Elazığspor’un oynadığı maçların teknik-taktik analizlerini yapmak ve oyun şablonu hakkında değerlendirmelerde bulunmak çok da anlamlı değil şu ortamda. Biz ne söylersek söyleyelim, ne yazarsak yazalım takımda işler iyiye gitmiyor.
Mustafa Sarıgül’ün teknik direktör olarak takımın başına geçtiği dönemde arka arkaya alınan üç galibiyet de saman alevi misali etkisini kaybetti ve takım bugünlerde tam da sportif bir başarısızlığın odağına yerleşti.
Gerçi Mustafa Sarıgül Hoca döneminde alınan galibiyetlerden sonra yazdığım köşe yazılarımda alınan galibiyetlerin eksiklerimizi görmememizi engellememesi gerektiği tarzında uyarılarda bulunmuştum. Oyuncu performanslarında ve takımın oyun anlayışında belli sorunların olduğunu dile getirmiştim, ancak yine de ikisi deplasmanda, biri iç sahada olmak üzere gol yemeden alınan üç galibiyet ister istemez hepimizi gelecek adına umutlandırmıştı.
Bugün gelinen noktada görüyoruz ki Elazığspor’un önemli problemleri var. Düşünün ki takım son üç maçını aynı skorla kaybediyor ve bu mağlubiyetlerin ikisi iç sahada ve takımın öne geçip kaybettiği maçlar. Muğla maçında ise deplasmanda berabere giden oyun hem takım halinde hem de bireysel hatalar yüzünden mağlubiyete dönüşüyor ve takım olarak bir reaksiyon gösterilemiyor.
İster psikolojik, ister mental, ister ekonomik sorunlar diyelim, Kulüp’te birtakım sıkıntılar olduğu bir gerçek. Biz dışarıdan bakanlar, Elazığspor’un niçin bu noktada olduğuna dair kafa yorarken Kulüp yönetimi kamuoyunun kafasındaki soru işaretlerini gidermezse bir süre sonra işler daha tatsız süreçlere doğru ilerler.
Hiç kimsenin iyi niyetinden kuşkumuz yok, ancak Elazığspor gibi yüzbinlerin gözbebeği olan bir değerin temsil tarzı ve yönetim anlayışı böyle olmamalı. Futbolcular arka arkaya maç kaybediyor ama performanslarını yükseltecek bir çaba içine girmiyor, takımın hocası Mustafa Sarıgül maç sonu açıklamalarında rakibi iyi analiz ettiklerini, iyi çalıştıklarını söylüyor ama çalıştıkları yerden açık verdiklerini söyleyerek kadro yetersizliğini ima ediyor. Kulüp yönetimine bakıyoruz onlar da genel açıklama niteliğindeki birkaç basın toplantısı dışında doyurucu beyanatlar vermekten uzaklar. E o zaman hata nerede, suçlu kim?
Futbolcu kadrosu dar ve yetersiz ise bu transferleri kim planladı ve kim onay verdi? Bunun bir muhasebesi ve özeleştirisi yapılmayacak mı? Ligin üçte birinin tamamlandığı şu süreçte Elazığspor’un kalan haftalar için planı ve hedefi nedir, bu kamuoyu ile paylaşılmayacak mı? Bunların hiçbiri profesyonel bir kulüp yönetiminde olacak işler değil.
Aslına bakarsanız ta geçen sezonun play off sürecinden bugüne kadar yapılan hatalar ve yanlışlar devam ediyor ve daha acısı hatalardan dersler çıkarılmıyor.
Dün oynanan Sincan Belediyesi Ankaraspor maçında ilk 45 dakikada son haftaların başarısız sonuçlarının izlerini silmek niyetinde olan bir Elazığspor vardı. Orta sahayı daha diri, savunmayı daha sağlam tutan, sol taraftan Ömer Çakı ve Beykan Şimşek, sağ taraftan da Mehmet Yılmaz ve H. İbrahim Sönmez ile ciddi ataklar geliştiren bir takım gördük. Ne yazık ki ligin en çok gol atan takımlarından biri olan Elazığspor bu kez de Fuat Bavuk ile bu pozisyonları gole dönüştüremeyince çok koşup yorulduğu ilk yarıda maçı koparmayı başaramadı.
Maçın ikinci yarısında birçok maçta yaptığı gibi yine bir uzun topla çıkıp Beykan Şimşek- Ömer Çakı ve Fuat Bavuk organizasyonuyla golü bulan Elazığspor, kalan sürede hem hatalı oyuncu değişiklikleri hem sonradan oyuna giren oyuncuların hiçbir katkı verememesi hem de kendilerinden büyük beklentilerimizin olduğu Enes Soy ve Erkan Eyibil’in adeta saç baş yolduran oyunları ile herkesi şoke etti. Hele Elazığspor adına oyuncu değişikliğinin yapıldığı dakikada rakibin beraberlik golünü kaydetmesi nasıl bir takım uyumsuzluğu içinde olunduğunu ve pozisyon bilgisi anlamında eksiklerin var olduğunu hepimize net olarak gösterdi. Rakip takımın iki golünü atan Serkan Köse adlı oyuncuya 90 dakika boyunca önlem alınamaması, takımda değişmesi ve düzeltilmesi gereken çok şeyin olduğunu gösteriyor.
Elazığspor geriye kalan ve görece daha kolay olan maçları alarak tekrar yukarılara tırmanabilir. Hatta ara transfer dönemimde daha iyi oyuncular transfer ederek zirveyi zorlayabilir, ancak bugün oluşan puan tablosuna bakıldığında Elazığspor’u ortanın altında görmek hiçbir Elazığsporlu’nun kabulleneceği şey değildir.
Kulüp yönetiminden futbolculara, takımın iki hocasından taraftara ve medyaya kadar herkesin suçu ve payı var, ancak bu kötü gidişe son vermek yöneticilerin işi. Yetki verdikleri insanlardan hesap sormak onlara düşüyor. Çözüm belli. Kafayı değiştirip, takımda futbol aklını yeniden tesisi etmek ve Elazığ’da bu işi bilen insanlarla istişareler yapıp gerekirse onlardan yardım almak gerekiyor. Bu zor bir iş değil. Bu yapılamazsa yükselecek ‘istifa’ seslerine ve tepkisel davranışlara göğüs germek o kadar da kolay olmayacak ve koca bir sezon daha heba olacaktır!
Beni okuyan, beni dinleyen, sözcüklerimin izini süren herkese teşekkür ediyorum. Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.