SİZCE BEN SUÇLU MUYUM?

Bugüne kadar okuduğum romanlar içerisinde beni en çok Dostoyevski'nin 'Suç ve Ceza' isimli romanı etkilemiştir

SİZCE BEN SUÇLU MUYUM?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bugüne kadar okuduğum romanlar içerisinde beni en çok Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” isimli romanı etkilemiştir. Yanlış hatırlamıyorsam romanı okuduğumda lise bire gidiyordum. Kitabın hiç bitmemesini istediğimi ve romanın kahramanı olan Raskolnikov’un içine düştüğü o bütün suçluluk psikolojisini yaşadığımı hatırlıyorum. 

Bu aralar ruh halimi Raskolnikov’a benzetiyorum. Kabul ediyorum, biraz mübalağalı bir benzetme oldu! Ama çok da sağlıklı olduğum söylenemez… 

Suçluluk psikolojisini bana yaşatan yapıp ettiklerim değil. Bir şeyleri yapmamış olma ihtimalim!  

Konuyu biraz açmamda fayda var… 

Bir şeyler duyuyorum, bazı olaylara şahit oluyorum… Anlamaya çalışıyorum, tam olarak kavrayamıyorum. Ortaya koyamadığım lakin htiğim sonuçlarından rahatsız oluyorum! 

Ama yazmıyorum! 

Üstat İsmet Özel Amentü şiirinde diyor ya; 

“…, rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için 

bana deha değil 

belgeler gerekli 

kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza,…” 

Yazmıyorum, zira insanların vicdanını ifşa edecek delil henüz icat edilmemiş. Ve yine yazmıyorum çünkü bana şüphe değil, belgeler gerekli… 

İşte tamda bu noktada, “meseleleri anlayacak gücümün olmaması hafifletici sebep sayılmaz ki” duygusuyla, suskunluğumun beni suça ortak edebilecek olma ihtimali içimi kemiriyor… 

İnsanın işlemediği suçun karşısındaki suskunluğu da onu suçlu kılmaz mı? 

***** 

Sizce ortada bir suç var mı?  

Varsa cezası nedir acaba? 

Raskolnikov suçunu itiraf edip rahatlamıştı oysa. Suçlu değilsem bile, galiba başkalarının günahlarını anlamaya çalışmaktır benim lanetim!

CİNNET TOPLUMU OLDUK

            Makam odasında saldırıya uğrayan Fırat Üniversitesi Başhekimi Prof. Dr. Muhammed Sait Berilgen maalesef Çarşamba günü hayatını kaybetti. Allah rahmet etsin, mekânı cennet olsun. Ailesine ve yakınlarına sabırlar diliyorum.

            Yaşanan bu vahim olayın sebebi her ne olursa olsun, hiçbir izah rahmetliyi geri getirmeyecek. Fırsatı ganimete dönüştürüp birilerini karalama niyetleri mutlaka olacaktır!

            Sebepler ve sonuçlar…

            Toplumda şiddet her geçen gün tırmanıyor. Tahammülsüz bir toplum haline geldik.

            Peki çözüm ne?

HURAFELER KİMSENİN UMURUNDA DEĞİL

            “Bütün Suç Dedelerimizde” başlıklı yazımla “Düşmanının Hakkını Bile Gözetmek” başlıklı yazımda “Emek” kavramının ülkemizde hiçbir karşılığının olmadığını anlatmaya çalışmıştım.

            Mübarek Ramazan ayının gelmesiyle televizyonlarda hikâyeler anlatan hocalarımızın reytingi yeniden artacak. İstisna bile sayılmayacak kadar az bir grubun haricinde hiç kimse anlatılan hurafelerin toplumu uyuşturduğunu, din istismarlığı yapıldığını dert edinmeyecek.

            Hocaların aldığı paralar konuşulacak!

            “Bana ne adamın aldığı paradan? Emek vermiş, yıllarca okumuş… Tabii ki emeğinin karşılığını alacak. Ramazan boyunca milyon dolarlar kazanacak olan TV’ler de insanların emeğinin karşılığını ödeyecek. Önemli olan adamların kaç lira kazandığı değil, ne anlattıklarıdır…” diye kimse düşünmeyecek.

            Sonra samimi amcalar ve teyzeler ekran karşısında efsunlanmaya devam edecek! Hocalar onlara;

            Adaletten,

            Liyakatten,

            Kul hakkından,

            Din istismarcılığının kötülüğünden,

            İmar ve ihale rantlarından,

            Hırsızlıktan… Bahsetmeyecek!

            Konuştuklarını değil, kaça konuştuklarını tartışacağız. Sonra mübarek on bir aylar gelecek! Tutulan oruçlardan kazanılan bonuslarla rahatlayacağız!