Bakan Tunç'tan gündemdeki konularla ilgili önemli açıklamalar
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, baba ocağı Bartın'ın Ulus ilçesine bağlı Ulukaya köyünde, Bartın ve Karabük'te görev yapan ulusal ve yerel medya temsilcileriyle bir araya geldi. Bakan Tunç burada yaptığı açıklamalarda, anayasa değişikliği, 'Terörsüz Türkiye' süreci, yargı reform paketleri, vatandaşların yargıya daha hızlı ulaşımının sağlanması ile boşanma, nafaka, ortaklığın giderilmesi ve aile hukukuyla ilgili konularda çarpıcı açıklamalar yaptı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, baba ocağı Bartın’ın Ulus ilçesine bağlı Ulukaya köyünde, Bartın ve Karabük’te görev yapan ulusal ve yerel medya temsilcileriyle bir araya geldi. Bakan Tunç burada yaptığı açıklamalarda, anayasa değişikliği, ’Terörsüz Türkiye’ süreci, yargı reform paketleri, vatandaşların yargıya daha hızlı ulaşımının sağlanması ile boşanma, nafaka, ortaklığın giderilmesi ve aile hukukuyla ilgili konularda çarpıcı açıklamalar yaptı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, baba evinin bulunduğu ve dünyaca ünlü şelaleye ev sahipliği yapan Ulukaya köyünde Bartın ve Karabük’te görev yapan gazetecilerle bir araya geldi.
Bölgeye ve Türkiye’ye yapılan yatırımlar konusunda detaylı bilgi veren Adalet Bakanı Tunç, anayasa değişikliği konusunda açıklama yaparak, "Darbe anayasasını ne kadar vesayetçi ruhtan arındırsak da artık yamalı bohçaya dönmüş durumda. Madde sayısı kadar bir değişiklik var anayasamızda. 2002 öncesinde de yapılan değişiklikler var. Bu değişiklikler, maddeler arasındaki yeknesaklığı da bozmuş durumda. Ve kurumlar arası anlaşmazlıklara neden olmuş. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki tartışmayı geçtiğimiz yıllarda yaşadık. Sonradan ihdas edilen kurumların yorumlanması, diğer maddelerle berber çelişmesi nedeniyle bir takım sorunlara da yol açtı. Hükümet sistemi değişikliğinden diğer önemli yapısal değişikliklere varıncaya kadar çok büyük değişikliklere, reformlara sahne oldu anayasamız. Anayasadaki bu vesayetçi ruhun azaltılması ile yetinemeyiz. Biz Türkiye Yüzyılı’na başladık. Türkiye darbecilerin yaptığı bir anayasa ile değil, sivillerin, milletin temsilcilerinin, TBMM’nin, milletvekillerinin yazdığı, yaptığı, onayladığı ve milletimiz tarafından onaylanan bir anayasa ile yoluna devam etmesi lazım. Bütün seçim beyannamelerinde anayasa vaadimiz var. Bütün partiler de yeni anayasa istiyor. Bugüne kadar Mecliste uzlaşma komisyonları da kuruldu. 60 maddeye kadar uzlaşılan durumlar da oldu ama başarıya ulaşılamamıştı. İnşallah önümüzdeki süreçte mecliste bir uzlaşma zemini sağlanır. Milletimize olan bir borcumuzu da ödemiş oluruz. Darbeciler tarafından yazılan bu anayasanın bir kenara bırakılıp, milletin temsilcileri tarafından yazılmış olması bile başlı başına çok önemli bir şeydir. Milletin temsilcileri tarafından değil, darbeciler tarafından yazılmış olması başlı başına tek ve yegane sebeptir, anayasamızın değişimi için. İnşallah ülkemiz bu noktada belli bir noktaya gelir" şeklinde konuştu.
