ŞEB-İ YELDA
Dün, günün en uzun gecesiydi.. Uzun gece ifadesi saat olarak ifade ediliyor ama şurası bir gerçek ki gecelerin uzunluğu ve kısalığını vakit dilimiyle ölçmek çok doğru değil.
17. asrın yetiştirdiği Nâbî kadar hikmetli söyleyişleriyle ve berceste beyitleriyle ün yapmış ancak adı fazla duyulmamış olmasına rağmen, birçok güzel beyti şairler arasında şöhret bulmuş şairlerimizden biri olan Sâbit’in:
“Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat.”
beytinin ruhu ve mesajı da gösteriyor ki en uzun gece 21 Aralık değil.
Günümüz konuşma diline;
“En uzun geceyi; işi, onu hesaplamak olan müneccime, muvakkite sorma; onlar bilmez. Gecelerin kaç saat olduğunu gama tutulmuş olana sor ki anlatsın sana.” olarak çevirebileceğimiz ifadelerde gösteriyor ki uzun gece kavramı oldukça göreceli bir kavram.
Soğuğu iliklerine kadar hisseden ve geceyi konteyner kentte yaşayanlara sormak lazım gecenin uzunluğunu…
Senedinin günü geldiği halde ödeyemeyen esnaflarımıza, çocuğuna istediği kırtasiye malzemesini alamayan babaya sormalı geceyi ve uzunluğunu…
Yoklukla ve yoksullukla imtihan edildiğini bildiği için her haline şükreden gözü yaşlı annelere sormak lazım gecenin hüznünü..
Hastanelerin yoğun bakımlarında Covid 19 tedavisi görenlere, bu hastaların yakınlarına sormak lazım geceyi ve uzunluğunu.
Uzaklarda olana, ulaşmayı ve kucaklaşmayı hasretle bekleyen gönüllere, bir yönü ile her zaman kırık ve kırgın olanlara sormak lazım gecenin uzunluğunu…
Umarız ve bekleriz ki en uzun gecelerin bıraktığı tüm olumsuzluklar ve bunu getiren sebepler yok olsun. Ve uzun geceler sadece astronomik bir terim olarak konuşulsun…