SİSTEME GÖRE OYUNCU MU, OYUNCUYA GÖRE SİSTEM Mİ?

Uzun zamandan beri bu satırlardan takımla ilgili endişelerimizi yazmaya çalışıyoruz

SİSTEME GÖRE OYUNCU MU, OYUNCUYA GÖRE SİSTEM Mİ?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Uzun zamandan beri bu satırlardan takımla ilgili endişelerimizi yazmaya çalışıyoruz. Çok değil bundan birkaç ay önce kendi kalibremizin altındaki takımlara karşı gerek oyunsal gerekse fizik kondisyon anlamında bariz üstünlüklerimiz vardı. Üstelik transfer yasağımız mevcuttu ve camia içinde çözümü beklenen birçok sorunla karşı karşıyaydık. Mesela, iç sahada kazanma alışkanlığına sahip bir ekiptik. Dar bir rotasyonumuz olmasına rağmen futbolun doğruları üzerinden hareket edip, küme düşme potasında olan takımları evlerine eli boş gönderebiliyorduk. Göztepe, Adana D.S., Sivasspor ve Eskişehirspor gibi kaliteli kadrolara kendi seyircileri önünde zor anlar yaşatabiliyorduk. Bir oyun ezberimiz ve bu ezbere uygun oyuncu profilimizle yapıyorduk bunları… Eski Teknik Direktörümüz Ogün Temizkanoğlu, oyunun sıkıştığı anlarda hamle zamanlaması açısından türlü yanlışlar yaptı. Sayısız gol pozisyonuna giriyor, formsuz forvetlerimiz yüzünden bu pozisyonları skora yansıtamıyorduk. Haliyle yollar ayrıldı ve yeni bir sayfa açtık. Bayram Bektaş’ın gelişiyle camia ve taraftar rahat bir nefes aldı. Mevcut takımın temellerini atan Bektaş’tan devre arası takviyelerle daha golcü ve daha kompakt bir takım beklentimiz vardı. Başarıyı alışkanlık haline getirmiş, en zor sezonumuzda bile Play-Off biletini kestirmiş bir camiayız. Gaziantep B.B., Bolu, Giresun ve Denizlispor gibi orta sıralara demirlemiş, iki ileri bir geri saran futbol hafızamız yok. Taraftarın bu takımdan ve yönetim kurulundan beklentilerinin olması kadar doğal bir şey olamaz. Küllerinden doğdu defalarca, sayısız başarılar kazandı ve kendisini bu ligde iddialı olarak tanımlattı bu camia…

                                                                               ***

Ara transfer döneminde gelen oyuncularla ilgili şimdiden yorum yapmak doğru değil tabi… Yorum yapılması gereken asıl nokta bu yeni oyuncuların şu anki performans analizleri değil, teknik ekibin bu malzeme hakkında ne düşündüğü ve sahaya bu düşüncesini ne şekilde yansıttığı… Örneğin orta alanın hücuma dönük bölgesi için transfer edilen Cajic’in bazı maçlarda sol önde, son oynanan Ümraniyespor maçında ise merkez orta sahada kullanılma mantığının ne olduğunu merak ediyorum. Veya forvet arkası için alınan Timur’un neden sol önde oynatıldığı… Yada Youssef Yeşilmen’in neden kanatlarda kullanılmadığı… İstanbul’daki 11’in sahaya sürülmekteki en basit dayanağı, Bolu’da kazanan takımın bozulmak istenmeyişiydi belli ki… Unutulan bir şey vardı zira… Ümraniyespor, bu ligin en kompakt takımı… Erkan Sözeri’nin Ümraniye’si bu ligin en pahalı 15. takımı olmasına rağmen puan cetvelinde ilk 6’nın içinde… Bu makinenin en önemli parçalarından ikisi Emircan Altıntaş ve Serdar Özbayraktar o gün yoklar… Onların yerine orta alanı daha enerjik hale getirip, Traore-Çağrı ve Cajic’ten oluşan merkez bölgeyi rakibe teslim etmek istemedi Erkan Sözeri… Daha ilk dakikalardan itibaren oyunun kilitleneceği ve bu kilidi çözmek için bir çilingire ihtiyaç olacağı belliydi. Cezalı olan Hakan Bilgiç’in yerine oynayan Adem Alkaşi, fizik olarak henüz hazır değildi. Tıpkı forvet Kehinde gibi… Tandem (Yiğit, Kalkan) ve önündeki ikili (Çağrı,Traore) Elazığspor’un omurgası… Oradan sızıntı olmuyor genellikle… Bizim en zayıf karnımız karambol toplarını oluşturan basit hatalarımız ve kenar beklerimiz… Onur Güney elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyor ama kapasitesi bir yere kadar tabi… İlerleyen yaşına rağmen bir özveri ortaya koyuyor. Çağrı ve Traore’nin önüne Ümraniye’nin enerji potansiyeli yüksek orta alanını kırmak için Cajic düşünülmüş… Buna da itirazım yok. O zaman solda neden Timur? Berk veya Youssef ile başlayabilirsiniz. Mesut bile kullanılabilir orada… Bakın sisteme itirazım yok. 4-3-2-1 düzeninde 2’linin kanatları direkt çizgi hücumcusu olmak zorunda… Siz ne yaptınız? Timur-Tom… Bu isimlere ortadan Traore desteği… Ne oldu peki? Kısır döngüye dönen dakikalarda Traore-Tom ikili oyunu neticesinde öne geçtik. Hücumda yokları oynadığımız bir günde altın değerinde bir gol bulduk ve devreye 1-0 girdik. İkinci yarı 65’e kadar direndik. 45-65 arası top kayıplarımız olmadığı kadar fazlalaştı. Topun arkasına geçtikten sonra alan paylaşımı ve set kaymalarını iyi yapamadık. Bu faktörlere basit hatalar da eklenince mücadele açısından fena oynamadığımız bir günde puansız döndük evimize…

                                                                                  ***

Spor bilimcisi değilim. Teknik direktör eğitimim veya lisans diplomam yok. Mektepli de değilim. Ama senelerdir dünya liglerini yakından takip ediyorum. Haftada en az 4 maç izliyor, Ulusala TFF 1.Lig’i yazıyorum. Gördüğüm şu… Her şeyden önce sizi siz yapan bir sisteminiz olmalı. Ben rakibime göre sistemde esneyebilirim veya revize edebilirim de diyebilirsiniz. Tabiki… Ama sistemde oynama yapıyorsanız, o zaman nihai sisteminize uygun oyuncu profilini kullanmalısınız. 4-2-3-1 ile kazandığınız Bolu maçının 11’ini 4-3-2-1’le sahaya sürerseniz, hücumdaki yaratıcılıkta 1 kişi eksik kalırsınız. Yatalım kalkalım Traore’ye dua edelim. Adam 50 metrelik bir koridorda bir ileri bir geri gidip geliyor. Kombine oyuncuya en güzel örnek… Ama onunda bir kapasitesi var. Uzun mesafede istasyon yapmaktan yoruldu ve oyundan düştü. O düşünce bizde düştük.

            Sağlıcakla kalın, selamlar…