Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bir Bayram sonrası

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Allah’a hamd-ü sena olsun, ‘güzel bir bayram geçirdik…’
Memleketimizin havasını, aile evradı ile birlikte, eş-dost ve
akrabalarla birlikte geçirdik.

Bayram günleri, 4 güne sıkıştırılsa bile, ‘iç huzuruna erdik…’
Bayram günlerinde, ‘uzaklar yakına taşınıyordu’ Ve belki de,
Bayramların en soylu tarafı, ‘sıla-i rahim yapılmasıdır’ Sıla-i Rahim,
doğup büyüdüğünüz, ‘ata ocağını ihyadır,  maddi ve manevi açıdan
inşadır, şenlendirmedir.'  Bayram Günlerinde, “üç nesil bir araya
geldik!” Geçmiş ile gelecek arasında tatlı bağlar kurmak, insanlık
hayatının en erdemli yönüdür.

Bayram Günlerinde, ‘hayırda yarışmak…’ kadar güzel ne olabilir ki?
Çocukların başları okşanıyor. Çocuklar, tatlı bir üslupla
ödüllendiriliyor.  Mahzun/ veya mahcup aileler sevindiriliyor.
Küsülüler arasındaki kopuk bağlara bir şekilde son veriliyor.
Bayramlarda en fazla kullanılan kelimeler arasında, ‘birlik,
beraberlik, barış, hayırda yarışmak, iyilik, güzel ahlak, adalet
gibi…’ sayabiliriz.
Bayramlarda, her şeye rağmen, ‘yüzlerin tebessüm edişi…’ sizleri de
mutlu ediyor.
Kurban Bayramında, iki bayramı bir arada yaşadık; “Cuma Günü ve bu
günün fazileti ile birlikte Bayram Sabahı…” dağların omuz omuza verişi
misali, yürekten saf tuttuk! O saflarla, hayata yürümek ne kadar
vakarlı olur, değil mi? İşte bütün mesele o vakarı/ o duruşu
devamlılık haline getirebilmektir.

Ramazan Ayını bizler, “zekât, fitre, sadaka ayı olarak…” fakire,
yoksular, yolda kalmışa, ihtiyaç sahibine, bilim tahsili yapana uzanan
maddi ve manevi bir köprü olarak görürüz… Amaç nedir, bir bütün olarak
toplumun bütün kesimlerini ayağa kaldırmaktır.

Kurban Bayramında, ‘akrabaya, yakın komşuya, ihtiyaç sahibine ve
misafire et ikramıdır…’ Âli cenap bir bayram şuurunu bizlerde
yerleştiriyor. Özellikle de, çocuklardan başlayarak toplumun her
kesimine, ‘ikramda bulunmak…’ ne güzel bir şey değil mi?

Âl-i İmrân Suresi 92.nci ayette şöyle buyrulur; “Sevdiğiniz şeylerden
sarf etmedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne sarf ederseniz, şüphesiz
Allah onu bilir.”  70 gün arayla gelen Ramazan ve Kurban Bayramı, bu
ümmete Yüce Yaratan’ın bir büyük lütfudur, ikramıdır, ihsanıdır. Dini
ve Milli hislerimizin bütünüyle kabardığı bayram günlerini yaşadık…

Şehrin her mahallesi, her sokağı, her mekânı kendisini bir bakıma,
‘ikrama hazırlamış’ İkram da, paylaşma vardır, üleşme vardır, söz ve
sohbet kültürü vardır. İçerisinde yaşadığımız, şehrin meselelerini
yerel anlamda tatlı bir dille telaffuz ediş vardır.

Bayram Günlerinde, ‘sosyal, kültürel, iktisadi hayatımızda bir
canlılık/ bir verimlilik oldu…’ Tıpkı, rahmet bulutlarının yağmur olup
yeryüzüne sağılması gibi… Çorak topraklar nasıl neşv-ü nema buluyorsa,
şu bayram günlerinin getirdiği rahmet esintilerinde, ‘çorak
gönüllerinde gözyaşlarıyla ıslandığını görmek…’ insana farklı bir
huzur veriyor.

Tabi ki, içerisinde yaşadığımız şehrin meseleleri gündeme geliyor.
Bütün bunları, birebir konuşuyorsunuz, belli fikirlerin oluşmasında/
veya yeşermesine de vesile oluyorsunuz.

Elâzığ Şehrinde toplumun her kesiminde konuşulan konular arasında,
birinci derecede şehrin hava kirliliğinde rol oynayan, Çimento
Fabrikası konuşuldu… Elâzığ Çimento Fabrikası, 12 Nisan 1954 tarihinde
kuruluyor ve 1959 tarihinden itibaren de faaliyete geçiyor.  Üretime
geçişinin 66.ncı yılında hala bizler neleri konuşuyoruz, “Çimento

Fabrikası Şehrin Dışına Taşınsın!”
Sıklıkla, ‘çarpık şehirleşme’ ifadesi kullanılır. Yerinde bir ifade…
Bir şehir, bir akıl, bir yürek olarak bu fabrikanın şehrin dışına
taşınmasını ısrarla talep ediyor! Peki, bu tarihi ısrarımızda ne kadar
etkili olabildik? Sorgulamak bizlerin asli duruşunun bir
göstergesidir. İnancımız ne diyor, “Bir insanı kurtarmak, bütün
kâinatı kurtarmak gibidir. Bir insanı öldürmek, bütün kâinatı öldürmek
gibidir!” Yıllarca bu şehrin insanı alenen zehirleniyor… Toprak
kirleniyor/ veya sağlıklı besin konusunda verimliliği azalıyor.
Elâzığ Et Kombinası… 1995 tarihinde özelleştiriliyor ve daha sonra da
kapanıyor.  Şehrin asıl ihtiyacı olan bir kurum gayet rahatlıkla
kapatılabiliyor. Ama şehrin insanına kirlilik ölçeğinde zarar veren
bir sanayi tesisini yerinden oynatamıyorsunuz!  Bayramın ikinci günü
Ağın İlçesine aile olarak gittik… Nisan-2025 ayında öyle bir don
oluyor ki, son 80 yıl içerisinde böyle bir don görülmemiş!  Ne üzümü,
ne de narı… Ne dutu, ne de kirazı… Ne bademi, ne de inciri… Don öyle
vurmuş ki, ‘büyükler, bir büyük bela olarak yorumluyorlar!’ Elbette
hüzünlü ve üzüntülüyüz… Ne yapabileceğimizi bilemiyoruz! Bildiğimiz
bir şey varsa, “don ağaçlarıyla belki birkaç yıl geriye götürmüş…”

Sohbetler arasında, “Turizm, ihracat, eğitim, kültür, sağlık,
hizmetler, piyasa ekonomisi, emekliler, gelir dağılımındaki ciddi
düşüşler… “ çok geniş bir perspektiften konuşuluyor. Elâzığspor,
şehrin insanının en büyük üzüntüsü oldu. Pertek Köprüsü, şehrin artık
ilk sıralarda gündeminde yer alıyor… Kurban Bayramı, bizleri gerçekten
daha zinde, daha dinamik, daha akılcı tutuyor. Kurban Bayramı,
imtihanımız! Daha dürüst, daha sağlıklı ve daha içten yorumlar
getirmeliyiz. Aman ha, ‘kırıcı…’ olmayalım. Selam ve muhabbetle

Yazarın Diğer Yazıları