Alparslan Kılınç

İstatistiklerde Olmayan Hayatlar

Alparslan Kılınç

Bu haftaki köşe yazıma, Britanyalı politikacı ve 19. yüzyılda birçok kez Birleşik Krallık
Başbakanı olmuş. Disraeli’nin sözü ile başlamak istiyorum. Disrael; "Yalan, kuyruklu yalan,
istatistik!" şeklinde üç çeşit yalanın olduğunu söylemiştir. Bu üçlü, gerçeğin ne kadar kolay
eğilip bükülebileceğini gösteren bir ironidir.
İstatistik, bilimsel bir yöntem olarak olayları rakamlarla anlatır; toplar, sınıflandırır,
ortalamaya indirger. Biz istatistiğe; kaba doğruların yuvarlatılmış biçimi de diye biliriz. Ama
işte tam burada bir sorun başlıyor. Çünkü gerçek, ayrıntılarda gizlidir. Bilgileri yuvarladıkça,
ayrıntılardan ve dolayısıyla da gerçeklerden uzaklaşırız. Oysa hayat, ortalamaya sığmaz. Bir
toplumun ruhunu, bir insanın hikâyesini, bir çocuğun gülüşünü istatistikle anlatamazsınız.
Bilgileri yuvarladıkça, gerçekleri de yuvarlarız. Diyelim ki bir şehirdeki yetim ve öksüz
çocukların oranını araştırıyoruz. Bunun bir dökümünü çıkarabiliriz. Çıkan sayıyı diğer
şehirlerdeki yetim ve öksüz çocukların sayısı ile de karşılaştırabiliriz. Hatta ülkemizdeki bu
sayıyı başka ülkelerdeki sayı ile de karşılaştırabiliriz. İstatistik bize bütün bu imkânları sunar.
Ama yetim ve öksüz bir çocuğun anne ve babası olmadan nasıl büyüdüğünü, anne, baba
sevgisinden mahrum bir çocuğun hayatındaki boşluğunun ne kadar olduğunu bilemeyiz. Bunu
bilmek için yetim ve öksüz bir çocuk olmamız gerekir. Bir çocuğun mutsuzluğunu, hayattaki
yalnızlığını sayılarla ifade edemeyiz.
İstatistik, düzenli ve temiz bir tablo sunar. Ama hayat, dağınık ve karmaşıktır. Hayatın
kırık dökük yanlarını, istatistik süpürgeyle halının altına iter. O yüzden bazen en doğru bilgi,
sayılarda değil, sokakta, gözlerde, hikâyelerde gizlidir.
İstatistik, duygusuz bir tercümandır. Yapılan araştırmalar göre bir şehirde “mutluluk
oranı %62” denir. Güzel. Ama o %38’in gözyaşları hangi sütunda yer alır? Bunlar “veri dışı”
sayılır. Oysa hayat, tam da bu veri dışı alanlarda yaşanır.
İstatistik, düzeni sever. Hayat ise düzensizdir. İstatistik, simetri arar. Hayat, yamalı
bohçadır. İstatistik, grafik çizer. Hayat, çizgi dışıdır. Ve biz, o çizgi dışı hikâyelerde kendimizi
buluruz.
İstatistikler bize çok şey söyler ama her şeyi söylemez. Yani hayat, Excel tablolarına
sığmaz. Çünkü ne mutluluğun standardı vardır, ne de hüznün medyanı. O yüzden bir dahaki
sefere biri size “istatistiklere göre…” diye söze başlarsa, nazikçe gülümseyin ve deyin ki: “Ben
istatistik değilim, ben istisnayım.”
Sonuç olarak, hayatın en güzel anları dipnotlarda yaşanır. İstatistikler ana metni
yazarken, biz kenarda kendi hikâyemizi kurarız. Ve o hikâye, ne yüzdeye sığar ne grafiğe.
Hayatın gerçekleri, istatistiklerin unuttuğu yerlerde filizlenir.
Hayatın dipnotlarında sağlıcakla kalın.

Yazarın Diğer Yazıları