Çözüm Şart!

İnsan psikolojisi çok hassas ve kırılgan bir yapıya sahiptir

Çözüm Şart!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

İnsan psikolojisi çok hassas ve kırılgan bir yapıya sahiptir. Küçük bir çocuğun yaşadığı bir sorun ya da travma onun bütün yaşamanı etkileyebilecek nitelik taşıyabilir.

Ufacık sorunlar bile bilinçaltımızı etkileyerek vereceğimiz kararlara, hayat tarzımıza ideolojilerimize ve bakış açımıza etki edebilir. Ayrıca belirli bir toplum içinde sadece bireysel olarak değil kitlesel ya da farklı bir tabirle toplumsal olarak da belirli bir psikolojik travma ya da sorunlar yaşanabilmektedir.

Ufacık sorunlar şöyle dursun ülke olarak yaşadıklarımız yenilir yutulur cinsten değil. Yaşanılan olaylar hem bireysel olarak hem de kitlesel olarak tüm ülkeyi etkilemektedir. Ayrıca sadece etkilemekte değil üstü kapalı olarak ayrıştırmaya ve taraf olmaya itmektedir.

Olaylara sadece bir tarafın gözünden bakmak da yanlış olacaktır. Her insanı dinlemek ve empatik yaklaşmak daha etik bir tutum olacaktır.

Dün yazdığım yazıda da kıyısından köşesinden değinmeye çalıştığım Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerindeki sorunlar giderek komplikasyona uğrayan ve sabote edilmeye çalışılan bir hal almaya başladı.

Birileri savaşı meşru göstermek için sokaklara taşıyıp halka dayatırken birileri de Türkiye’de bir Suriye tablosu çizmeye çalışıyor.

Sadece bölge halkının psikolojisine bakmak da yanlış olur. Oradaki askerimizi polisimizi de çok iyi anlamamız gerekiyor. Her an bir bomba ya da kör bir kurşuna hedef olma kaygısıyla operasyonlarına devam ediyorlar.

Ancak operasyonlardan sonra duvarlara yazılan yazılar son derece sıkıntılı. Bizim orada yaşayan insanları kazanmamız gerekiyor. Bu borç hepimizin borcudur. Aksi takdirde onları bu şer odaklarının eline bırakmış oluruz ki bu da tam anlamıyla halkı kışkırtmaya ve ayrıştırmaya çalışan şer odaklarının en büyük amacıdır.

Unutulmamalıdır ki Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Hakkâri’de şehit düşen polisimizin, askerimizin ve korucularımızın amacı hem vatanı savunmak ve müdafaa etmek hem de orada huzuru, barışı ve düzeni sağlamaktır.

Bunu da Diyarbakır’da şehit düşen polis arkadaşlarının ardından sosyal medyaya yazıkları yazıyla dile getirmişlerdi;

 "Biliyor musun Diyarbakır?

Muzaffer Can ve Mustafa şehit oldu bu sabah senin için... Sabah uykusuzduk, yorgunduk. Diğer arkadaşlarımın çoğu da tıpkı benim gibi, tıpkı Muzaffer Can gibi Mustafa gibi yorgundu, bitkindi. Sadece görevimizi yapıyorduk. Sen rahat rahat yaşa diye ölümü bekliyorduk. Sadece sen sabah dükkânını rahat rahat aç, işe rahat rahat git ve ailen huzur içinde yaşasın diye ölüme kendimizi siper ettik. Sonra bir fısıltı gibi geldi ölümün sesi... Kahpe roket tıpkı bir gölge gibi sokuldu yanı başımıza... Ardından gürültü, ateş ve duman... Allahü Ekber dedik düşerken. Muzaffer Can ve Mustafa aldı elimizden şehadet mertebesini. 'Bekleyin kardeşlerim' dediler. 'Sıra sizde değil, biz varız önce... Nur yüzlerine sıçramış kan ve baruta rağmen mertçe ve erkekçe gittiler şehadete. Kadın gibi çığlık atmadan, çocuk gibi gözyaşı dökmeden. Erkek gibi işte... Sadece sen huzurlu ol diye Diyarbakır! Sana bir şey olmasın vatanım merak etme biz sadece şehit olduk" 

Onlar, o şehirlerde devletin varlığını ve birliğini korumak için çabalarken bizim de elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Kimseye küsmeden darılmadan “Tek Millet” kavramı etrafından birleşmemiz lazım. Bu ülkede yaşayan her kesimin dikkat etmesi gerekiyor. Türkiye değişti. Yeni bir Türkiye var artık. Artık kanla, silahla, korkuyla siyaset yürütülmemesi gerekiyor. İnsanların artık sırtlarını devlete yaslaması gerekiyor çetelere değil. Sorunların konuşularak tartışılarak çözülmesi gerekiyor artık.

Umarım bundan sonraki gelişmeler olumlu yönde ilerler ve kısa zamanda çözüm bulur. Aksi halde karşımıza çıkacak tablo hiç de içler açıcı değil.

Selam, saygı ve dua ile…