Küresel güçler 'Terörsüz Türkiye' istemiyor
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin bireysel çabası ve fedakarlığı ile başlayan Terörsüz Türkiye süreci, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kuvvetli desteği ile somut bir hal aldı. PKK'nın Türkiye'den çekilme kararı ile daha da umut verici bir hal alan 40 yıllık sorunun çözümünü sağlayacak girişimleri yanında son yaşanan gelişmeler küresel güçlerin düğmeye bastığını net bir şekilde gösteriyor.
Türkiye'nin kırk yılı aşkın süredir devam eden terörle mücadelesinde en kritik dönüm noktalarından biri, 2024 yılı itibarıyla başlatılan “Terörsüz Türkiye” süreci oldu. Uzun yıllardır terörün Türkiye üzerindeki ekonomik, toplumsal ve sosyolojik etkilerini en net şekilde ifade eden isimlerden biri olan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bireysel çabası, fedakârlığı ve "devlet aklı" vurgusu bu sürecin başlangıç adımını oluşturdu. Bahçeli'nin, Türkiye'nin birliği ve terörden tamamen arınmış bir gelecek için kurduğu temaslar ve kamuoyu desteği, sürecin ilk yapı taşlarını meydana getirdi.
Bahçeli'nin öncülük ettiği girişim kısa sürede devlet mekanizmasında karşılığını buldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü iradesi, sahadaki kararlı mücadele ve yılların tecrübesiyle harmanlanan devlet aklı süreci somutlaştırdı. Böylece sadece askeri operasyonlarla değil, toplumsal sosyoloji ve bölgesel jeopolitik dikkate alınarak kapsamlı bir strateji yürürlüğe kondu.
PKK'NIN SİLAHLARI YAKMASI VE TÜRKİYE’DEN ÇEKİLME KARARI
Sürecin en kritik adımlarından biri 2024 sonbaharında yaşandı. PKK, ilk kez Türkiye sınırları içinde silahlı varlığını sonlandıracağını, silahlarını yaktığını ve tüm unsurlarını çekme kararı aldığını ilan etti. Bu açıklamayı takip eden haftalarda güvenlik güçleri tarafından yapılan denetimler ve istihbarat raporları, örgütün birçok bölgede barınaklarını terk ettiğini, mağaraların boşaltıldığını ortaya koydu.
Doğu ve Güneydoğu'daki pek çok noktada yıllardır ilk kez bu derece sessizlik hâkim oldu. Terörle anılan bölgelerde köyler, mezralar, yaylalar yeniden canlanmaya başlarken, halkın sürece olan güveni de artış gösterdi.
KOMİSYONUN İMRALI ZİYARETİ: TARİHİ BİR DÖNÜM NOKTASI
Terörsüz Türkiye süreci yalnızca sahadaki hareketlilikle sınırlı kalmadı. Devlet, sürecin kurumsal olarak da ilerletilmesi adına geniş bir komisyon oluşturdu. Bu komisyon, yıllardır Türkiye’nin en hassas güvenlik başlıklarından biri olan İmralı Adası’na dahi giderek temaslarda bulundu. Bu ziyaret, Türkiye'nin çözüme yönelik kararlılığının ulusal ve uluslararası alanda en net göstergelerinden biri olarak değerlendirildi.
Komisyonun temasları sonucu oluşturulan raporlar, örgütün Türkiye dışına çekilme sürecinin hızlandırılması, bölgede normalleşmenin sağlanması ve toplumsal yaraların sarılması adına yol haritalarını içeriyordu.
BARZANİ’NİN CİZRE KONFERANSI: SÜRECİ ZEDELEYEN GÖRÜNTÜLER
Tüm bu olumlu atmosfer devam ederken, süreç adına en büyük tedirginliği oluşturan gelişme Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi lideri Mesud Barzani’nin Cizre’deki konferansa katılımı sırasında yaşandı. Barzani’nin korumalarının uzun namlulu silahlarla etrafı kuşattığı ve adeta "güç gösterisi" niteliği taşıyan görüntüler, hem kamuoyunu hem de siyaset çevrelerini ciddi şekilde rahatsız etti.
Süreç boyunca Türkiye’nin sergilediği devlet ciddiyeti, diplomatik incelik ve güven ortamı bu görüntülerle gölgelenmiş oldu. Çünkü bu görüntüler, terörle mücadelede verilen onca emeğe rağmen, sahadaki bazı aktörlerin şov yapmaktan geri durmadığını açıkça gösterdi.
PKK KANADINDA GÖRÜLEN GEREKSİZ ÖZGÜVEN: SÜRECE ZARAR VERİYOR
PKK'nın Türkiye’den çekildiğini açıklaması ve silahsızlanma görüntüleri her ne kadar önemli bir kazanım olsa da, örgüt içindeki bazı isimlerin gereksiz özgüveni süreci zedelemeye başladı. Sanki Türkiye terörle mücadelede sıkışmış, adım atmak zorunda kalmış gibi gösterilmeye çalışılan söylemler kamuoyunda tepkiye yol açtı.
Bu yanlış değerlendirmelerin yalnızca örgüt çevresinde değil, medyada bazı isimler tarafından da dile getirildiği görüldü. Gazeteci Nevşin Mengü’nün yaptığı açıklamalar bu özgüvenin nasıl yanlış okunduğunu gösteren önemli bir örnek oldu. Mengü, Kürt hareketinin tarihi bir hata yaptığını belirttiği açıklamasında, “Türkiye bize mecbur, bu adımları atmak zorunda” gibi yanlış bir bakış açısının örgüt çevrelerinde yaygınlaştığını vurguladı. Bu yaklaşımın ciddi bir siyasi acemilik olduğunu belirten Mengü, yanlış hesaplarla iş tutmaya çalışmanın sürece zarar vereceğini ifade etti. Türkiye’nin mecburiyet içinde hareket ettiği algısının son derece sığ bir değerlendirme olduğunun altını çizdi.
TÜRKİYE’NİN YAKLAŞIMI DOĞRU OKUNMALI
Türk devletinin süreç boyunca attığı adımların hiçbirinin korku ya da geri adım olarak yorumlanması mümkün değildir. Aksine Türkiye, bin yıllık devlet geleneğinin gerektirdiği şekilde toplumsal barışı esas alan, halkını terör örgütlerinin insafına terk etmeyen bir devlet aklıyla hareket etmektedir.
Bu noktada süreci başlatan MHP Lideri Devlet Bahçeli’den Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Cumhur İttifakı’nın tabanından devlete güven duyan milyonlara kadar hiçbir kesim mücadeleden kaçmaz, geri adım atmaz, tehditlere boyun eğmez. Ancak devlet olmanın gerektirdiği bazı stratejik adımlar vardır. Amaç; teröre harcanan milyarlarca liranın artık kalkınmaya dönmesi, çocukların dağlara değil üniversitelere gitmesi, bölge halkının huzur içinde yaşamasıdır.
Türkiye'nin terörle mücadelede güçlü kararlılığını görmezden gelip, atılan adımları “taviz” olarak yorumlayanlar ise tarihi bir yanılgı içine düşmektedir. Bu tür yorumlar hem süreci okumaktan uzak hem de Türkiye’nin devlet aklını küçümseyen bir bakış açısından öteye geçmemektedir.
ALGI OYUNLARINA DİKKAT
Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tablo yalnızca sahadaki terör unsurlarıyla sınırlı değildir. Son günlerde ortaya çıkan görüntülerin amacı, Türk halkının iradesine yönelik bir algı operasyonu yürütmektir. Türkiye’yi çaresiz veya zor durumda göstermek isteyen bu propagandaların temel amacı, milli birlik duygusunu zedelemek ve devletin attığı adımları değersizleştirmektir. Bu nedenle devlet kurumlarının en büyük sorumluluklarından biri, bu görüntülerin ortaya çıkmasını engellemek, sürece zarar verecek her adımı henüz gerçekleşmeden önlemektir. Unutulmamalıdır ki bu algılar Türk milletinin sarsılmaz iradesini hedef almaktadır.
KÜRESEL GÜÇLER SÜRECİ SABOTE ETMEK İÇİN HAZIRDA BEKLİYOR
Hakimiyet Haber olarak defalarca yazdığımız gibi, emperyalist güçler Terörsüz Türkiye sürecinin başarıya ulaşmasını istemiyor. Çünkü terörden beslenen, bölgesel kaostan kazanç sağlayan çevreler yalnızca PKK içinde değil; Barzani’nin yakın çevresinde, Suriye’de uzantıların içinde ve Amerika’nın bölgedeki bazı yapılandırmalarında da bulunuyor.
Bu güçler, sürecin raydan çıkması için her türlü hamleyi yapmaktan geri durmayacaktır. Barzani’nin Cizre’deki görüntüleri ile başlayan süreç bu operasyonların küçük bir parçasıdır. Asıl amaç Türkiye’nin kararlılığını kırmak, örgüt içinde gereksiz bir özgüven oluşturmak ve toplumda güvensizlik yaratmaktır.
HIZLA SONUCA ULAŞMAK ZORUNDAYIZ
Terörsüz Türkiye sürecinde Türkiye’nin önündeki en büyük görev, sürecin başarıya ulaşması ve bir an önce sonuçlandırılmasıdır. Bu süreçte zaman kaybetmek, boşluk bırakmak veya algı operasyonlarına fırsat tanımak, küresel güçlerin elini güçlendirmek anlamına gelecektir.
Türkiye’nin yapması gereken açıktır: Kararlılıkla ilerlemek, süreci uzatmadan tamamlamak ve terörü bu topraklardan sonsuza dek silmek. Ne devlet ne millet, teröre boyun eğmez. Ancak devlet geleneği, aklı ve stratejisiyle yürütülen bu süreç doğru anlaşılmalı ve yanlış yorumlara kurban edilmemelidir.

