Alparslan Kılınç

Diğerkâmlık!

Alparslan Kılınç

Toplum olarak süslü kelimeleri kullanmayı seviyoruz. Belki kulağımıza hoş geldiğinden belki de süslü kelimeleri kullanırsak etrafımızdaki kişilerin bizi entellektüel biri olarak düşüneceğine olan inancımızdandır bu tavrımız. Keşke bu kelimeleri kullanırken anlamlarını bilerek yerli yerinde kullansak. Bu haftaki yazımızın başlığı olan “Diğerkâmlık” kelimesini daha çok büyüklerimiz bilir. Çünkü yeni nesil, anlam olarak diğerkâmlık kelimesinin tam karşılığı olmasa da “Empati” kelimesini kullanıyor. Aslına bakacak olursak her iki kelime de birbirinin tam karşılığı değildir. Ancak ikisinin de zıt anlamlısı ise “bencillik, egoizm”dir.
    Diğerkâmlık kelimesi dilimize Farsçadan geçerken, empati ise İngilizce (empathy) veya Fransızcadan (empathie) dilimize geçmiştir. Diğerkâmlık; başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme ya da başka insanlara maddi veya manevi kişisel çıkar gözetmeksizin yararlı olmaya çalışma, fedakârlık ve özgecilik olarak tanımlanır.
    Empati ise bir kişinin kendisini bir başkasının yerine koyabilmesi ve onun duygu, düşünce ve anlayışlarını anlayabilmesidir. Görüldüğü üzere “diğerkâmlık” ve “empati” kelimeleri anlam olarak birbiriyle aynı değildir. Ama maalesef günlük yaşantımızda bilerek ya da bilmeyerek bu iki kelimeyi birbirinin yerine kullanabiliyoruz.
    Toplumda bencil, egoist insanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Modern toplum diye ifade ettiğimiz toplumda insan; ne yazık ki ‘bencil insan’ modeli olarak bizlere sunulmuştur. ‘Ben’ merkezli sadece kendi çıkarı ve menfaatini düşünen, kendi menfaatine uygun düşmeyen durumları kabul etmeyen bir yaşam tarzı vardır bu tip insan modelinde.
    Millet olarak, beslendiğimiz değerler manzumesi içerisinde  gerek inancımızda  gerekse kadim medeniyetimizde bencillik ve egoistliğin yeri hiçbir zaman olmamıştır. Tam aksine garibana, düşküne yardım etme ve kol kanat germe yani diğerkâmlık vardır.
    Peygamber Efendimiz (sav), “yalnızca kendini düşünmenin” Allah katındaki hükmünü şu hadisi şerifle açıklamıştır: “Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamaz.” Dinimizde kişinin kendi menfaatinden başka bir şey düşünmemesi, kendi çıkralarını başkalarınkinden üstün tutması kulu felakete götüren hasletlerden biri olarak ifade edilir.
    Ecdadımız da sadece insanları değil tüm canlıları düşünmüş ve yaşam haklarını kutsal saymıştır. Osmanlı’da özellikle kışın sert ve çetin geçtiği aylarda sadece yerleşim merkezlerindeki sahipsiz hayvanları değil, yerleşim merkezleri dışındaki hayvanlar da düşünülmüş ve onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışılmıştır. Bunun için pek çok vakıf kurulmuş ve bu işler için “Mancacı” ismi verilen kişiler görevlendirilmiştir.
    Gerek inancımız ve gerekse ecdadımızdan dolayı millet olarak ister yanı başımızda olsun, isterse de dünyanın herhangi bir köşesindeki farklı coğrafya da olsun mazlumlara, ihtiyaç sahiplerine tarihi sorumluluğumuz gereği diğerkâmlık yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.
    Diğerkâmlık, ihtiyacı olduğu halde başkalarını kendisinden önce düşünebilmektir. Başkalarını mutlu etmek ve başkalarının mutluluğu ile mutlu olabilmektir. 
Köyün birinde iki kardeş tarlaya ortak olarak mahsul ekerler. Mahsulü hasat ettikten sonra eşit olarak ikiye bölerler. Büyük kardeş, “Ben yuvamı kurdum. İyi kötü geçinip gidiyorum. Kardeşim henüz evlenmedi, yuva kuracak, evlenecek. Bu mahsule benden daha fazla ihtiyacı var. Benim payımdan ona versem kabul etmez” der. Gece sessizce mahsulün olduğu yere gider ve kendi payından bir miktar mahsulü alarak kardeşinin mahsulü üzerine döker ve oradan ayrılır.
    Küçük kardeş de kendi kendine, “Ben yalnızım, nasıl olsa geçinirim. Ağabeyim evli ve iki çocuğu var. Benim payımdan ona versem kabul etmez” der. Gece sessizce mahsulün olduğu yere gider ve kendi payından bir miktar mahsulü alarak ağabeyinin mahsulü üzerine döker ve oradan ayrılır. İşte gerçek diğerkâmlık budur. Diğerkâmlık insanlar arasındaki sevgi bağlarını güçlendirir. Kardeşliği pekiştirir.
    En büyük diğerkâmlık örneğini ise annelerimiz gösterir. Anneler kendisi yemez çocuklarına yedirir. Uyumazlar çocuklarını uyuturlar. Gece uykularından fedakârlık yaparlar. Yeri gelir yıllarca aynı kıyafeti giyerler, çocuklarının yeni kıyafet giymelerini isterler.
    İçerisinde bulunduğumuz bu mübarek üç aylar inşallah bizlere gariban, düşkün insanları ve tüm canlıları da düşünmemizi sağlar. Ayrıca mübarek üç ayların aramızdaki sevgi bağlarının güçlendiği, bencil olmayan insanlar olduğumuz güzel hasletlerimizi yeniden yaşadığımız ve yaşattığımız birey ve toplum olmamıza vesile olması dileğiyle.
 

Yorumlar 1
veysi mahir ekmen 03 Kasım 2022 00:21

eğitim hayatımın hiçbir aşamasında bu kelime bana öğretilmedi. bu durumu kendi ayıbım olarak kabul etmiyorum. ilkokuldan yüksek lisansa dek ben bu kelime ile karşılaşmamış isem, bu durum eğitim sistemimizin kusurudur.

Yazarın Diğer Yazıları