Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, son dönemde dikkat çeken gelişmelerle gündemde. Ada'nın kuzeyinde yaşananlar, hem yerel halkın hem de uluslararası kamuoyunun ilgisini çekiyor. Ancak bu ilgi, her zaman olumlu bir çerçevede değil.
Bir yandan, KKTC'de yabancı yatırımcıların artan ilgisi dikkat çekiyor. Özellikle İsrail'den gelen yatırımcıların, adanın kuzeyinde geniş araziler satın aldığı iddiaları gündemde. Bu durum, bazı kesimler tarafından "stratejik bir hamle" olarak yorumlanırken, yerel halk arasında endişe yaratıyor. KKTC'deki 380 bin nüfusun yaklaşık 35 bininin Yahudi olduğu ve bu topluluğun 25 bin dönüm araziye sahip olduğu belirtiliyor. Bu gelişmeler, adanın demografik yapısında ve ekonomik dinamiklerinde önemli değişikliklere yol açabilir.
Diğer yandan, KKTC'de toplumsal ve kültürel tartışmalar da alevlenmiş durumda. Geçtiğimiz günlerde bir ortaokulda başörtülü bir öğrencinin okula alınmaması, ülkede laiklik ve bireysel özgürlükler konusundaki tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. Bu olay, KKTC'nin toplumsal yapısındaki kırılganlıkları gözler önüne sererken, halk arasında farklı görüşlerin çatışmasına da neden oldu. Tüm bu gelişmeler, KKTC'nin geleceği için kritik bir dönemeçte olduğunu gösteriyor.
KKTC’nin kadın milletvekillerinden Doğuş Derya Hanımefendinin, oradaki kirli çarklar ile ifadelerini burada yazmak istemiyorum. Ancak sizlerden ricam milletvekilinin açıklamalarını lütfen bulup okuyunuz. Gerçekten söyledikleri Kıbrıs’ın geleceği açısından çok acı bir tablo ortaya koyuyor.
Son dönemde, Türkiye'yi hedef alan bazı eylemler ve söylemler, hem Yavru Vatan'da hem de uluslararası arenada dikkat çekiyor. Bu tür girişimler, yalnızca Türkiye'nin bölgedeki rolünü zayıflatmayı amaçlamakla kalmıyor, aynı zamanda kardeşlik bağlarını da sorgulatıyor. Türkiye, tarih boyunca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yanında olmuş, ekonomik ve siyasi destek sağlamış bir ülke olarak, bu tür eylemleri hak etmiyor.
Türkiye aleyhindeki bu eylemler, yalnızca bölgesel istikrarı tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda halklar arasında gereksiz bir ayrışmaya neden oluyor. Bu tür girişimlerin, hem KKTC'nin hem de Türkiye'nin ortak çıkarlarına zarar verdiği açık. Halkın bu tür kışkırtmalara karşı birlik içinde olması ve kardeşlik bağlarını koruması büyük önem taşıyor.
Geçmişte neler yaşandığını gençlere çok iyi anlatılması gerekiyor. Çünkü görünen o ki adadaki gençler üzerinde büyük bir oyun oynanıyor. Rumların yapmış olduğu soykırım ve bunlara karşı verilen mücadele çok iyi anlatılmalıdır.
Türkiye ve yavru vatan arasındaki bağı “Benim İki Bayrağım Var” adlı şiir ne güzel anlatmış.
Benim İki Bayrağım Var
Benim İki bayrağım var
Biri ana birisi kız
Benim iki bayrağım var
İkisinin de bağrında
Namusumdur ayla yıldız.
Biri Anamur’da gurub
Biri Girne’de şafaktır
Benim iki bayrağım var
Biri yurdumun tapusu
Biri kan bedelim haktır.
Biri damarlarımda kan
Biri anlımda aktır
Benim iki bayrağım var
Birisi gönül yarası
Biri tükenmeyen aşktır.
Biri dudaklarda dua
Biri gözlerde âmindir
Benim iki bayrağım var
Biri güneş kadar sıcak
Biri ay gibi serindir
Biri yüreklerde sabır
Biri yaştır kirpiklerde
Benim iki bayrağım var
Gölgesi üstüme düşer
Pırıl pırıldır göklerde. (Mustafa Kayabek-1986)
Sonuç olarak, Türkiye'yi hedef alan bu tür eylemleri kınıyor ve Yavru Vatan'ın, Türkiye ile olan güçlü bağlarını koruyarak, bölgesel barış ve istikrar için çalışmaya devam etmesi gerektiğini vurguluyoruz. Unutulmamalıdır ki, güçlü bir KKTC, güçlü bir Türkiye demektir.