Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Alıkul Osmonov'u anıyoruz…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Elâzığ Valiliği, TÜRKSOY, Elâzığ Belediyesi, Fırat Üniversitesi ve
Manas Yayıncılığın İşbirliğiyle Kırgızların meşhur şairlerinden Alıkul
Osmonov, Doğumunun 110. Yılında ihtişamlı bir törenle anılıyor.
Elâzığ Valisi Numan Hatipoğlu, TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Raev ve
Elâzığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları’nın imzasını taşıyan
davetiyede şöyle deniyor;
“Kırgızların dünyaca ünlü yazarı Cengiz Aytmatov’un büyük saygı
duyduğu Türk Dünyasının önemli bir kültür merkezi olan Elâzığ
Şehrimizde, ortak kültür ve birlik şuuru oluşturma, bu değerleri
paylaşma ve kaynaştırma amacıyla Kırgız halkının en önemli şairi
Alıkul OSMONOV’u anmak üzere düzenlenen, “DOĞUMUNUN 110. YILINDA
ALIKUL OSMONOV”  ve dünyanın en uzun destanı olan Manas Destanının
1030. Yılı münasebetiyle hazırlanan “MANAS DESTANI’NIN 1030 YILI”
programına teşriflerinizden onur duyarız.”
Bir an gözlerim, Alıkul Osmonov’un, “30 Yaş Şiirine…” gidiyor. O
şiirde, şairin gönül dünyasına yolculuk yapıyorsunuz…
“Evet, ömür hem kısadır hem de az
Kader onu ölçüsünden çok yapmaz
Az mı çok mu çekerdim de sineye
Oktan hızlı olmasından döner baş
Daha dün hiç hesabımda yok iken
Nerden çıktı birden bire otuz yaş”
Alıkul Osmonov’un hayatı, kendi içerisinde acımasız kıssalardan
oluşan, “Çile romanıdır!”
Tebessüm ve Sabrı bir arada, aynı ilmekte dokuyorsunuz! Karşınıza öyle
bir hayat kilimi çıkıyor ki, “ümitsizliğe meydan okuyan bir yürekli
duruş…” Hayatın çılgın dalgalarına karşı, tahammülle kulaç atmak ne
demektir?
Onun tek can yoldaşı şüphesiz ki, kalemi olacaktı! Şairimizin daha çok
küçük yaşlarda anne ve babasını kaybedecekti… Biricik amcası,
kendisini yetimler evine teslim edecekti! Hayatının en zorlu cilvesi
belki de, ‘ayrılık ve yalnızlıkla imtihanı…’ olacaktı.  Acılar, keder
rüzgârları üzerinden eksik olmayacaktı…
En yakınındaki arkadaşlarını ve bebeğini ölüm alacaktı! Her haliyle,
Hz. Eyyüb’ün sabrıyla hayata dokunacaktı… Metanetiyle hayata
gülümsemeyi eksik etmeyecekti…
Alıkul Osmonov, hayatının son döneminde şu veciz ifadeleri bizlere
miras bırakacaktı;  “Ben Allah’ıma şükretmeliyim, bir mum gibi erisem
ne olur?  Kimseye yalan söylemedim! Haram işler yapmadım,  Kötülük
yapmadım, günah işlemedim, insanlar bana değer veriyor, şairlik
borcumu da ödedim, bu dünyadan kimler geçti, Neden ölümden korkuyorum?
Öbür dünyaya gitmem gerekiyor, Allah öyle istiyor.  İnsana hayatı da,
ölümü de veren O.”
İnancımızda, “Ölmeden önce ölme!” sırrı var ya, o sırra boyanmak ne
demektir? İnsanın, fani âlemden baki âleme kendisini hazırlamasıdır…
Alıkul Osmonov, 12 Aralık 1950 tarihinde, günümüzden 75 yıl önce,
Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’te, ruhunu Allah’a teslim ettiğinde, 35
yaşındaydı…
Cahit Sıtkı Tarancı'ya göre, 35 yaş, henüz yolun yarısıdır;
“Yaş otuz beş yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.”
Bir şey vardı, Alıkul Osmonov, geride güzel eserler bırakacaktı.
Doğayı ve aşkı eserlerinde bizlere anlatacaktı! Kutsal olarak
bildiğimiz, ‘emeğe olan şükran borcumuzu…’ hatırlatacaklardı. Şiirler,
bizlere deryalarda yüzmeyi öğreten şiirlerini miras olarak
bırakacaklardı. En önemlisi de, “dürüst, samimi, içten, duyarlı bir
hayat hikâyesi…” 1935-1950 yılları arasında, 10 civarında şiir
kitabında imzası olacaktı!
Alıkul Osmonov’un yaşadığı dönem (1915-1950) yıllarına/ o yılların Ata
yurdunda genel fotoğrafına şöyle bir bakıyoruz, “Kırgızların en
karışık dönemidir!”  Şairimizin, öyle yürekten seslenişi var ki, “Tüm
yükünü ben boynuma alayım, sen dert çekme, ben çekerim vatanım!”
Böylesine asil bir duruşa ve o duruşun ortaya koyduğu vatan sevdası,
“içli bir yüreğin haykırışıdır!”
Alıkul Osmonov’un şu mısralarına kulak veriniz lütfen,
“Halk için yol cehennem olsa geçmek gerek
Halk için dipsiz denizlerden geçmek gerek
Halk için kör, çolak, sağır olup
Halk için su serpmiş gibi sönmek gerek!”
İşte, asıl edebi tavırda, “halka gitmek budur!”
Günümüz lisanıyla buna bizler, ‘aydın duruşu…’ veya o duruşu bizler,
‘aydın hareketi…’ olarak da yorumlayabiliriz.
Düşünebiliyor musunuz, “Teknik Eğitim fakültesinde okuduğu yıllarda
zor günler geçiren bir aydın! Tokombaey’e gün gelecek içini
dökeceklerdi; “Bana yardım edecek, elimden tutacak kimsem yokmuş,
artık ne yaparım bilmiyorum!”
Her şeye rağmen güçlü bir iradeyle halka/ kendi halkına gidecektir.
“Bahar bu, aman dikkat rüzgâr üşütmesin
Çok durmayacak bu kara bulutlar
Bütün yükünü ben üzerime alayım
Sen dert çekme ben çekerim Ata Yurt!”
Ey vefalı dost, Bişkek’ten Elâzığ Şehrine mısraların ruhuyla selamlar
getirdiniz…
“Kendin Ol!” sözüyle birlikte saf tutarak, geleceğe doğru yüzümüzü dönüyoruz…
Elâzığ Şehrinde, ‘tarihin vuslat şehrinde…’ Kırgız halkının en önemli
şairi Alıkul OSMONOV’u anmak üzere bir araya geldik… Manas Destanında
tarihi yaşamak için bir araya geldik…
Birliğimiz ve beraberliğimiz daim olsun (amin)

Yazarın Diğer Yazıları