Elazığ'da yayılım hızla artıyor, korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız

Elazığ'da yayılan hayvan hastalığı ciddi boyutlara ulaştı. En son 1969 yılında görülen serotip onlarca hayvanı telef ederken hastalık vahim boyutlara ulaştı. 56 yıl sonra görülen hastalık çeşidi biyolojik bir saldırı mı var? sorusunu akıllara getirdi.

Elazığ'da yayılım hızla artıyor, korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız

Elazığ’da hayvancılık sektörü, hızla yayılan şap hastalığı nedeniyle büyük bir tehdit altında. Kent merkezi ve çevresinde neredeyse hastalığın bulaşmadığı işletme kalmadığı belirtilirken, onlarca hayvanın telef olduğu oldu.  Elazığ Bölgesi Veterinerler Hekimleri Odası Başkanı Cazim Bulut  “ Şap vahim boyutlara ulaştı. Mevcut önlemlerin hastalığın yayılımını durdurmakta yetersiz kaldı. Kısıtlamalar daha da artırılmalı. 

56 YIL SONRA YENİDEN GÖRÜLDÜ 

Şap hastalığı, antibiyotiklerle tedavi edilemeyen viral bir hastalık olduğunu vurgulayan  Bulut “ Hastalıkla mücadelede en etkili yöntemin koruyucu hekimlik ve aşılama programlarıdır. Ancak; şap virüsünün kendine has bir özelliği bulunuyor: Virüsün yedi farklı serotipi mevcut ve bir serotipe karşı yapılan aşı diğerine karşı koruma sağlamıyor. Türkiye’de en son 1969 yılında görülen “Sat 1” serotipinin 2025 yılında yeniden ortaya çıktı. Bu durumun ardından Tarım ve Orman Bakanlığı yaklaşık beş ay önce ülke genelinde hayvan pazarlarında karantina uygulaması başlatarak hastalığın yayılımını durdurmaya çalıştı. Virüs kısa sürede izole edilip aşı geliştirildi, yoğun vaka görülen bölgelere gönderildi ve aşılama çalışmalarına hız verildi. Ancak hastalık halen birçok ilde etkisini sürdürüyor” diye konuştu.

SALGIN İLİMİZDE YOĞUNLAŞIYOR, EKONOMİK KAYIP ÇOK FAZLA 

Elazığ merkez ve çevresinde şap vakalarının son haftalarda ciddi şekilde arttığı belirten  Bulut “Özellikle Yazıkonak, Akçakiraz, Yurtbaşı ve Mollakendi beldelerinde neredeyse bulaşmayan işletme kalmadı.  Bazı üreticiler, aşılama yapılan hayvanlarda hastalığın daha ağır seyrettiğini, aşısız hayvanlarda ise belirtilerin daha hafif olduğunu dile getiriyor.
Veteriner hekimler olarak  bu durumu yakından takip ediyoruz. Şu anda Elazığ merkezindeki işletmelerin yaklaşık %60’ında hastalık görülüyor. Onlarca hayvan telef oldu. Ancak asıl kayıp, verim düşüklüğü ve damızlık değerlerinin yitirilmesiyle ortaya çıkacak” diye kaydetti. 

SADECE KARANTİNA YETMEZ, DENETİMLER ARTMALI

Hastalıkla mücadelede karantina tedbirlerinin yetersiz kaldığını karantina kurallarının sıkı bir şekilde uygulanması gerektiğini vurgulayan Cazim Bulut  “Pazarların kapalı olmasına rağmen hayvan ticareti bir şekilde devam ediyor. Özellikle hayvan alım satımı yapan bazı kişiler hastalığı bölgeden bölgeye taşıyor. Bu nedenle denetimler artırılmalı, karantina uygulamaları daha sert şekilde sürdürülmeli. Sıkı denetim, etkili aşılama, güçlü laboratuvar altyapısı ve “Tek Sağlık” anlayışıyla entegre bir mücadele gerekiyor. Virüs düşük sıcaklıklarda daha uzun süre canlı kalabiliyor. Bu nedenle sonbahar ve kış aylarında yayılımı daha kolaylaşıyor. Yaz aylarında hastalık bu kadar etkili değildi, çünkü virüs yüksek sıcaklıklarda çabuk ölüyor. Ancak havaların serinlemesiyle yaşam süresi uzadı ve bulaş oranı arttı” diye aktardı.

TEK SAĞLIK KONSEPTİ  UYGULANLAMALI 

İnsan, hayvan ve çevre sağlığını bir bütün olarak ele alınması gerektiğini bu nedenle tek sağlık konseptinin önemine dikkat çeken Bulut “İnsanlarda görülen hastalıkların yaklaşık yüzde 65’i hayvansal kaynaklı. Güvensiz gıda ve hayvan hastalıkları insan sağlığını doğrudan etkiliyor. Bu nedenle veteriner hekimlerin, doktorların, ziraat mühendislerinin ve çevre uzmanlarının ortak bir çatı altında çalıştığı bir yapı kurulmalı. Doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı, tam donanımlı bir “Ulusal Sağlık Enstitüsü” oluşturulursa  böyle bir yapı olası salgınlarda hızlı reaksiyon verebilir  aşı ve ilaç üretimini hızlandırır” dedi. 

Elazığ'da  yayılım hızla artıyor, korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız

EKONOMİK ZARAR BÜYÜK

Şap hastalığının hayvancılık sektörüne verdiği zararın  sadece telef olan hayvanlarla sınırlı kalmadığını belirten Bulut “Verim kaybı, damızlık değerin düşmesi, süt üretiminde azalma ve besi sürecinin aksaması gibi nedenlerle üreticilerin ekonomik kaybı her geçen gün büyüyor. Hayvan refahına uygun barınaklar oluşturulmalı, bakım şartları iyileştirilmeli. Antibiyotikler etkisiz olduğu için destekleyici tedavilere yönelmek, özellikle de hayvanların oksijenli ve temiz ortamlarda tutulması çok önemli. Ölümlerin büyük bölümü, virüsün ağız ve burun mukozasında oluşturduğu hasarın akciğer komplikasyonlarına yol açmasından kaynaklanıyor” diye kaydetti. 

HASTALIK BİYOLOJİK SALDIRIDAN MI KAYNAKLI ?

Hastalığın yalnızca tarımsal bir sorun olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizen Bulut “Son yıllarda dünya genelinde yaşanan savaşlar ve jeopolitik gerilimlerin, biyolojik saldırı riskini artırıyor. Artık ülkeler birbirlerine sıcak çatışma yerine biyolojik yöntemlerle zarar verebiliyor. Bu nedenle hastalıkların kontrolü sadece tarım politikalarıyla değil, ulusal güvenlik stratejileriyle de bağlantılı” ifadelerini kullandı.