Dr. Öğr. Üyesi Saim Atalay Keleştemur

Ülkeler arası Bitcoin rezerv yarışı başlıyor

Dr. Öğr. Üyesi Saim Atalay Keleştemur

Washington’dan gelen her fısıltının küresel piyasalarda bir fırtınaya dönüşebildiği bir dünyada, ABD Hazine Bakanı Bessent’in son açıklamaları, dikkatle okunması gereken şifreli bir mektup gibiydi. Bir yandan faiz indirimlerine yeşil ışık yakıp, hemen ardından geri adım atması, bir yandan altın ve Bitcoin gibi rezervlere dair net mesajlar vermesi, diğer yandan Çin’e karşı ticaret sopasını havada tutması... Tüm bunlar, sadece bir ekonomi brifingi değil, aynı zamanda yeni dönemin ekonomi politiğine dair derin ipuçları barındırıyor.

ALTIN DEĞER DEPOSU OLARAK KALACAK

Bessent’in en çok kafa karıştıran çıkışı şüphesiz Fed üzerineydi. “Faiz indirimi için alan var” diyerek piyasaların beklediği sinyali veren Bessent’in, hemen ardından “Ben indirim çağrısı yapmadım” demesi, klasik bir piyasayı test etme ve siyasi baskı kurma taktiğidir. Bu da ABD Hazine Bakanlığı’nın, ekonomik büyümeyi önceleyen bir Fed görmek istediğini, ancak kurumun bağımsızlığına doğrudan müdahale ediyor gibi görünmekten de kaçındığını gösteriyor.

Rasyonel bir Fed Başkanı ihtiyacına yapılan vurgu ise bu siyasi mesajı perçinliyor. Dünya ekonomisi için anlamı net: Küresel finansın musluğunu elinde tutan ABD, finansal genişleme kapısını aralık bırakarak belirsizliği canlı tutmaya çalışıyor. Bu durum, net bir şekilde doların seyrinden gelişmekte olan ülkelere akacak sermayeye kadar her şeyi etkileyen bir beklenti yönetimi oyunudur. Rezervler konusundaki açıklamalar ise geleneksel ile modernin sentezini sunuyor. Altının değer deposu olarak kalacağını söylemek, küresel belirsizlik çağında en güvenli limana bağlılığın altını çiziyor.

ABD tarafında ekonomi bağlamında devrim niteliği taşıyan sözler ise kripto para politikasında. “Yeni Bitcoin almayacağız, el konulan varlıkları kullanacağız” beyanı, ABD devletinin artık Bitcoin’i bir varlık olarak resmen tanıdığını ve bilançosunda yönettiğini tescil ediyor. Bessent tarafından doğrudan yapılan bu beyan, kripto paraların yasa dışı imajından sıyrılıp, devletler tarafından yönetilen bir varlık sınıfına dönüştüğünün en güçlü kanıtıdır. 15-20 milyar dolarlık bir rezervden bahsedilmesi, artık bu piyasanın görmezden gelinemeyecek bir büyüklüğe ulaştığını gösteriyor.

KÜRSEL REZERV PARA YARIŞINDA YENİ BOYUT

Bir devletin, özellikle de ABD gibi küresel finansın merkezindeki bir gücün Bitcoin’i rezerv varlık olarak yönettiğini açıklaması, bu varlık sınıfına yönelik en büyük meşruiyet damgasıdır. Bu durum, bugüne kadar riskli veya spekülatif olduğu gerekçesiyle kenarda bekleyen emeklilik fonları, sigorta şirketleri, bankalar ve diğer kurumsal yatırımcılar için tüm kapıları açacağa benziyor. “Eğer ABD Hazinesi için yeterince güvenliyse, bizim için de güvenlidir” algısı, piyasaya trilyonlarca dolarlık yeni bir sermaye akışını tetikleyebilir.

Bu hamle, küresel rezerv para yarışına da yeni bir boyut ekleyebilir. Doların hakimiyetinden rahatsız olan veya ABD’nin finansal yaptırımlarından çekinen Çin ve Rusya gibi ülkeler, rezervlerini çeşitlendirmek için altına ek olarak Bitcoin biriktirme yoluna gidebilirler. Bu durum, Bitcoin’i jeo-ekonomik bir satranç tahtasında stratejik bir piyon haline getirebilir. Böylelikle de ülkeler arası Bitcoin veya türev dijital rezerv biriktirme yarışı başlayabilir.

Ticaret ve teknoloji cephesinde ise gerilim devam ediyor. Çin’in çip konusunda köşeye sıkıştığı ifadesi, teknoloji savaşlarının soğumak bir yana, daha da kızışacağının habercisi. Gümrük vergilerinin bütçe açığını artırabileceği yönündeki itiraf ise bu politikaların bir maliyeti olduğunu kabul etmekle birlikte, stratejik hedeflerden vazgeçilmeyeceğinin altını çiziyor. Küresel tedarik zincirlerinin kırılgan kalmaya devam edeceği ve dünya ticaretinin siyasi gerilimlerin gölgesinde şekilleneceğe benziyor.

TÜRKİYE’NİN EKONOMİ ROTASI

Her şeyden önce, ABD’de olası bir faiz indirimi döngüsü, Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar için teorik anlamda bir nefes olabilir. Dolar üzerindeki baskının azalması ve küresel sermayenin daha riskli varlıklara yönelmesi, Türkiye’ye fon akışını kolaylaştırabilir. Ancak Bessent’in yarattığı belirsizlik, TCMB’nin kendi para politikasını belirlemesini zorlaştıran bir unsur. Zira, dalgalı bir denizde rota çizmek her zaman daha zordur.

ABD’nin kripto varlıkları resmen yönetmeye başlaması, Türkiye’de de milyarlarca dolarlık bir hacme ulaşan bu piyasaya yönelik düzenlemeleri hızlandırabilir ve meşruiyetini artırabilir. Bu gelişmelerin en önemli yansıması ise ticaret savaşlarıdır. ABD-Çin gerilimi, Türkiye için hem risk hem de fırsat barındırıyor. Küresel büyümenin yavaşlaması Türk ihracatını olumsuz etkilerken, bazı uluslararası şirketlerin Çin’e alternatif tedarik zinciri arayışları Türkiye’yi bir üretim üssü olarak öne çıkarabilir.

ABD Hazine Bakanı’nın açıklamaları, dünyanın ekonomik süper gücünün daha içe kapalı, daha az öngörülebilir ve kendi çıkarlarını daha agresif bir şekilde önceleyen bir yola girdiğini teyit ediyor. Türkiye’nin bu yeni denklemde yapması gereken, kendi ekonomik temellerini sağlamlaştırmak, enflasyonla mücadeleden taviz vermemek ve bu fırtınalı denizde kendi rotasını çizebilecek esnekliği korumaktır.

Yazarın Diğer Yazıları