SİYASİ VEBAL
Birey olarak her şeyi bilmek zorunda değiliz
Birey olarak her şeyi bilmek zorunda değiliz. Ama bildiklerimizi savunmak ve uygulamak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız…
Türk insanının genetiğinde var sanırım ‘her şeyi ben bilirim’ mantığı. Doğru bildiklerimizi Hollywood senaristlerinin yazdığı felaket filmi senaryoları gibi anlatırız insanlara. Bazen de insanları kötü bir tiyatro oyununda figüran olarak kullanırız.
Hatırlayınız; eskiden cahillik tehdit ederdi, şimdilerde ise bilgi kirliliği insanlığı tehdit ediyor. Haziran ayında yapılacak olan milletvekili seçimleri yaklaşınca bilgi kirliliği ziyadesi ile almış başını giderken, her seçmen, oyunun altın değerinde olduğunun farkında.
Sandıkta kullanılacak her oyun birey için vebal olduğunun bilinmesi gerektiğini anlatmak istiyorum. Verilecek her oyun ülkemizin yarınları için gelecek için çok önemli olduğunun, parti için değil memleket için önem arz ettiğinin bilinmesi gerekir diye düşünüyorum.
Hangi taraf daha sade ve samimidir? Hangi taraf daha temiz ve paktır? Bilinmez ama iyi analiz etmek gerekir yapılacak seçimleri. İyilik ve kötülük üzerine ittifak edenlere bir bakalım ne görüyoruz.
Bağışlayın ama, bana göre siyaset insanların projelerini, imanlarını çalmak üzerine bina edilmiş dev bir rezalet. Siyaset tarihi boyunca Müslümanların amentüleriyle oynanmaya başlamıştır. Yani inanan insanı küfre götürmüş vefasız meslektir siyaset.
Siyaset yaparken, amentümüzle çatışan bütün kirli bilgileri çöpe atmalıyız. Müslüman olarak bir parti ve siyasetçi uğruna çelişen ve çatışan bilgileri çöpe atmazsak, fosseptik çukurunda boğulmaktan kurtulamayız.
Bazen sakınarak yaşamak, içerde tutulan kocaman bir nefes gibi olsa da, yaklaşan seçimlerin kasvetinden bunları açıklama gereği duydum.
Aslında yazdıklarım herkesin hissettiği ortak bir duygu. Ancak, kazandıklarımız ve kayıp ettiklerimize bakıldığında kayıplarımızın daha büyük olduğunu görüyoruz.
Siyaset erdemli kişilerce ifa edilmediği sürece kişinin hayatını mikroplara karşı korumak için değer taşlarıyla ördüğü manevi duvarını yıkan bir düşman topuzuna dönüşmektedir. Siyasetin kendisi ve bir ülkedeki tüm siyasal aktiviteler, o ülkedeki toplumsal süreçlerin ve değerlerin korunması, geliştirilmesi ve ileri taşınması olarak vardır. Bunun dışındaki bir siyasal anlayış toplum nezdinde tasavvur edemeyecektir. Toplumsal yansımaları bulunmayan siyasi aktörlerin aldığı oylar bir mum kadar aydınlatacak ve sönecektir.
Türk toplumu açısından siyaset her zaman yabancı bir kavram oldu. Temsili demokrasi olarak adlandırdığımız mevcut siyasal sistem, yurttaş katılımını minimal düzeyde sabitleyen bir hegemonya inşa etmektedir. Temsil kutsal bir iştir. Dolayısıyla temsil edecek kişinin bu kutsaniyeti kavrayabilmiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde verilen her oyun hakkı ve vebali siyasi aktörün üzerinde olacaktır. Çünkü her oy bir haktır. Kul hakkından sakınmayı önemle vurgulayan İslamiyeti benimsemiş insanlar, bu amentüye uygun bir siyasal çizgi belirlemelidir. Hak, veren elle devralan elin ortak sorumluluğundadır. Bu nedenle hem seçmen hem de seçilmeye aday olan kişiler, bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmelidir. Çünkü İslamiyet her bireyi sorumluluğunu üstlenebilmek kaydıyla özgür bırakmıştır. Unutulmamalıdır ki bugün dikilen bir ağacın meyvesini yarın doğacak çocuklar yiyecektir. Bugün sökülen bir ağacın meyvesinden mahrum kalacak çocuğun hakkı ise üstümüzde olacaktır. Gelin hep birlikte gelecek ağacımızı dikelim. Siyasilerimiz bu ağacı sulasın ve gelecek nesillere bugünün meyvelerini bırakalım…