Alparslan Kılınç

Tarihimizi İyi Bilmek Zorundayız

Alparslan Kılınç

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Ukrayna’ya saldırısından günlerce önce yapmış olduğu açıklamasının satır aralarını iyi okumalıyız. Çünkü satır aralarında bizimle ilgili “Türkiye ve Osmanlı” vurgusu dikkat çekicidir. Putin konuşmasında şöyle diyordu: “Karadeniz kıyısını Türklerden biz koruduk. Şimdi bu ismi yok etmek istiyorlar. Ünlü komutanların çalışmalarını yok etmek istiyorlar. Karadeniz’e erişimimizi yok etmek istiyorlar.” Bu konuşmanın elbette ki Batı’ya vermek istediği bir mesaj var. Peki, bu konuşmanın bize verdiği mesaj nedir? Bunun cevabını verebilmemiz için önce kısa bir tarih yolculuğuna çıkıp, 15. yüzyıla kadar gitmemiz gerekiyor. Sonrasında birkaç cümle ile Putin’in bugün ne yapmaya çalıştığını izah ederiz. 

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra, Karadeniz çevresinde başlattığı fetihler ile Amasra’nın fethi, Candaroğulları Beyliğine son verilmesi ve Trabzon’un fethi, özellikle 1475’te Kırım’ın alınması, Karadeniz Türk gölü haline gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin Karadeniz’deki bu üstünlüğü 18. yüzyıla kadar devam etmiştir. Ancak 18. yüzyıla gelindiğinde Karadeniz’de Osmanlı Devletine rakip bir devlet olarak Rusya ortaya çıkmıştır. Ruslar I. Petro’dan itibaren Osmanlı Devleti’nin zayıflamasından da yararlanarak, büyük emellerine (sıcak denizlere inme) ulaşacaklarına inanmışlardı. İlk önce “Karadeniz’e inmek” ve “Kırım’ı ilhak etmek” daha sonra Boğazlar ile İstanbul’u ve Ege denizindeki adaları ele geçirerek, sözde bir Grek Projesi (Rus Çariçesi II. Ekaterina’nın Avusturya ile ittifakı sonucunda İstanbul’un alınması, Balkan topraklarının paylaşılması Dakya ve Bizans İmparatorluğu’nun yeniden kurulması fikri), ile büyük emellerine ulaşacaklar ve böylece Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırarak “Türk meselesini” halletmiş olacaklardı.
    1769-1774 Osmanlı-Rus savaşları sonrasında 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla Ruslar, başarılarını siyasi olarak kabul ettirmiş oldular. Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti’nin Karadeniz’deki hakimiyeti tehlikeye girmiş ve Karadeniz’de kendisine rakip çıkmıştı. İlk defa halkı Müslüman olan Kırım Osmanlı’dan ayrılarak bağımsız hale gelmiştir. Kırım sadece dini işlerde Halife’ye bağlı olacaktı. 1792’de ise Rusya ile yapılan Yaş Antlaşması ile Osmanlı Devlet’i Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu kabul etti.

Rusya’nın Karadeniz ile ilgili geçmişteki tutum ve davranışlarını tarihi bilgiler ışığında bu şekilde açıklamaya çalıştık. Birkaç cümleyle de özellikle 1991 yılında SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya’nın Karadeniz ile ilgili emellerini izah etmeye çalışalım.

Rusya, eski SSCB’nin dağılmasından sonra tekrar eski gücüne sahip olmak ve etki alanını genişletmek için kurulan yeni devletler üzerindeki baskı politikasını devam ettirdi. Özellikle BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu), AEB (Avrasya Ekonomik Birliği) gibi uluslararası kuruluşlar aracılığıyla etki sahibi olmaya çalışmıştır. Eski SSCB’den ayrılan ülkelerin AB ve NATO gibi Batılı kuruluşlarla yakınlaşmasını iyi karşılamamıştır. Yakınlaşmaya çalışan ülkeleri ya uyguladığı ekonomik baskılarla ya da mevcut yönetimlerini değiştirmek için yapmış olduğu çalışmalarla engellemiştir. Bugün de Rusya’nın tarihsel ve jeopolitik öneme sahip olan Ukrayna’yı, Batı yanlısı politikaları nedeniyle önce ekonomik, daha sonrada Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasıyla sonuçlanan süreçle cezalandırmıştır.

Rusya, yeniden dünyada süper güç olmaya çalışırken, eski SSCB ülkeleri ile ilişkilerine özen göstermekte ve bu ülkeleri adeta mahremi kabul etmektedir. Ukrayna ise tarihsel ve jeopolitik nedenlerle Rusya tarafından özel ilgi gören ülkelerin başında gelmektedir. Birçok nedenden dolayı Ukrayna’nın Rusya Federasyonu için stratejik önemi büyüktür ve bu nedenler şu şekilde sıralanabilir: 45 milyon nüfusun yaşadığı Ukrayna, Rusya dışında en fazla etnik Rus’un yaşadığı yer bu ülkedir. Birçokları tarafından Kiev Rus ulusunun doğum yeri olarak kabul edilmektedir. Ukrayna, eski SSCB’nin tahıl ambarı ve Rusya’nın Karadeniz’deki deniz gücünün ev sahibidir. Rusya’nın enerji ticaretinde önemli bir ülke olup, Avrupa’ya transit doğal gaz sevkiyatı yapan boru hatlarının büyük çoğunluğu Ukrayna topraklarından geçmektedir. Ukrayna aynı zamanda kendisi de Rusya’nın enerji pazarıdır. Rusya’nın Karadeniz’deki deniz gücü Sivastapol’da bulunmaktadır.

Karadeniz bölgesi günümüzde Avrupa ile Asya arasındaki enerji kaynakları transferinin bölgesel kavşağı durumundadır. 
 Bütün bu yukarıdaki açıklamalar göstermektedir ki Karadeniz ve Ukrayna Rusya’nın vazgeçebileceği bir konu değildir. Rusya’nın geçmişte Karadeniz ile ilgili stratejisi ve politikası neydiyse, Rusya bugün de aynı politikayı izleyecektir.
Yazımızın başındaki sorunun cevabına gelirsek; biz kim olduğumuzu, kökümüzü unutsak da sözde dost veya müttefikimiz olan devletler bizim kim olduğumuzu asla ama asla unutmazlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı Devleti’nin mirası üzerine kurulmuştur. Sözde dost ve müttefikimiz olan devletlerin gözünde kabul etsek de, etmesek de biz Osmanlı’nın torunlarıyız. Tarihi Asya Hun Devletine kadar giden köklü bir milletiz ve köklü bir medeniyete sahibiz. İşte bundan dolayı geçmişimizi iyi bilmeliyiz ki, geleceğimizi de doğru şekillendirebilelim. 

Savaşların son bulduğu bir dünyada yaşamak dileğiyle.
 

Yazarın Diğer Yazıları