CİĞERSİZ MUHALİFLER!

Bu kadar çok artisti olan bir toplumun, Oscar almayı geçtim, bir tane bile Oscar'a aday olacak oyuncu bulamaması çok hazin değil mi?

     

CİĞERSİZ MUHALİFLER!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bu kadar çok artisti olan bir toplumun, Oscar almayı geçtim, bir tane bile Oscar’a aday olacak oyuncu bulamaması çok hazin değil mi?

            Veya saray sofrasındaki bir tek kırıntı için bile yalakalık müessesesini “yalamaya” çevirecek vukuatsız kabadayıların iktidarsız, botokslu jön tripleri sizi de rahatsız etmiyor mu?

            Olmadı… Kime ve hangi fikre yandaş olduğu belli olmayan, demokrasiyi bir turşu çeşidi zanneden modifiyeli kıroların demokrat nutukları size de komik gelmiyor mu?

            Ben en iyisi meseleye başlayayım, yoksa siz değerli okurların “Bu neyin saçmalama çabasıdır ya hu?” deme sınırına geldiğinizi hissedebiliyorum!

            Efendim mevzu şu…

            Ben bütün ömrümü insanların ifade ve düşünce özgürlüklerini savunmalarına adadım. Demokratlık seviyeme yazılarım az biraz şahittir.

            Özgürlükleri yaşamanın ve ifade etmenin sınırlarını vurgulamama gerek yok sanırım. Etnik, din, mezhep ayrımı yapmayan, şiddet ve bölücülük içermeyen her fikre saygılıyım.

            Her insan siyasi kanaatinde özgürdür ve saygıyı hak eder. Bir insan bir fikri, ideolojiyi destekliyorsa, emek verdiği düşüncenin iktidara gelmesi halinde kendisinden muhalif bir tutum beklenmesi kadar yanlış bir şey olamaz. İktidarı desteklemek başka, hataları dile getirmek başka tabii ki.

            Bizim toplumda istenen ise tam tersi. Bazı muhaliflere bakıyorsunuz yıllarca mücadelesini verdiğiniz bir fikir, ideoloji iktidara gelince hemen muhalif olmanızı istiyorlar. İyi de, o zaman ben o kadar mücadeleye niye verdim?

            Prensipler ışığında iktidarlara muhalif olan insanlara saygım sonsuzdur. Muhalefet demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Bu yazının muhatabı onlar değildir. Mesele ciğersiz muhaliflerde.

            Hayatında hiçbir demokrasi mücadelesi vermemiş bu vukuatsız kabadayı gillere bakıyorsunuz, onlara göre; bir iktidarı destekleyen herkes avantacı, yandaş, yalakadır…

            Peki ya sen…?

            Tüm hayatın boyunca ne mücadele verdin? Ne bedeller ödedin? Hangi imkân sunuldu da reddettin? Hangi makam veridi de, elinin tersiyle çevirdin?

            Ee ben seni tanıyorum. Tüm havan, kralın sofrasındaki iki kırıntıya bakar! Anında öyle bir yandaş olursun ki, yalakalık müessesesini göz açıp kapayıncaya kadar “yalamaya” çevirirsin!

            Belki sıradan yandaş güç sahibini görünce sadece saygı ve hürmet cümleleri kurar ama sen adamın neresini yalayacağını bile şaşırırsın! Haksız mıyım?

            Düzenli okuyucularım bilirler. Prensipler ışığında zaman zaman eleştirsem de Recep Tayyip Erdoğan konusunda yandaşımdır. Saklamadım, saklama gereği de hmedim. Saklamak bir tarafa, şeref duydum!

            Yeri gelmiştir, yerel ölçekte güç sahibi olan valiyi, belediye başkanını, vekilleri eleştirmişimdir. Hem de öyle kaçak güreşerek değil yani…

            Ama seni yandaşlıkla suçlayan ciğersiz muhalife bir bakarsın, bu kişilerle karşılaştığında adamları bile utandıracak serilikte dil darbeleriyle yalamalık yaparlar! Öyle ki adamlar neredeyse organ(!) kaybına uğrayacak hale gelirler!

            Sonra da dönüp sana/bana; “Yandaş, işi tıkırında. Tabi canım adam kurnaz, sırtını güce dayamış…” gibi delilsiz, mesnetsiz iftiralarda, hakaretlerde bulunurlar.

            O tiplerde, senin her şeyini yeteneğine borçlu olduğunu anlayacak zekâ ve donanım olmadığı için, ancak yalakalıkla insanların hayatta başarılı olabileceğini zannederler. Onlar, bu yazıyı okurken kudurur, ama gel iki satır yaz desen, “Ali topu tut. Ayşe ip atla. Ali Ayşe’den hoşlanıyor vdigera! Geçen gün Ayşe ip atlarken Ali’nin Ayşe’nin bacaklarına baktığını gördüm” gibi ilkokul seviyesinin üzerinde kompozisyon yazamazken bile işi iftiraya dökerler! Çap bu kadardır. Çapın bu kadarı da tiksinmeye yeterlidir…

            Sanki bu yazıyı bana Cumhurbaşkanımız yolluyor, ben de yayınlıyorum! Yandaşız ya, kıyak geçiyor Cumhurbaşkanımız! Anla işte, aramızdaki yetenek farkıdır. Mesele yandaş olup nimetlenmek de değil. Mesele, ne kadar yetenekli olduğundadır…

            Ya niye uzatıyorum ki? Biraz kırıntı var, ister misin?(!)

            ……………!

            -Yavaş ya hu! Sen, yaşlı olan, kır saçlı, araya kaynama! Git iki rekât namaz kıl, ayıp ya! Sırayla, sırayla…!