Alparslan Kılınç

Hayatın sessiz sınavı: İmtihan

Alparslan Kılınç

Hayatın Sessiz Sınavı: İmtihan
İnsan, doğduğu andan itibaren bir imtihanın içine düşer. Bu sınav ne bir okulda başlar
ne de bir kâğıt üzerinde biter. Hayatın ta kendisidir imtihan. Her gün, her an, bir yerlerde
sınanırız. Bazen fark ederiz, bazen fark ettiğimizi bile unuturuz.
Bazen dünya ile imtihan ediliriz.

Dünya, göz alıcı bir sahne gibi önümüzde durur. Bizse bu sahneyi sonsuz zannederiz.
Eğlenmek, yaşamak, sahip olmak... Bunları amaç ediniriz. Oysa dünya, bir misafirhane; kalıcı
değil, geçici. Zaman su gibi akarken, biz bu akışta kendimizi kaybederiz. Hayatın ışıltılı
yalanlarıyla günlerimizi süsleriz. Her gün, içimizdeki hayat ışığı biraz daha sönerken, biz hâlâ
vitrinlerdeki sahte parıltılara hayranlıkla bakarız. Farkında bile değiliz; çünkü fark etmek,
durmak ve düşünmek ister. Oysa biz hep koşuyoruz.
Bazen ölüm ile imtihan ediliriz.

Ölüm, hayatın en kesin gerçeğidir. Ama biz onu yalnızca bir cenaze töreninde hatırlarız. Bir
yakınımızı kaybettiğimizde içimiz burkulur, gözlerimiz dolar. Fakat birkaç gün sonra, belki de
birkaç saat içinde, ölümün sessizliğini unutup hayatın gürültüsüne geri döneriz. Ta ki bir başka
kayıpla yeniden cami avlusunda buluşuncaya kadar. Oysa her adımımız, her nefesimiz bizi
ölüme götürüyor. Ama biz, bu yürüyüşü fark etmeden yaşıyoruz.
Bazen parayla imtihan ediliriz.

Ve elbette para... Kimi zaman yokluğu, kimi zaman bolluğu ile sınar bizi. Paranın
gücüne kapıldığımızda değerlerimizi unuturuz. Yokluğunda ise umudumuzu. Oysa para, sadece
bir araçtır; ama biz onu amaç haline getiririz. Bu da bizi en sinsi imtihanlardan biriyle baş başa
bırakır.

Bazen zamanımız ile imtihan ediliriz.
Zaman, elimizden kayıp giden ama çoğu zaman fark etmediğimiz en kıymetli hazinedir. “Sonra
yaparım” dediğimiz her şey, aslında bir daha hiç yapamayacağımız şeylere dönüşür.
Ertelediklerimiz, bir gün pişmanlıkla hatırladıklarımız olur. Zamanla sınanırız; çünkü zaman,
geri alınmaz bir imtihandır.
Bazen dilimiz ile imtihan ediliriz.

Söz, insanın kalbinden dökülen bir aynadır. Bazen bir kelimeyle gönül alır, bazen bir cümleyle
kalp kırarız. Dilimizle sınanırız; çünkü dil, hem en güçlü silah hem en etkili şifadır.
Konuşmadan önce düşünmek, bu imtihanın anahtarıdır.
Bazen düşüncelerimiz ile imtihan ediliriz.

Zihnimiz, bize sunulmuş en büyük cevherdir. Ama onu neyle beslediğimiz, neye
yönlendirdiğimiz bizi şekillendirir. Düşüncelerimizle sınanırız; çünkü bir fikir, bir hayatı
değiştirebilir. Doğruyu aramak, sorgulamak, öğrenmek... Bunlar da birer imtihandır.
Bazen kaybettiklerimizle imtihan ediliriz.

Bazen elimizden kayanlarla sınanırız. Bir insanı, bir hayali, bir zamanı, bir duyguyu…
Kaybettiklerimiz, sadece yok olanlar değildir; bazen içimizde eksilenlerdir. Bir yakınımızı
toprağa verdiğimizde değil sadece, bir dostluğu yitirdiğimizde, bir güveni kaybettiğimizde de
sınanırız. Elazığ’ın sokaklarında yürürken bir zamanlar yanımızda olan birinin eksikliğini
hissederiz. Aynı kahvede oturduğumuz, aynı sofrayı paylaştığımız, bayram sabahlarında elini
öptüğümüz bir büyüğümüz artık yoktur. Ama sesi hâlâ kulağımızdadır. Gülüşü, bir cümlesi, bir
hatırası… Kalbimizde yer etmiş her şey, kayıplarımızla sınandığımızda yeniden canlanır.
Bu imtihan, sabrın en sessiz hâlidir. Çünkü kayıplar, bize hem yokluğu hem de varlığın
kıymetini öğretir. Bir mezar başında dökülen gözyaşı, sadece acının değil, farkındalığın da
ifadesidir. Ve biz, bu farkındalıkla yeniden insan oluruz.

Yazarın Diğer Yazıları