"Teröre zemin hazırlayan unsurları ortadan kaldırdık"
Bakan Yılmaz Tunç, ’Terörsüz Türkiye’ sürecinin çok önemli ve hassas bir süreç olduğunu ifade ederek, "Türkiye sürecini yaşıyoruz. Bu süreç kalıcı olur. Tüm temennimiz bu. Bu noktalara kolay gelmedik. Teröre zemin hazırlayan bütün unsurları ortadan kaldırdık. Bu süreçte, bu noktaya kadar gelinmesinin en önemli sebepleri Sayın Cumhurbaşkanımızın koyduğu irade ve muhalefet partilerinin de bu iradeye sahip çıkarak, bir devlet politikasına dönüşmesi. Bu devlet politikasında bakanlıkların koordinasyonu yani gerek istihbarat teşkilatımızın, gerek Milli Savunma Bakanlığımızın, İçişleri, Dışişleri, Adalet Bakanlığımızın tam bir koordinasyon içerisinde yürüdüğünde nasıl bir başarı ortaya çıktığında hep beraber görüyoruz. Bundan sonra silahların bir daha ortaya çıkmaması, terörün bir daha hortlamaması ile ilgili hassas bir sürece girdik. Burada tüm çevrelere, herkese önemli görevler düşüyor. Bu görevleri hassasiyetle, milletimizin huzurlu geleceği için yapmamız gerekiyor. Süreci sabote etmeye yönelik girişimler olabilir. Bu girişimlere karşı uyanık olarak, milletçe Terörsüz Türkiye noktasında, önemli, hassas süreci yaşayacağız" dedi.
"TBMM’de kurulan komisyonun kararları hayati öneme sahip"
Yılmaz Tunç, ’Terörsüz Türkiye’ hedefiyle mecliste yürütülen çalışmaların çok değerli olduğunu vurgulayarak, "TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokratikleşme Komisyonu çok önemli. Komisyonun kurulması ve milletin temsilcilerinin bu süreci izlemesi, onların görüşleri, katkı sağlamaları ve o görüşler doğrultusunda konunun şekillenmesi, kararların alınması ve bu konudaki düzenlemeleri yapılması anlamında meclisimizin kararları hayati öneme sahip. TBMM’de kurulan ve sayın Meclis Başkanımızın başkanlığında yürütülen bu çalışmalar önemli ve değerli. O çalışmalar ışığında da yürütme de çalışmalarını sürdürecektir. İnşallah, Terörsüz Türkiye’ye adım atığımız, Türkiye Yüzyılı’nın başında, çocuklarımıza ve geleceğimiz huzurlu bir Türkiye’yi emanet edeceğimiz bir dönemi yaşarız. Terörün bizlere kaybettirdiği, maddi ve manevi kayıpları inşallah, hızlı bir şekilde telafi edeceğimiz bir sürece gireriz" ifadelerini kullandı.
"Yargı reformu strateji belgemizin uygulamasına geçtik"
Tunç, 5 yıllık bir dönemi planlayan yargı reformu strateji belgesinin uygulamasına geçilerek, 264 hedefin gerçekleştirilebilmesi amacıyla çalıştıklarını da kaydetti. Tunç, "Güvenilir adalet sistemi, hukukun üstünlüğüne dayanan, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet sistemi vizyonu ile hazırladığımız yargı reformu strateji belgemizde, önümüzdeki 5 yıllık bir dönemi planlayan ve 264 hedefi ihtiva eden yargı reformu strateji belgemizin de uygulamasına geçtik. Şu anda o hedefleri birer birer gerçekleştirmek için çalışıyoruz. Yargı teşkilatımızın insan kapasitesini güçlendirmeye yönelik adımlarımız var. Yine kurumsal kapasiteyi güçlendirmeye yönelik adımlarımız var. Ceza adaleti sisteminin etkinliğini arttırmaya yönelik adımlarımız var. Özellikle soruşturma, kovuşturma ve infaz aşaması bakımından ceza adaleti, toplumda huzur ve güvenliğin şartı. O nedenle buna ilişkin yasal düzenlemeler ve yaptığımız yeni hazırlıklar var" ifadelerine yer verdi.
