SAAT KAÇ?..

Bizi öğle bir hale getirdiler ki uçan kuştan bile hile seziyoruz

SAAT KAÇ?..
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bizi öğle bir hale getirdiler ki uçan kuştan bile hile seziyoruz.

         Toplumsal olarak biri birimize güvenimizi sıfırladık.

         Yuroları kasalara, dolarları ayakkabı kutularına, vicdanları torbaya koyduk.

         Adaleti askıya aldık.

         Hak ve hukuku hak getire…

         Bütün bunları “yazma” dediler yazmadık, “sus” dediler sustuk…

         Ortadoğu’da bu yanardöner coğrafyada, onca ihanet çemberi içerisinde nasıl ayakta duracağımızı düşünmemiz gerekirken hep kendimizi düşündük.

         Hırsızı değil de hırsızı yakalayanı yakaladık.

         Polise kelepçe taktık.

         Hâkimi savcıyı yargıladık.

         Dümdüz yolda tekledik

Ve bakınız!..

          Bakınız nerelerden, nerelere geldik.

        

                          HAMAL HAMAL SAAT KAÇ?

 

         Çok eski bir hikâyedir.

         Adamın biri sırtındaki ağır bir yükle kan revan içerisinde yanından geçen hamala…

         “Hamal Hamal saat kaç?” demiş de topuklarına kadar kan ter içerisinde olan hamal hiç düşünmeden:

         “Saat on beş” efendim demiş.

         Adamı tatmin etmemiş bu cevap:

         “Yahu hiç saat on beş olur mu?” deyince

         Hamal:

         “Hiç hamalda da saat olur mu?” diye cevaplamış.

                                                     ***

         İster inanın ister inanmayın. Benim ilk saatim olduğunda yirmi yaşında idim. Seyyar satıcılardan çok ucuz bir saat almıştım ama çok da iyi gidiyordu. Çünkü staj gördüğüm fabrikadan aldığım ücretle almıştım onu. O yaşa kadar hep zengin çocuklarından sorardım saati. Hele öğrenci iken saati sormak için zengin çocuklarının yanına oturmaya bile çalışırdık.

         Teneffüse kadar dört beş sefer saati sorardık. Ne hikmetse hiç kimse kızmazdı saati sorduğumuza. Birde helal rızıklarla tuttuğumuz oruçlu zamanlarımızda çok sorardık.

         “Yahu akşama çok var mı”? Deyince muzip arkadaşlarımızdan birisinden;

         “Yarım asırdan az bir zaman var” cevabını alırdık.

         Saatin benim üzerimde en büyük etkisi cennetmekân babamın hastalığında onu beklerken yazdığım bir dörtlüktü.

         Şöyle diyordum o dörtlüğümde;

         **

         Ne zalim bir gece, bitmek bilmiyor,

Demin saat üçtü, şimdi yine üç.

Bütün dertlerimi unuttum bugün

Bir sen kaldın senide unutmak güç.

**

         İkinci saatimi memuriyetime başladığım zaman almıştım. “Nacar” marka bir saatti idi onu da kaybettim.

         Şimdiki saatimi de kırk beş liraya geçen sene aldım. Vdigerahi saat gibi çalışıyor. Vakitlerimi bir güzel gösteriyor.

         Yedi yüz bini liralık saatlerden yedi yüz bin defa daha değerli.

         Pas tutmuyor, kir tutmuyor, leke tutmuyor.

 

                           SAYIN BAKANIM SAAAT KAÇ

 

         Basında öğrendiğimiz kadarıyla700 bin liralık saat hadisesinden sonra 17 Aralık zanlıları arasında yer alan ve 700 bin TL’lik rüşvet saat aldığı ileri sürülen eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a Ankara’nın ünlü bir restoranında ‘Saat kaç?’ diye soran bir hastane müdürü ile arkadaşlarının hayatı kâbusa döndü. Çağlayan’ın çocukları ve korumaları adamı yaka paça restoran mutfağına götürüp sorguya çekti. Cep telefonundan gerekli bilgileri alıp kimliğine ulaştılar ve yine basından öğrendiğimiz kadarıyla hastanedeki işine son verdiler…

         Gördünüz mü bir saatin azizliğini…

         Siz, siz olun sevgili okurlarım bundan böyle hiç kimseden “Saat kaç?” diye bir sual sormayın. Çünkü bu memlekette saatler çalışmıyor.

Ve yine siz değerli okurlarım!..

Kendinize veya bir yakınıza bir ayakkabı aldığınızda sakın ola ki kutusunu yanınıza almayın. Hatta fabrikalar bile ayakkabı üretirken kutusunu üretmesinler. Ayakkabı kutuları milyon dolarları çağrıştırıyor. İnsanın aklına kutu kutu dolarcıklar geliyor.

Vdigerahi başınızı derde sokarsınız sizi hiç kimse kurtaramaz. Aldığınız ayakkabıyı poşete koyun öyle götürün evinize.

Bu söylediklerimde kulaklarınıza küpe olsun.

Kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmayın.

Ne demiş şair:

**

Bana benden olur her ne olursa,

Başım rahat eder dilim durursa.

**

Hele hele bu ülkede haktan, hukuktan, adaletten hiç bahsetmeyin.

Olmayan bir şeyden bahsetmenin alemi ne?..

İsterseniz yine bir şairimize kulak verelim. Bakalım Adalet için ne diyor bu şairimiz;

**

Ey Adalet Sen bana ekmek gibi su gibi,

Hava gibi lazımsın.

Diz çökmek yakışmaz sana…

Ayağa kalkmalısın.

**

Adaletin ışık olarak ufkumuzu aydınlattığı günlerde adaletle yaşamınızı diliyorum.