurdun
Anlatayım nesiyem;
Ben çeynenen bir ülkenin
“Hak” kışkıran sesiyem!”
“Ses olmak…” bir milletin “haykıran sesi!” olmak
Ne diyor, Hüseyin Cavit;
“Kimlerin oğlusun? Nesin? Kimsin?
Sürünüp durma böyle bir yüksel!
Bir düşün, gör beş altı asır evvel
Ne idin? İmdi neredesin? Bu ne yas?
Acaba yok mu sende izzet-i nefis”

Gözlerim elbet, Yunus kokacaktır.. 
Elbet, Piri Türkistan’ı özleyecektir.. 
Elbet, Mevlana gibi zinde bir ufuk açacaktır. 
Elazığ Şehri, 33 yıl boyunca özünde; “kutsal bir davayı…” taşıdı!
Bir büyük ideale, “sakalık…” yaptı

Destanlarımıza bakınız; “Demiri Dövdük..” 
Dağları erittik, ayaklarımızın altına serdik, insanlığa hediye ettik koskoca medeniyetleri..
Masallarımız, kahramanlarla çocuklarımızın gözlerini büyüledi.. 
Anne sütü gibi gönüllerini ferahlattı.. Gürbüz yiğitler çıktı, vatan coğrafyasında.. 
Ses verdiler, Ötüken  yaylasından.. Ders aldılar, Ahmet Yesevi’den.. 
Semerkant, Buhara rüyalarını süsledi, her dem.. Kaşgar, dillerini bezedi.. 
Aktılar, doğudan batıya doğru.. Bahar coşkusu içerisinde Yunusça dillendiler, 
Ahi Evran Konağı’nda yeni dünyalar/ yeni iklimlerle tanış oldular.. 
Şeyh Edebali, Emir Sultanlarla hayata barış oldular.. 
Fuzuli’den Nesimi’ye.. Şeyh Galip’den,  
Yahya Kemal’e bir yay kirişi gibi gönül iklimini sevdalarına gerdiler.. 
Bir hayat ki, Dede Efendiler de, Itrileri de billurlaştı…

Ne diyoruz, 
“Gala'dan Gala'ya köprü kurmuşum 
Her iki Gala, yüreğim, can evim 
Vatan sevgisi imanım demişim 
Tutuşturur tüm cihanı alevim!”

Onlar, birer 'abide şahsiyet...' 
Onlar, söz sanatında birer 'Ulu çınar...' Onlar, inancın 'kale duvarları...' 
Onlar, bir milletin 'ar perdesi...' 
Onlar, edep yolunun sevda önderleri!. 
Onlar, Azerbaycan'ın yanan  istiklal meş'aleleri!.  
Can Azerbaycan'ı bu yüksek sevdayla tanıdım...

Bahtiyar Vahapzade, o şiirinde;
“Bir ananın iki oğlu,  Bir âmâlın iki kolu. 
O da ulu, bu da ulu  Azerbaycan-Türkiye…” 
Ve bu güçlü, sevda yüklü mısralar devam ediyor.
Ahmet Cevat Ahundzade’yle ilanihaye kardeş Azerbaycanla birlikte; 
“Çırpınırdı Karadeniz Bakıp Türk'ün bayrağına 
Ah ölmeden bir görseydim Düşebilsem toprağına…” 
Birlikte, inşallah her zaman ve mekanda, tarihi yad ederek söyleyeceğiz. 
Günümüzde artık Türk Dünyasının birlikteliği konumunda çok önemli mesafeler alınmış ve alınmaktadır. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları 2025 yılında artık zirvelerdedir. Türk Dünyasının da ortak meşalesidir. Bu büyük bir emeğin eseridir. Sosyal mimarlıktır. Türk Dünyası Hizmet Ödülleriyle de bu gayretin büyük bir nimete dönüştüğünü söyleyebiliriz. "Elâzığ Şehri Türk Dünyasının Manevi Azığıdır" Elazığ, Türk Dünyasının Kültür Başkentidir. Ve aynı zamanda, şiirinde Başkentidir. Bu şehir bu yılda kendisine yakışanı üstün bir gayretle yapmıştır. Selam olsun Küçük Hazar'dan; Büyük Hazar'a, Altaylara, Issık Gölüne...
 

Yazarın Diğer Yazıları