ENTELLEKTÜELİZM ÜZERİNDEN ÖĞRETMENE KISA BİR BAKIŞ
Entelektüel kelime olarak Latince intellectus sözcüğünden Fransızcaya intellect yani 'akıl, anlayış'
Entelektüel kelime olarak Latince intellectus sözcüğünden Fransızcaya intellect yani “akıl, anlayış” biçiminde geçmiş ve sonrasında intellectuel yani “aydın kişi, kültürlü kişi” biçiminde türetilmiştir. Birçok şeyi bilen, her konuda bilgi sahibi olan, toplumun nükseden sorunlarına çözüm önerileri sunabilen kişi olarak değerlendirilen bir kavram diyebiliriz.
Yani felsefe, matematik, fen bilimleri, sosyal bilimler, güzel sanatlar ve din bilimleri ile bütünsel anlamda yetkin bir şekilde haşir neşir olmuş ve adına da bilge kişi; günümüzde ise entelektüel kişi olarak ifade ettiğimiz bir kavramdan söz ediyoruz.
Dünyayı ve toplumu değiştirenler ve dönüştürenler her zaman entelektüel şahsiyetler olmuştur. Aristo, Farabi gibi düşünce adamlarının bugünkü modern dünya medeniyetinin mimarları olduğunu söylemek doğru bir tespit olduğu kanaatindeyim.
Bilimin ve bugünkü bilgi düzeyinin öncüsü kabul edilen Aristo “mudigerim-i evvel” yani ilk öğretmen sıfatına muhatap olmuştur. Yine Müslüman filozof ve bilim adamı Farabi “mudigerim-i sani” yani ikinci öğretmen, İbn-i Miskeveyh’de “mudigerim-i selase” yani üçüncü öğretmen olarak kabul edilmişlerdir. Daha anlaşılır bir ifadeyle eski çağlardan beri öğretmen bütün toplumlar tarafından her dönemde bilge kişi yani bir entelektüel olarak görülmüştür. Bu Doğu’da da Batı’da da böyle olmuştur. Yani toplumun zihninde var olan öğretmen algısı ne kadar güzel ve bir o kadar da onur verici bir noktada tezahür etmiş.
Günümüzde ise öğretmen kimliği üzerinde çok tartışmalar yaşanmaktadır. Özellikle eğitim sistemindeki çarpıklıkların ve kötü gidişatın ana kaynağında öğretmen görülmektedir. Aslında eğitim politikalarındaki aksaklıklar ve eksiklikler haliyle öğretmenin niteliğini de dolaylı olarak etkilemiştir.
Bugün sadece yarın sınıfta anlatacağı konuya odaklanan bunun ötesinde başka bir şey düşünme eğiliminde olmayan bir öğretmen profili ile karşı karşıyayız.
Öğretmen toplumun aynasıdır. O aynada toplum kendisini görür. Yani toplumun bilgi düzeyi, alışkanlıkları, algıları, davranış biçimi, sosyal hayatı, olaylar karşısındaki tutumu, yargıları gibi özellikleri bu aynada kendini gösterir.
Toplumun arzu edilen sosyo-kültürel seviyeye ulaşması için de eğitimcinin yani öğretmenin de kendisinde önemli birçok özelliği barındırması gerekir. Bir başka ifadeyle entelektüel kimlikli bir öğretmen profili ortaya koyulmalıdır.
Kendisinde entelektüel bir bakış açısı yaratabilmiş mi? Ya da sadece mesleğine odaklanıp kendisini sosyo-kültürel açıdan geliştirmeyi ihmal mi etmiş?
Evet, günümüz öğretmeninde değişim ve dönüşüm olmasını beklenti haline getiren bir toplum kitlesi olduğunu kabul etmek zorundayız.
Toplum, öğretmeni sadece öğrencilere bilgi aktaran ve olumlu davranış değişikliği gerçekleştirmekle görevli bir birey olarak görmekten öte; ülkenin ve dünyanın ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarına çözüm üreten; sanata, edebiyata ve spora dair, en önemlisi de toplumun düşünce dünyasına dair özgün fikirler ortaya koyabilen entelektüel bir şahsiyet olarak görmek istiyor.
Bugün yerleşik hayatın olduğu en uzak yerde bile öğretmenin varlığından söz edilebilir. Hal böyle iken bireyin ve toplumun arzu edilen biçimde değişim ve dönüşümünün sağlanması için bu durumun bir fırsata dönüştürülmesi gerekmez mi?
Entelektüel kimlikli bir öğretmen bireyi ve toplumu her yönüyle imkânlar ölçüsünde belirli bir seviyede değiştirip dönüştürebilir. En azından bireyde ve toplumda var olan önyargı ve empati yapamama alışkanlığını en aza indirgeyebilir. Entelektüel bir öğretmen bunu başarabilir.
Entelektüel öğretmen, önyargılarından arınmış, empati yapma yetisine sahip, olgular ve olaylar karşısında mantıklı ve makul düşünceler üretebilen, düşüncesini büyük bir özgüven içinde söyleyebilen, bir gruba, zümreye yada inanca bağlı kalmadan toplumun evrensel değerleri üzerine düşünceler ortaya koyabilmelidir.
Kendi gibi düşünenlerin değil herkesin iyiliğini düşünen, bulunduğu ortamda farkındalık yaratan en önemlisi de öğrencilerin düşünce ve duygu dünyasını makul seviyede serbest bırakan ve onların hayal dünyalarının sınırlarını kaldıran, ideolojik ve teolojik tabulardan kendini tamamen arındırmış ve bir o kadar da evrensel değerleri içselleştirmiş olmalıdır.
Dış görünüşünün tamamladığı, akıcı ve güzel bir diksiyon, etkileyici bir vücut dili, kendisinde topladığı sanat, edebiyat gibi düşünce dünyasının etkili alanlarındaki varlığı bütünsel anlamda entelektüel öğretmen profilini ortaya koyar.
Bugün öğretmenlerin en büyük eleştirilerinden biri ekonomik anlamda çok az para kazandıklarını ifade etmeleridir. Bu eleştiri elbette çok doğrudur. Ancak bu bir sorun değil, sadece geçmişten günümüze var olan bir durumdur. Entelektüel bir öğretmen kendinde var olan özelliklerle ve birikimi ile maddi anlamdaki yetersizliklerini ortadan kaldırabilir. Yeter ki kendisinde o özgüveni ve cesareti bulabilsin.
Unutmayınız ki bilgi paylaşıldıkça anlam kazanır ve kazanım olarak size geri döner.
Kalın sağlıcakla.