YA EVDEN ÇIKMAZSAK!..
Koronavirüs salgını hem yaşam tarzımızda hem de günlük yaşantımızda büyük değişiklikler yaptı. Bu süreçte evlere kapanan bizler, geçmişte hiç de farkında olmadığımız eşsiz güzellik ve hayatı anlamlı kılan birçok etkinliği değerli hale getirdi.
Geçmişin sıradan faaliyetleri şimdilerin ulaşılması zor, yaşanması mümkün güzellikleri oldu.
Bu duygular birçok insanda farklı tepkiler verdi. Birçok insan bu süreci geçmişteki eksiklerini ve ihmalkârlıklarını telafi etmekle geçirirken birileri de duygularını traji komik bir üslupla kaleme aldı.
Bu isimlerden biri de genç yıllarından beri hikâyeciliği ile öne çıkan ve geçtiğimiz aylarda “Mektebin Bacaları” isimli kitabı yayınlanan AK Parti 26. Dönem Elazığ Milletvekili ve AK Parti Genel Merkez Siyasi ve Hukuki İşler Başkan Yardımcısı Avukat Ömer Serdar.
Çoktan beri fırsat bulamadığından dolayı yazma eylemini gerçekleştiremediği kalemini eline almış ve güzel duygular ve ilginç tespitlerle halimizi ve ahvalimizi özetlemiş Ömer Serdar.
Gündemin ve en çok konuşulup tartışılan mevzuların terminolojisi ve psikolojik halimizi ironik bir üslupla kaleme alınan yazının şu bölümü oldukça keyifliydi.
“ Son zamanlarda, bütün dünyada ağız birliği edilmişçesine aynı ses yükseliyor: “Hayat bitti”, diyorlar. Oysa biz “bitti” demeden hiçbir şeyin bitmeyeceğini bilmiyorlar. Geleceğe dair ümidimizi kırıp, başarımızı baltalamak istiyorlar. Birazdan, televizyonlarda ana akım medyanın genel yayın yönetmenleri, güne bakış kapsamında Korona ile açıp Korona ile bitirecekleri bir seremoniye başlayacaklar. Neymiş efendim, hiçbir şey eskisi gibi olmayacakmış. Hayal dünyalarını bu jenerik laflarla süslerlerken, aslında değişecek olanların neler olacağına ilişkin hiçbir fikrî öngörülerinin olmadığını da, konuşmalarını dinlerken anlıyorsun.”
Bu cümle ekran klasiğini fokusluyor sanki bize: “Bilim Kurulu’nun en medyatik üyesi, “Henüz elimizde yeterli veri yok” deyip toplantı salonuna doğru yönelirken, “pozitif vakalarda gözle görülür bir artış var” diyordu bıçkın muhabir.”
Eski milletvekilimiz Ömer Serdar, her şeye rağmen tüm bu zorlukların geçeceğine inanıyor ama tek endişesi bu süreçte eve alışan hemşerilerinin bir daha evden çıkmaya ikna olamaması..
İşte o cümleler:
“Şimdi, sana soruyorum Sevgili Halkım! Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa, yarın güneş batıdan mı doğacak? Yine sabah bir buçuk saat trafik sıkışıklığında vakit geçireceğiz. / Metrobüslere balık istifi gibi yığılırken ter kokularımız birbirine karışacak. / Bankamatiğe kartı soktuğumuzda, yetersiz bakiye yazısı çıktığında, belki durum değişir diye bankamatiğin camını yumruklayacağız. / Doktorlardan çok yine polisleri seveceğiz. /Askerlerle karşılaştığımızda müthiş bir minnet duygusuyla selama duracağız. / Ama aynaya baktığımızda yine en çok kendimizi beğeneceğiz. / Televizyonları açtığımızda, bütün kanallarda aynı resmi göreceğiz. / Birlikte güleceğiz ama yalnız ağlayacağız. Her şey eskisi gibi olacak Sevgili Halkım. Biliyorsun sen kendi isteğinle bütün özgürlüklerini kısıtlayıp eve kapandın. Ama sanki bu ev hayatına da alıştın gibi. Şimdi beni düşündüren şey nedir biliyor musun? Ya evden çıkmaya ikna olmazsan… Benim Sevgili Halkım…”