Ahmet KIZILKAYA

Elazığ Lisesi'nde sıra dışı bir veda seremonisi

Ahmet KIZILKAYA

Veda sözcüğü bizim toplumda genellikle bir daha görüşmemek üzere ayrılma şeklinde anlaşılsa da asıl anlamı ‘ayrılırken birbirine esenlik dileme, esenleşme’ biçimindedir. Bu bakımdan yazının başlığında veda sözcüğünü kullanmakta bir beis görmedim.

Bu yıl 134.yaşını kutlayan tarihi Elazığ Lisesi’nin seminer salonunda 23 Haziran’da sıra dışı bir veda töreni vardı.
Elbette okulun yüz yılı oldukça aşan mazisinde bu tür törenler daha önce de yapılmıştır, ancak lisenin eğitimci kadrosundan aynı yıl içerisinde 20 öğretmenin ayrılacak olması muhtemelen ilk kez gerçekleşen bir durumdur ve sıra dışı diye tanımlanır. 
Gerek proje okulları ile ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın aldığı ve kamuoyunda tartışmalara neden olan rotasyon kararı gereğince, gerekse il dışı tayin nedeniyle okulun eğitimci kadrosunun neredeyse yarısı bu yıl ayrıldı Elazığ Lisesi’nden.
Veda da desek ayrılış da desek bu gidişin kuşkusuz her öğretmen dostumuzda farklı bir yansıması olmuştur. Atama kararı anlaşılabilir kriterler içermediği için bu duruma itiraz eden ve kararı haksız bulanlar kadar okuldan ayrılışın kendileri açısından yeni bir hikayenin başlangıcına vesile olacağına inanan dostlarımız da var. 

Kendi adıma rahatlıkla söyleyebilirim ki ben her zaman yeni hikayelerin, yeni ortamların ve yeni uğraşıların insana yaşam enerjisi katacağına inanırım ve bu nedenledir ki ailemden sonra adeta ikinci evim olan Elazığ Lisesi’nden ayrılışımda hüzünden çok görevini hakkıyla yaparak ayrılan insanların gururunu taşımaktayım.

Okulun akademik ve sosyal içerikli başarılarına katkı sunan ve adları adeta Elazığ Lisesi ile özdeşleşen diğer öğretmen dostlarımın da alnı ak ve başı dik olarak ayrılıyor olmaları onlar için bir kıvanç vesilesidir diye tahmin ediyorum. 
Kimileri yaşça benden büyük, kimileri yaşıtım ve kimileri de benden yaşça küçük olan bu öğretmen dostlarımın her birine ayrı ayrı minnettarlığımı ifade etmek isterim. Zira onlar ta 1891’de temelleri atılan bu irfan ocağının günümüze kadar süregelen geleneksel okul kültürünün yaşatılmasında ve aile ortamının güçlenmesinde büyük katkılar sundular.

Öğrenci sayısının bir kasabanın nüfusu kadar olduğu zamanlarda öğretmen sayısı da 100’ün üzerindeydi ve okulun öğretmenler odası dostluklarını paylaşmak için bir araya gelmiş insanların buluşma yeri gibiydi. Ben o zamanlar okulun öğrencisi olarak bu gerçeği çok net olarak görebiliyordum.

Hem Elazığlı hem de yurdun çeşitli yerlerinden gelmiş öğretmenlerimizin ders aralarındaki dostane sohbetleri sadece öğretmenler odasıyla sınırlı değildi ve buna benzer manzaralara okul kantininde ve okulun havuzlu bahçesinde de tanıklık etmek mümkündü.

Yıllar sonra mezunu olduğum okula öğretmen olarak atamam gerçekleştiğinde anladım ki Elazığ Lisesi sadece bir okul değil aslında bir aile ocağı. 

Bu okula başka illerden birkaç yıllığına geldiği halde buradaki samimi ortamdan etkilenip emeklilik yıllarına kadar görev yapan hocalarımın varlığını bilirim.

