Ahmet KIZILKAYA

NEMRUT'TA GÜN DOĞUMU, HARPUT'TA GÜN BATIMI

Ahmet KIZILKAYA

Harput üzerine kaç makale yazılmış, kaç söyleşi gerçekleştirilmiştir bilmem ama insanlık var oldukça, Dünya döndükçe Harput konuşulmaya devam edilecektir.

İsmi çok kimse tarafından duyulan ve ziyaret edilen bu güzel yurt köşesi, geçmiş uygarlıklara ev sahipliği yapmasına rağmen bugün ne yazık ki Elazığ’ın günübirlik ziyaret edilen bir mahallesi konumunda kalmaktan öteye gidemiyor.

Harput’la ilgili aklınızda ne kaldı diye sorsak gelen ziyaretçilere, bazı tarihi eserlerin isimlerini söyleyecek, turizm açısından çokça da eksikliklerden bahsedeceklerdir.

Bu Harput’un bir kabahati midir, elbette hayır. Daha İstanbul fethedilmeden 368 yıl önce fethedilip bir Türk yurdu yapılan bu güzelim kartal yuvası şehir folklor ve musikisiyle, el sanatlarıyla, şiir, hikaye ve mani gibi edebiyat ürünleriyle bugünkü Elazığ şehrinin kültürel temelini oluşturup ona büyük bir zenginlik kazandırırken, bağrında taşıdığı güzellikleri ve gizli hazineleri bir türlü ortaya çıkarılamıyor, hak ettiği değeri bulamıyor.

Bundan yıllar önce 1999'da yüzyılın son Güneş tutulması vesilesiyle Harput makus talihini yenecek bir olanağa kavuşmuş, özellikle yurt dışından gelen bilim insanları ve meraklılar, Dünya’nın ve Türkiye’nin birçok bölgesinden Harput’a akın ederek Harput tarihinin unutulmaz günlerinden birini yaşamış ve yaşatmışlardı.

Dik yokuşlu yolu o günlerde uluslararası standartlara kavuşmuş birkaç kalıcı mekân kazandırılmıştı Harput’a. Sonrasında çok da fazla şey değişmedi Harput’ta. Süregelen arkeolojik kazılar ve Elazığ Belediyesi tarafından yapılan seyir terası ve bir de inşa halindeki Diyanet Külliyesi… Bunların Harput’a getirisini sonraki yıllarda görebileceğiz ancak.

Kabul etmek gerekir ki yurdumuzdaki benzer antik şehirler, tanıtım noktasında Harput’a göre daha şanslı.

En son bundan iki hafta önce Adıyaman ilimizde bulunan Nemrut Dağı’na çıkıp Kral heykellerini fotoğrafladık. Oraya yurt içi ve yurt dışından gelen çok sayıdaki ziyaretçi ve fotoğraf grupları ile belgeselciler Ekim ayının soğuğuna aldırış etmeden saatlerce orada kalmayı göze alıp Güneş’in batışını beklediler. Aslında Nemrut deyince Güneş’in doğuşu hatırlanır. Gece ortası yola düşen turistler ve fotoğraf meraklıları zorlu yolları aşıp,  yaya yürünen uzun parkurları geçerek Nemrut’ta Güneş’in doğuşuna tanıklık ederler.

Geçen hafta oradayken aklıma bizim Harput geldi. Bizim diyorum da aslında Harput da tıpkı Nemrut heykelleri gibi bir kültürel miras insanlık için. UNESCO çalışmaları nasıl gidiyor bilmiyorum, ama Harput’un acilen bir turizm merkezi haline dönüştürülüp yalnızca yazın ziyaret edilen bir piknik alanı olmaktan çıkarılıp dört mevsim yerli ve yabancı turist ağırlayan canlı bir şehre dönüştürülmesi gerek.

Üzülerek belirtmeliyim ki Harput bu anlamda çok mahzun. Harput sevdalıları da öyle. Oysa bırakın Nemrut Dağı’nı, Türkiye’nin birçok yerinden daha net ve güzel izleniyor Harput’ta gün batımı.

İster Buzluk Mağarası civarında, isterse Serince Köyü’nden aşağılara doğru inerken Güneş’in batışı muhteşem bir tablo gibi karşınıza çıkıyor. Bu bölgelerde defalarca fotoğraf çektim ve manzaranın seyrine doyamadım. Tabii ki bu eşsiz güzelliği benim gibi birkaç fotoğraf meraklısının çok ötesinde ülke çapında fotoğraf gönüllülerine tanıtmak, onlarla buluşturmak lazım. Bunun için PR çalışmaları ve tanıtım etkinliklerine gerek var.

Elazığ Belediyesi’nin seyir terası benzeri bir platformu gün batımını seyredecek şekilde en doğru yere konumlandırması hem profesyonel hem de amatör fotoğrafçıların akın akın buraya gelmesini sağlayacaktır.

Sosyal medyanın inanılmaz ölçüde etkin kullanıldığı bu çağda, buraya davet edilecek foto maraton grupları inanın bana Harput’taki gün batımının eşsiz seyrini kısa zamanda ülke çapına yayacaktır. Varın sonrasını siz hesaplayın.

Tabi bununla beraber özellikle Buzluk civarındaki yolların bugünkü halinden bir an evvel kurtarılıp doğal patika yollara dönüştürülmesi ya da herkesin araçla ya da yaya olarak ulaşacağı bir seviyeye getirilmesi şart.

İnanıyorum ki gezi turları için Nemrut’ta Güneş’in doğuşu nasıl bir heyecan yaratıyorsa, Güneş’in batışını seyretmek için Harput’a gelecekler de burada aynı heyecanı duyacaklardır.

Necdet Rüştü Efe’nin yazdığı ve meşhur bestekâr Sadettin Kaynak’ın bestelediği muhayyer Harput şarkısındaki, ‘Batan gün kana benziyor.’ ifadesinde şarkının hüzün terennümünü hissetmişiz ama Harput’ta batan güneşin coğrafi değerini, turizm boyutunu hiç düşünmemişiz ne yazık ki.

O zaman gelin Harput’taki gün batımının eşsiz güzelliğini tüm ülke ile paylaşalım. Fotografçı dostlarımız fonda çalan "Batan gün kana benziyor" şarkısı eşliğinde gün batımını görüntüleyip paylaşsınlar biz de Harput için bir güzellik yapmış olalım.

Bunu yapalım diyorum.

Beni okuyan, beni dinleyen, sözcüklerimin izini süren herkese teşekkür ediyorum. Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.

Yazarın Diğer Yazıları