Bir ulu rüzgar; Ahlat’tan Harput’a
Kubbet-ül İslâm Şehrinden merhaba…
Yürür, dalga dalga dağ gibi ordu
Çağ yürür, fersah fersah fetihlerle
O aşk ile Malazgirt Meydanında;
Düşünürüm at kişnemelerini,
Kılıç seslerini, nağralarını…
Dinlerim asırların müjdesini,
O müjde ile açar gözlerini,
Yirmi birinci asrın vuslat şehri
AHLAT’A…
Yolunuz düşerse bir gün Ahlat’a
Derviş gazileri gör de gel gayri
Orada sevdan bürünür, ihlasa
Zafer taçlarını gör de gel gayri
Alparslan’la, ‘yoldaş ol da gel gayri
AHİ EVRAN
Biz Ahi Evranlıyız, Ocaklıyız!
Tâ Türk Yurdu, Horasan’dan yolumuz…
Kök salmış gönüllere, bucaklıyız
Çarşı, pazarda ahlaktır yolumuz!
Ahilik der, ‘kardeş kardeşe yar olur’
Birlikte her yer, bahar; gülzar olur
Huzuru adımlar, bahtiyar olur!
Âlimlerin, Arz’da yürüyüşü,
Hasret kaldığım ateş,
Yaksın benliğimi
Yeter ki, deryada damla olsun
ANADOLU
Anadolu, İslam’ın kadim yolu!
Rayihalar kokusu yayılır;
Dağlarından kâh Bedir, kâh Uhud…
Ey sevda yolcusu, şahadet et,
Damar, damar şefkat solumakta…
Bütün hücreleri süre-i fetih okumakta!
Seksen milyon, bir sükût seli gibi…
Akar deryalara, çığlığı Fırat gibi…
ANADOLU'DUR
Sabır; kâh kılıç, kâh asrın kalkanı
Anadolu'dur; Kafkas’ı, Balkanı...
İman Kalesi gibi dört bir yanı
Tevhidin boyası, pusatı saklı
ASRIMIZ SANA MUHTAÇ
Bir kitaptır kâinat, her ayette hakikat
‘İlimsiz hayat’ İslam’a kurulan barikat
Gönül gözü, peygamber; nuru arayan nesil,
Asrımız, sana muhtaç; seninle ebed kalır
HAZAR’DA…
Küçük Hazar’dan Büyük Hazar’a,
Su gider, türkü gider, gönül gider
Türk’e bayrak olacak, hilal gider
Birlik ruhunu tutuştur, Hazar’da;
“Dil’de, İş’te, Fikir’de Birlik” gider
Elâzığ’dan; ‘bir büyük ülkü’ gider,
Kızılelma’ya hey… Kızılelma’ya
Asırların boyası, Turan gider
HARPUT SOHBETLERİ
Ahmet Yesevi'nin, ‘hikmet dersinden’
Süzülür gelir, Harput Sohbetleri
Dokuz asır, ‘ilim, irfan harsından’
Her dem beslenir, Harput Sohbetleri
HALEP’TE GÖZYAŞIMI
Halep te, gözyaşımı,
Kerkük’te gönlümü bıraktım!
Fırat Vadisinde, hüznümü,
Harput’ta, dua mı bıraktım!
Doğu Türkistan'da, yürek yangınım;
Kırım'da sürgün yıllarımı bıraktım!
MALAZGİRT’İ DÜŞÜNMEK
Malazgirt’i düşünmek;
Gazali asrından bir hoş sedadır
Farabi, Biruni, İbn-i Sina’yı edadır
Divan Şehrine, Kaşgar’a yolculuk
Balasagun’da, Yusuf Hacip’le sohbettir
Bilgiye, hikmete her dem sırlara yoldaştır
Türk’ü vuslat haliyle bir daha anmak
O hali yaşamak, dertlenmek, yanmaktır
MALAZGİRT
Gittim, gördüm Malazgirt Ovasını
Havasında gül, reyhan kokusunu
Murat Vadisinde durdum, dinledim;
Aksaçlı erenlerin duasını…
İndin mi Ahlat’a, Van Deryasına?
Alplerin aşkla cihat sevdasına…
Garip dünyanın, Cihangir Hakanı
Vatan olmaya… Devlet olmaya Hey…
Malazgirt Meydanı duyar, o anı!
BÖLÜNMEYİN
Fırka, fırka bölünmeyin, parçalanmayın,
Devlet kudreti kayar elinizden
Kötü sözler çıkmasın dilinizden
Kimseyi alay ederek anmayın!
Hak bildiğiniz yoldan da dönmeyin
Gönüller incinmesin halinizden
Sevgidir bağımız, şefkat ağımız
Ebede yoldur ufkumuz, dağımız!
KIZILELMA NEDİR
Kızılelma nedir, diye sorarsan?
Bin yıllık tarihimdedir, cevabı!
Musul, Kerkük’ü, Kırım’ı sorarsan
“Kızılelma Yıldızları” cevabı
O yıldızlar, yaşayan sınırlarım!
O sınırlar, “kırmızıçizgilerim!”
ARTUKOĞLU DİYARI
Erzurum’dan Haleb’e, Artukoğlu diyarı
Kartal Yuvası bize Belek’i çağrıştırmış
Coğrafyadan vatana bir kutlu ve uzun yol
Sade ok ve yay değil, güzel dil konuşturmuş
Ferhat’ın hasretinde dağlar, ötesinde sır
Perde perde kalkarak ışığa kavuşturmuş
Erzurum’un barıyla, Elazığ’ın mayası
Kerkük’ün hoyratıyla halini soruşturmuş
VERSİN OMUZ OMUZA
Versin omuz omuza, dağ yürüsün
Ersin muradına Türk, çağ yürüsün
Divan durdu binler yıl, ses bayrağım
Yarsın sen, yar; hilale bağ yürüsün
Bahara nişan düşen, su yürüsün
Bitsin zeval vakti, kemal yürüsün
Bulut bulut ağlasın yıldırımlar
Turan menzilinde, âlem yürüsün
Muhtaç olduğum kan, kudret yürüsün
Yakar Huda’dan ki, nusret yürüsün
Âmin der yürekler hep bir ağızdan
Zafer alaylı meydanlar yürüsün
Dilim Yunus, elim Sinan yürüsün
Fetihlerin ruhu iman yürüsün
Adil yüzlü, kerim sözlü bey hey!
Çağlara yeniden, ferman yürüsün!
ANADOLU’DA
Anadolu’da, ‘sohbet geleneğine’
Bu milletin, ‘İlim, irfan, hikmet, marifet sofrası da’ diyebiliriz!
Bizim kültürümüzde; ‘bir adap, edep, hoşgörü geleneğidir’
O ses ve söz geleneği, Harput'ta; Kürsübaşıdır…
Urfa'da, ‘Sıra Gecesi’ Diyarbakır’da, ‘Velime’ Gümüşhane'de, ‘Herfene’
Muş'ta, ‘Divan’ Gaziantep'te, ‘Barak’ Erzurum'da, ‘Bar’
Kerkük'te, ‘Çayhane’ sohbetleri olarak tanımlanır.
120 bin km2’yi bulan Fırat Havzası; “ses havzasıdır!”
Harput’taki Hoyrat esintileri, Kerkük’te mayalanır!
BAHAR KOKULU
Bahar kokulu, içli sözler söyle
Her sözünde, seher yelleri essin
Güven aşıla öyle veya böyle
Bir terzi hüneri yüreği diksin!
Zarif dantel misali işle sözü!