Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

ZİKZAK SOKAK

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

               
Zikzak Sokakla, Elazığ’a yolculuk yapacaksınız…
1970’lerin Elazığ’ıyla; ‘Harput Beyefendisiyle’ tanış olacaksınız!
1970’li yıllarda, Elazığ Şehri için; “Doğu’nun Paris’i” denilirdi!
Öyle ki, Elazığ Şehri, “1970’lerin Metropoliten Şehri!”
1970’li yılların Elazığ fotoğrafı, “Erdemli İnsandan, Erdemli Şehre!”
Nisa Suresi 36 ayeti defalarca okudum/ ömür boyu okumaya devam edeceğim inşallah!
“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın.
Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya,
Yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin.
Şüphesiz Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez!”
Elazığ Şehrinin kimliğine, kültüründe, örfünde, özünde, sözünde…
Tekrar ediyorum, “1970’lerin fotoğrafında!” bütün bu erdemlikler…
İnsanların, ‘iyilikte birbirleriyle yarış halinde…’ olduğunu görürüz…

Zikzak Sokak, Zekeriya Bican’ın kaleme aldığı tarihe şahitlik eden eser…
Eser, İstanbul Göl Kitap LTD ŞTİ ’de, ‘Kasım-2020’de basılıyor…
Akıcı bir üslupla, güçlü tasvirlerle sizleri etkileyecek, ‘farklı bir ROMAN’
4 Bölümden oluşan eser 387 sayfa… Geniş bir muhtevaya sahip…
İstanbul’dan Elazığ’a tayin olarak gelen bir ailenin serüveni…
Öncelikle eğitimli, disiplinli, kendi içerisinde ahenkli bir aile fotoğrafı…
Anne ve Baba, evlatlarına şefkat nazarlarını eksik etmeyecek duyarlıkta…
Sağlıklı, esenlikli, huzurlu, güvenli bir aile ortamında, ‘iyi bir eğitim’

Romanın asıl gizli kahramanı, eserin yazarı ‘Zekeriya Bican ’dır’ kanaatimce!
Bican, hislerini ailenin bireyi ‘Nedim’in anlatımıyla’ zenginleştirir.
İstanbul’dan Elazığ’a gelen aile; “Zikzak Sokak” da ev tutacaktır!
Daha taşınmanın ilk gününde, “Elazığ insanının komşu severliği…”
İşte orada başlayan, ‘yardımlaşma şuuru’ şehrin kimliği…
Burada Allah Resul’ünün (sav) komşu hakları hakkında ifadeleri…
Sahabe diyor ki, “Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım!”
Romanın akışında, ‘böylesine bir duyarlılığı yaşadım…’
Bu köklü kültür etkileyicidir! Elazığ Beyefendisi Fethi Gemuhluoğlu der ki,
 “İnsana dost olmak, fikre dost olmak, coğrafyaya dost olmak, tarihe dost olmak,
Kendi vücuduna dost olmak, komşuya dost olmak gibi kademe kademe,
Ama enteğre, bir bütün içinde bütün dostluklar söylenmeye mecburdur.”
Dost, bütün zerrelerin kemal halidir…

Yazarımız, ‘Zikzak Sokağı’ anlatırken, bizleri 1970’lerin Elazığ’ına götürdü!
Toprakla bütünleşen mütevazı evler… Sadeliğin, sükûnetin, huzurun adresi…
Birbirini dikine kesen, sokağa cepheli iki katlı cumbalı evler…
Geniş avlular, içerisinde her türlü meyve ağacının yer aldığı bahçeler…
Ailenin ‘hanımefendisi’ komşularla kaynaşacak, onlarla hemhal olacaktır…
Bir eğitimci olan, ‘hanımefendi’ birçok konularda öncülük edecektir…
Komşu kadınların, ‘eğitimi, dikiş kursları, birlikte sohbetler…’
‘Bilgiyi paylaşmak…’ kadar güzel bir şey var mı?
Elazığ’ın zengin sofra kültürüne eserde yer verilir…
Çocukların birbirleriyle kaynaştığı sokaklar…
Sokaklar çocukların, ‘oyun alanıdır…’
1970’lerin, ‘taksileri…’ diyelim bizler, ‘faytonlardır…’
1970’lerde, ‘çok zengin bir sinema kültürü…’ vardı!
Eserde, o kültüre de özenle yer verilir…

Harput, ‘şehrin kimliğidir’ 9 asırlık hafızasıdır…
Sn. Bican, eserde; ‘tarihimizi, kültürümüzü, efsanelerimizi’
Bir dantel misali işlemiştir…
Eseri okuyanlar, Harput’u bir daha yaşama imkânı bulacaklar!
1970’lerden 1980’lere doğru uzanan serüven…
O serüven de, 70’lerin ‘Elazığ Lisesi…’ çok canlı bir şekilde anlatılır!
Türkiye’de, ‘başarı sıralamasında…’ sayılı liseler arasındadır!
Sosyal etkinlikler şehirde ses getirecek niteliktedir…
Tiyatrodur, Folklordur, Duvar Gazetesidir, Şiir, Sanat, Edebiyat faaliyetleri…
Şehirle bütünleşecek bir normdadır…
Eserde, ailenin bir bireyi/ evladı olan Nedim’in hisleriyle;
Elazığ Lisesinde okuyan kardeşleri anlatılır…
Çok nezih bir anlatım vardır!
O anlatımda, ‘masum bir Anadolu çocuğu…’
Onun sevda dolu yüreği… O yüreğin ‘ürpertiyle yeşerdiği yıllar’
Ne diyoruz, ‘hicabın sevda da adı naz olur’
O sevgi dolu yürekler/ o yüreklerin içli muhabbeti…
Bana Yavuz Bülent Bakiler ’in, “Liseli Kız…” şiirini hatırlattı
 “Benim de bir zamanlar sevdiğim vardı
Beyaz dantel yakalı liseli bir kız.
Bağlarda, bahçelerde, yaylalarda yeşeren
Al karanfiller gibiydi aşkımız...”
Bazen birleşen yollar… Bazen acılar…
Eserde, bu serüvenler ‘çok güzel tasvir ediliyor’
Hele bir delikanlı var ki, ‘sevdiği için…’
İlk, Orta, Lise, Üniversiteyi dışarıdan bitirecek…
Sevgi ile sadakat/ dürüstlük’ bir araya gelince neler olmaz ki?
Eserde, 1974’lerden sonra tırmanan terör…
O yılların olayları kronolojik olarak anlatılıyor…
Osman Yüksel Serdengeçti’nin o eseri hafızama bir daha taşındı;
“Bir Nesli Nasıl Mahvettiler…”
Buhranlar, hüsranlar içinde çırpınan,
‘Hayatı facialarla dolu’  genç neslin serencamı!
Mevlana ne diyor; “Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide.
Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki!”
‘edeple bütünleşen…’ irfan ocakları elbette ‘ebede kadar’ tütecektir!
Sevgi bazen, ‘mahzun’  bazen, ‘öksüz’ kalabilir!
Sabırla, metanetle, çileye katlanmak, ‘hayatın acı ilacı…’
“Zikzak Sokak Romanı…” mutlaka okuyunuz!
Gönül gözüyle sizleri 70’lerin ‘erdemli şehrine’ taşıyacaktır!
O şehrin, ‘sevda dolu yürekleri’ sizlere seslenecek;
“Kendin Ol…” diyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları