Faizdeki düşüş konut satışlarına yansıdı mı?
Konut kredisi faiz oranlarının düşmesiyle emlak piyasasına yansımasını emlak danışmanı Alpay Gökçe değerlendirdi.
Merkez Bankası’nın Temmuz ayı sonunda gerçekleştirdiği 300 baz puanlık faiz indirimi, kamu bankalarının öncülüğünde başlayan faiz düşüşleri, özel bankaları da harekete geçirdi. Faiz oranları %2.86’a kadar gerilerken Elazığ emlak sektörüne etkisini Gökçe Gayrimenkulden emlak danışmanı Alpay Gökçe değerlendirdi.
BU ORANLAR YETERLİ DEĞİL
Gökçe “Son dönemdeki faizlerle alakalı bu gelişmeler sektöre hiç bir şekilde pozitif katkı sağlamadı. Sektörün beklediği düşüşler bu oranlarda değil. Daha belirgin daha fazla düşüş ancak piyasaya canlılık getirecektir. Maalesef insanlarımız yatırımcılarımız rahata alıştı. Artık kimse risk alarak parasını gayrimenkulde bekleterek para kazanmayı benimsemiyor. Kolay yoldan hızlı bir şekilde para kazanmak istiyor. Önceleri yatırımcıların birinci limanı gayrimenkul ardından döviz ve altın gelir iken şimdilerde bu durum tam tersine dönmüş durumda. Gayrimenkul yatırımcısı faize, dövize ve altına yönelmiş durumda. Emlak sektörü son yılların en durağan dönemini yaşıyor dersek yanlış bir ifade kullanmış olmayız. Hayat pahalılığı yaşanan ekonomik dalgalanmalar enflasyonun çok yüksek seyirli olması insanların paralarını bankalarda muhafaza etmesini beraberinde getiriyor. İnsanlar yatırımlarını ve harcamalarını minimize etmiş durumdalar. Bu da her sektörde olduğu gibi emlak sektöründe de durgunluğu beraberinde getiriyor. Yaz ayları emlak sektörünün en hareketli olduğu dönem olmasına rağmen durağan bir seyir izliyor. Sektör can çekişiyor dersek mübalağa olmaz” dedi.
KONUT FİYATLARI TÜRKİYE’NİN PROBLEMİ
Gökçe “Konut kiraları artık Türkiye'nin temel problemlerinden biri olmuş durumda. Ev sahipleri enflasyonu ve gidişatın kötü olduğunu referans göstererek evlerini üst fiyatlardan kiraya vermek istiyorlar. Özellikle bazı lokasyonlarda telaffuz edilen rakamlar gerçekten cep yakan kara kara düşündürten oranlarda. Elazığ'da kiralar alt ve üst limit olarak lokasyon farkına göre 8 bin TL ile 50 bin TL bandı arasında değişkenlik gösteriyor. 50 bin dediğimiz evler tabi ki villa tarzında olan evlerdir. Bu yanlış anlaşılmaya meydan vermesin. Ortalama ev fiyatları 18 - 27 bin bandındadır. Bu fiyatlarda işçi, memur, emekli dar ve orta gelirli aileleri zora sokacak türden. Kısacası iki tarafta mevcut ekonomik koşulları göstererek kendileri açısından haklılıklarını ortaya koymaya çalışıyor” diye konuştu.
KİRA FİYATLARINI DEVLET YA DA BELEDİYE BELİRLEMELİ
Bu duruma devletin veya belediyelerin yetkili organları el koymalı ve bir standarda bağlamalı. Mahalle mahalle sokak sokak evin kriterleri enflasyon oranları baz alınarak makul fiyatlar belirlenmeli. Bunu belirlemek zor değil. Aksi durumda ev sahipleri ve kiracılar arasında ihtilaflar doğuyor. İki taraf arasında tatsızlıklar yaşanıyor. Bu belirlemeler konut satışları içinde geçerli olmalı. Bu işlerin bir standardı olmalı. İnsanlar kaderine terk edilmemeli. Bu soruna neşter vurulmadığı takdirde her geçen yıl kangrenleşecek. Belirleme ve güncellemeler iki taraf açısından makul ve kabul edilebilir olmalı. Her şeyden evvel bu enflasyona da dur denilmeli. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir veride dünyada 193 ülke içinde Türkiye enflasyonu en yüksek olan ülkeler sıralamasında Arjantin'den sonra ikinci sıradaydı. Bu veriler ışığında kiraların düşmesi zor görünüyor. Ama bu durumda kiracıları çok zorluyor. Ben şahsım olarak şunu söylemek isterim. En azından gelirini günlük yaşamını kira üzerinden idame ettirmeyen, tek geliri kira getirisi olmayan kimseler kira fiyatlarında kiracılara yardımcı olmaya çalışsınlar. Fiyatları makul düzeylerde tutsunlar. En azından yangına bir nebze su mukabilinde olacaktır bu yaklaşım” diye kaydetti.
KURUMLAR ARASINDA RAYİÇ BEDEL UYUMSUZLUĞU VAR
Son zamanlarda geçmiş dönemlerde ev alım satımı yapan kimselere ceza tebligatları gittiğini anımsatan Alpay Gökçe “Bunun sebebi Maliye Bakanlığı'nın satışlarda belirlenen konut bedelinin düşük gösterilerek devletin zarara uğratıldığı düşüncesidir. Bu durumda Maliye Bakanlığı'nın haklılık payı var mı sorusu akıllara geliyor. Şimdi burada şöyle bir tezat durum var. Konutun veya gayrimenkulün rayiç bedelini belirleyen kişiler değildir. Emlakçılar da değildir. Bunu belirleyen resmi mercilerdir. Bir mülkün satışı tapu sürecine gelmeden belediyelerce belirlenen rayiç bedeli ödemesi yapılır. Bu da belediyeye yapılır. Belediyelerin belirlediği rakamlar üzerinden yapılır. Buna hiç bir kişi şahsi olarak müdahil değildir olamaz. Alım satım yapan taraflar belediyenin belirlediği rakamların da üzerinde ödeme yapıyorlar. Ama gelin görün ki durum böyle olmasına rağmen Maliye bakanlığı bunu kabul etmiyor. Alım satım bedelinin tam olarak baz alınmasını istiyor. Bu durum da gayrimenkul fiyatlarına ekstra olarak yansıyor. Sırf tapu masrafı yüzünden bir çok ticaretin bozulduğuna şahitlik ediyoruz. Ortalama bir evin bedelini 3 milyon civarında sayarsak tapu gideri 130 bin TL civarında tutuyor. Gayrimenkul fiyatı arttıkça bu oranda artış gösteriyor. Bu ekonomik ortamda bu bedeller azımsanamayacak kadar yüksektir. Önceleri bu gider alıcı ve satıcıya ikiye bölünerek taksim edilirdi. Bu oranın artışı ile artık taraflar yükü sadece bir tarafa yıkmak ve durumdan sıyrılmak istiyor. Can çekişen sektöre ekstra bir darbede bu olmuştur. Ve bu durum gözden geçirilmelidir. İnsanlar zaten kıt kanaat birikimleri ile ev sahibi olmak isterken bir de bu denli ekstra yüklerle zor durumda bırakılmamalıdır” ifadelerini kullandı.