Kim nereden, hangi kültürden ve hangi dünya görüşünden gelirse gelsin Elazığ Lisesi’nde hep bir aile ortamını ve aidiyet duygusunu yaşadı.

Sadece Elazığ Lisesi’nde görev yapan insanlarda değil mezun olup giden hemen herkeste bu aidiyet duygusunun var olduğunu yıllar sonra da gözlemledim.

2011 yılında ve sonrasında arka arkaya iki kez düzenlediğimiz ‘mezunlar buluşması’ etkinliğinde taşıdıkları onca yüksek kariyere rağmen sahneye çıkıp Elazığ Lisesi mezunu olmanın heyecanını bizlerle paylaşan ve dünya genelinde önemli mevkilere gelen eski mezunlarımızı gördüm. Hepsi geniş bir ailenin bir ferdi gibi davranıyorlardı.

Bir de okulumuzdan yetişen ünlüler var. Okul arşivine girdiğimde adlarını gördüğüm ve bugün ülkece tanınan çok sayıda sanatçı, gazeteci, medya yöneticisi, akademisyen ve medya patronu var. Bir kısmıyla mezunlar buluşması etkinliği vesilesiyle tanışıp görüşmüşlüğüm oldu. Onlarda da Elazığ Lisesi ailesine ait olmanın sevincini ve heyecanını gördüğümü rahatlıkla söyleyebilirim.

Çok uzun yıllardır süregelen bu kültürün ve aidiyet duygusunun kurumsallaşmasında idarecisinden öğretmenine, yardımcı personelinden öğrencisine kadar herkesin bir payı var. 

Bunun içindir ki lisemizde birkaç yıl görev yapıp ayrılmak zorunda kalan eğitimci dostlarımız bile bir yandan bu eğitim ocağından ayrılmanın hüznünü taşırlar ama bir yandan da bu aile ortamında bulunmaktan ve bu lisenin tarihi misyonunun bir parçası olmaktan gurur duyduklarını ifade ederler. 23 Haziran’daki veda töreninde plaket alan öğretmen dostlarımız da benzer duygularını paylaştılar bizimle.

Şu bir gerçek ki kısa sayılabilecek insan yaşamında iyi şeyler de kötü şeyler de sonludur ve bir gün gelir hepsi biter; tıpkı yaşamın bir gün sona ermesi gibi. 

Benim ve diğer 19 arkadaşımın Elazığ Lisesi serüvenimiz 23 Haziran tarihi itibariyle sona erdi. Şimdi yeni bir hikayeye başlama zamanı. Yüce Yaradan’ın bizlere takdir ettiği ömür ne kadardır bilemeyiz ama inanıyorum ki göreve başlayacağımız yeni yerlerde Elazığ Lisesi apoletiyle aynı heyecan ve arzuyla yola devam edeceğiz.

Bu vesileyle Elazığ Lisesi’nde görev yaparken aramızdan ayrılan öğretmenlerimize rahmet diliyorum. Onlar kalbimizde hep yaşayacaklar. Yine görev yaptığım süre boyunca tanıdığım okul müdürlerime ve idari personel olarak görev alan tüm eğitimci dostlarıma sevgilerimi sunarım.
Bizler için bir uğurlama töreni düzenleyerek taltif eden mevcut okul yönetimine, Elazığ Lisesi bayrağını gururla taşımaya devam edecek ve kendileriyle adeta bir kardeşlik hukuku oluşturduğumuz öğretmen arkadaşlarıma ve sevgili öğrencilerimize içtenlikli teşekkürü bir borç bilirim. Emin olunuz ki hepiniz benim için ve bizler için hafızalarımızda güzelliklerle hatırlayacağımız insanlar olarak kalacaksınız.  Görev yaptığımız süre içerisinde istemsizce de olsa gönül kırıklığına sebep olduysak helallik isteriz. 

Dostluğumuz baki, sevgimiz güçlü, samimiyetimiz daimidir. Hepinize hayat dolu yıllar dilerim sevgili Elazığ Liseliler.
Sevgiyle, huzurla ve sağlıkla kalın..
 

Yazarın Diğer Yazıları