Yakın coğrafyamızda yaşanan savaşlar, modern çatışmaların en acı gerçeğini bir kez daha yüzümüze vurdu. Ne yazık ki en gelişmiş silahlar ve en güçlü ordular bile sivillerin tam güvenliğini garanti edemeyebiliyor. Kuzeyde Ukrayna şehirlerinin yaşadığı yıkım ve güneyde Ortadoğu’da sivillerin İsrail tarafından hedef alınması sonucu yaşanan trajediler, Türkiye’nin 81 ilde başlattığı sığınak hamlesinin ne kadar yerinde ve zamanlı olduğunu ortaya koyuyor.
SAVAŞLARIN ÜÇ TEMEL GERÇEĞİ
Rusya-Ukrayna savaşı, modern konvansiyonel savaşların ne kadar yıkıcı olabileceğini ve çatışmaların coğrafi sınır tanımadığını tüm dünyaya acı bir şekilde gösterdi. Karadeniz, bir ticaret ve turizm havzası olmaktan çıkıp, mayınların cirit attığı, füzelerin havada uçuştuğu bir askeri operasyon sahasına dönüştü. Bu savaş, hepimize üç temel gerçeği hatırlattı: Birincisi, en modern hava savunma sistemlerinin bile %100 koruma sağlayamayacağı ve sivil kayıpların yaşanabileceği. İkincisi, çatışmaların sıçrama potansiyelinin her zaman var olduğu. Üçüncüsü ise stratejik öneme sahip şehirlerin her an bir krizin odağı haline gelebileceği.
Türkiye’nin güney sınırları, İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonlarıyla başlayan ve Lübnan ile İran’a uzanan çok katmanlı bir ateş çemberiyle çevrilidir. Bu durum, basit bir yerel çatışma değil, bölgesel ve hatta küresel güçlerin dahil olduğu, son derece öngörülemez bir gerilimdir. Bu çatışma dinamiği, Türkiye için doğrudan bir tehdit olmasa da potansiyel riskler barındırmaktadır. Bu karmaşık ve tehlikeli denklemde sığınak hamlesi, Türkiye’nin herhangi bir tarafın macerasına ortak olmayacağının, ancak kendi sivil halkını olası bir zarar yaşaması veya çatışmanın yayılmasından korumak için her türlü tedbiri aldığının altını çizmektedir.
DENİZDE GÖKTE KARADA GÜÇLÜ SAVUNMA
Türkiye, son yıllarda savunma sanayiinde yazdığı başarı hikayesine yeni ve stratejik bir katman daha ekliyor. SİHA’larla gökyüzünde oyun kuran, milli gemileriyle denizlerde Mavi Vatan’ı koruyan, kendi savaş uçağını ve helikopterini üreten bir ülke, şimdi de en değerli varlığı olan vatandaşını korumak için yerin altına iniyor. Hükümetin TOKİ eliyle 81 ilde başlatacağı modern sığınak projesi, basit bir inşaat faaliyetinin çok ötesinde, Türkiye’nin ulaştığı bütüncül ve vizyoner güvenlik anlayışının en somut kanıtıdır.
Bu adımı doğru okumak için, onu Türkiye’nin gurur kaynağı olan diğer savunma projelerinden ayrı düşünmemek gerekir. Nasıl ki “Çelik Kubbe” adıyla anılan çok katmanlı hava savunma sistemimiz, gökyüzünden gelebilecek tehditlere karşı aktif bir kalkan görevi görüyorsa, sığınak projesi de aynı kalkanın yeryüzündeki tamamlayıcısı, yani pasif savunma ayağıdır. Bu iki proje, aynı madalyonun iki yüzü gibi düşünülmelidir. Biri gökyüzünü, diğeri yeryüzünü koruma altına alan, birbirini tamamlayan bir tam koruma doktrinidir. Bu proje, devletin, olası bir tehdidi hem sınır ötesinde engelleme iradesini hem de her ihtimale karşı kendi insanını en güvenli şekilde barındırma kapasitesini aynı anda inşa ettiğini göstermektedir.
TOPLUMSAL GÜVENCE İNŞA EDİLİYOR
Projenin faydaları çok geniş bir çerçeveden incelenmelidir. Her şeyden önce 81 ilde sığınak projesi, toplumsal bir güvence ve moral yatırımıdır. Vatandaşlar, yanı başlarındaki çatışmalara veya olası doğal afetlere karşı devletinin kendilerini düşündüğünü, en kötü senaryoya bile hazır olduğunu bilmenin psikolojik rahatlığını yaşayacaktır. Bu durum, ulusal direnci ve toplumsal dayanıklılığı artıran paha biçilmez bir unsurdur. Dahası, bu proje barış zamanında atıl kalmayacak, aksine yaşayan mekanlar olarak tasarlanacaktır. Otopark, depo, spor veya kültür merkezi gibi çift amaçlı kullanımlarla şehir hayatına entegre edilecek bu yapılar, doğru bir şekilde yönetilmesi ve inşa edilmesi halinde, ülke kaynaklarının ne kadar verimli ve akılcı kullanıldığının da bir ispatı olacaktır.
81 ilde sığınak projesi, geçmişte planlarda kalıp hayata geçirilemeyen veya amacı dışında kullanılan alanların yarattığı güvensizliğe karşı atılmış kararlı ve güçlü bir adımdır. Bu hamle, Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayiinde kat ettiği mesafenin doğal bir sonucudur. Eskiden parasını vererek dahi alamadığı savunma sistemlerini bugün kendisi üreten, ihraç eden ve savaşların seyrini değiştiren bir Türkiye var. İşte bu özgüven ve teknolojik birikim, şimdi de odağını doğrudan sivil halkın güvenliğine çeviriyor.
SİYASET ÜSTÜ BİR PROJE
Siyasetten bağımsız olarak ele alındığında, 81 ile yayılacak sığınak projesi, Türkiye’nin savunma alanındaki milli ve yerli duruşunun geldiği noktayı temsil etmektedir. Bu hamle, yıllardır süren bir teknolojik birikimin ve stratejik aklın, odağını doğrudan sivil halkın güvenliğine çevirmesinin bir sonucudur. Proje, sadece beton ve çelikten ibaret bir yatırım olmanın çok ötesinde, devletin vatandaşına verdiği somut değerin, geleceğe duyulan sarsılmaz güvenin ve her koşulda kendi kendine yetebilme iradesinin net bir ifadesidir. Tüm bu hamleler, bir ülkenin en temel görevi olan vatandaşının can güvenliğini sağlama ilkesini, en modern ve kapsamlı şekilde hayata geçirme kararlılığıdır.
Bu milli savunma yaklaşımı, Türkiye’nin gökyüzündeki kalkanı olan “Çelik Kubbe” hava savunma sistemiyle birleştiğinde tam bir anlam kazanmaktadır. Bu iki stratejik hamle, birbirini tamamlayan bir bütüncül güvenlik mimarisi oluşturmatkadır. Biri, tehdidi daha havada imha eden aktif bir kalkan görevi görürken; diğeri, her türlü olasılığa karşı yeryüzünde güvenli bir liman sunmaktadır. Bu sinerji, Türkiye’yi her türlü senaryoya karşı hazırlıklı, caydırıcılığı yüksek ve kudretli bir ülke konumuna getirmektedir. Gökyüzündeki kalkan ile yeryüzündeki güvenli sığınaklar birleştiğinde, Türkiye’nin 21. yüzyıldaki sarsılmaz yükselişinin hem gökyüzünde hem de yeryüzünde atılan en sağlam temellerinden biri olacaktır.