Elazığsporlu taraftarlar arzuladıkları ve görmek istedikleri takımlarını son üç haftada görmeye başladılar desek yeridir. Aksaray ve Serik takımlarıyla girilen şampiyonluk yarışında son üç haftada alınan üç galibiyet, şampiyonluk umutlarını son haftaya taşıdı.
Fırat Gül’ün teknik direktörlüğe getirilmesinden sonra içeride iki, deplasmanda da bir maçın üçer golle kazanılması ve firesiz takip, her türlü takdire değer. Alınan bu üç maçtan ikisinin şampiyonluk mücadelesindeki iki rakibe karşı alınması da kentin yeniden şampiyonluk havasına girmesinde önemli bir etken oldu diye düşünüyorum.
Buca deplasmanında yoğun yağmur altında, ağır bir zeminde mücadele eden iki takımdan Bucaspor play-off iddiası kalmayan bir takım olarak Elazığpor’a göre rahat olan taraftı. Çimentaş Elazığspor ise yarıştan kopmamak adına mutlak kazanmak zorundaydı ve bu inançla taraftarının desteğini de arkasına almış bir görüntüyle çıkmıştı sahaya.
Maçın ilk devresinde hücum bölgesinde çoğalamayan, pozisyon üretemeyen ve etkisiz kalan bir Elazığspor gördük. Bunda ağır zeminin ve saha koşullarının etkisi kadar Muhammed Gönülaçar, Mikail Koçak ve Yağızcan Erdem’den oluşan orta alan oyuncularının savunmada iyi ama hücum organizasyonlarında etkisiz kalmalarının rolü vardı.
Beykan Şimşek gibi yaratıcı bir oyuncu da önceki maçlara göre etkisiz ve tutuk kalınca kanat bindirmeleriyle etkili olmalarını beklediğimiz Halil İbrahim Sönmez ve Ömer Çakı çok silik kaldılar.
Maçın ikinci yarısında ise beklenen Elazığspor sahneye çıkmaya başladı. Teknik Direktör Fırat Gül’ün aksayan tarafları iyi görüp oyunu doğru okuduğunu düşünüyorum. Nitekim 57. dakikada bek oyuncumuz Berşan Yavuzay’ın futbolda top takibinin ne kadar önemli olduğunu somut olarak gösteren bir pozisyonda rakipten önce araya girerek kazandığı top sonucunda attığı golle oyunda ibre tamamen Elazığspor’a döndü.
63. dakikada cesur ve doğru bir hamle daha geldi Elazığspor’dan. Yeterince üretemeyen ve oyunu ön alana yıkamayan orta alan oyuncuları Yağızcan Erdem, Beykan Şimşek ve Halil İbrahim Sönmez’i oyundan alan Fırat Gül hoca, savunma güvenliği için Muhammed Gönülaçar ve Mikail Koçak’ı oyunda tutmayı tercih etti. 63. dakikada aynı anda oyuna giren Kerim Frei, Yusuf Mert Tunç ve Maksut Taşkıran ise hem takımı daha işler hale getirdiler hem de gol atıp, goller attırdılar.
Bu maçta benim aklımda kalan en kayda değer şeylerden biri Elazığsporlu oyuncuların top takibindeki ısrarları ve gol becerileri, ikincisi de oyunun kitlendiği anlarda Fırat Gül hocanın doğru müdahaleleri ve dokunuşları.
Maksut Taşkıran’ın attığı gol ve Fuat Bavuk’un penaltı pozisyonundaki takipçiliğ ve attığı gol, maçın akıllı işleriydi. Futbol oyunu budur. Yalnız burada Fuat Bavuk’a ayrı bir parantez açmak gerekir ve haftalardır süren istekli oyunu ve takıma kattıkları için ayrıca teşekkür etmek gerekir diye düşünüyorum.
Ligde son üç haftaya girdik. Son üç maçını üçer golle kazanmış olan Elazığspor şayet önceki haftalarda anlamsızca kaybettiği puanlar olmasa şu formu ve görüntüsüyle zirveye oturmuş ve rakiplerini de şampiyonluk yarışında geride bırakmış olacaktı.
Ancak ipler artık bizim elimizde değil. Kalan üç maçında kazanılması halinde Elazığspor şampiyon da olabilir, ikinci veya üçüncü de olabilir. Böyle ilginç bir puan tablosu var önümüzde.
Şu da bir gerçek ki bu saatten sonra iyi oyundan çok kazanma stratejisi doğru kurgulanmalı, biliyoruz ki tek puan kaybı bile tüm hesapların yeniden yapılmasına yol açar.
Beni okuyan, beni dinleyen, sözcüklerimin izini süren herkese teşekkür ediyorum. Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.