"Yargıya güvenin tesisine yönelik yeni çalışma meclis onayına gidecek"
Tunç, davaların kısa sürede tamamlanması ve yargıya güvenin tesis edilmesi için ciddi çalışmalar yürüttüklerini, bununla ilgili bir reform paketinin daha TBMM gündemine taşınacağını vurguladı. Bakan Tunç, "Vatandaşlarımızın adaletine erişimini kolaylaştırmak, dijitalleşme, yapay zekanın adalet sisteminde de destekçi mahiyetinde kullanılması ile ilgili çalışmalarımız var. Hukuk yargılamalarının etkinliğini arttırmak. Uzun süren davaları daha kısa sürede sonuçlandırmak. Duruşmaları 2 aydan fazla ertelememek, istinafta, Yargıtay’da 6 aydan fazla sürmemesini sağlamak, vatandaşlarımızın yargıya güvenini tesisi noktasında çalışmalarımız var. Önümüzdeki süreçte milletvekillerimizin takdirlerine arz edeceğimiz önemli hususlar var" dedi.
"Aile hukuku ile ilgili sorunlar ortadan kaldırılacak"
Yılmaz Tunç, aile hukuku sorunlarını da bitirmek için çalışma yürüttüklerini ve hazırlanacak reform paketinin Meclis gündemine getirileceğini söyledi. Tunç, "Aile yılındayız. Aile hukuku sorunlarını ortadan kaldırmaya yönelik bir paket var, hazırlığımız var. Özellikle boşanma davaların uzun sürmemesi, yeni evliliklerin kurulabilmesi bakımından önemli. En çok da kadınlarımız mağdur oluyor boşanma davalarında. Çünkü boşanma davalarında en fazla davaya açan yüzde 60 oranla kadınlardan oluşuyor. Süreç uzun sürdüğü takdirde, bu sefer mağduriyetler söz konusu oluyor. Bu davaların kısa sürede sonuçlanması ile ilgili bir takım yasal düzenlemeye ihtiyaç olacak. Bir takım sadeleştirmelere gitmemiz gerekiyor. Gelinen süreçte yasalarımızda yapılacak değişikleri de milletimizin ve meclisimizin gündemine getireceğiz" ifadelerini kullandı.
"İstinaf süreci düşürülecek"
İstinaf mahkemelerinde 1. sınıf hakim sayısının arttırıldığını ve daha da arttırılarak istinaf sürecinin ise düşürüleceğine dikkat çeken Tunç, "Şu anda yargı teşkilatımızın kapasitesi 25 bin hakim ve savcıdan oluşuyor. Son 2 yılda 3 binden fazla hakim göreve başladı. Genç bir kadro. 2017 yılından itibaren sisteme katılan arkadaşlarımız. Birinci sınıfa henüz çoğu ayrılmadı. O nedenle istinaftaki 1. sınıf hakim sayısını, önümüzdeki yıllarda, karşıladığımızda, istinaf mahkemelerindeki daire sayılarını arttıracağız. Bu sene de arttırdık. Önümüzdeki sene daha çok arttırma imkanımız olacak. İstinaf sürecinin daha hızlı sonuçlanmasını sağlayarak, yargı süreçlerinin daha da hızlandırılması ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz" diye konuştu.
"Boşanma davaları için aile arabuluculuğu geliyor"
Gazetecilerin gündemle ilgili sorularına de cevap veren Bakan Tunç, boşanma davalarındaki feri nitelikli konularda erkeğe nafaka bağlanması ve süreçte erkeğin hak kaybı yaşaması ile ilgili eleştiriler hakkındaki soruya, "Boşanma davaları ile maddi tazminat, nafaka ve mal rejimini ayırmak gerekiyor. Boşanmayı bir an önce kesinleştirip, diğer davaları devam ettirmek gerekiyor. İkisi bir arada sürdüğünde o çekişme, davaları uzatıyor. 10 yıl süren bir boşanma davasında, tarafların başka, yeni bir hayat kurma imkanı ortadan kalkıyor. Buna çalıştık. Hakimler ve savcılar kurulu ile birlikte aile mahkemesi hakimlerimizi topladık. İstinafta aile mahkemesi davalarına bakan hakimlerimiz ile istinaf dairesi başkanlarımız ve Yargıtay’ın 2. Hukuk Dairesi’nin başkan ve üyeleri ile bir araya geldik. Sorunu tartıştık. Ziyaretlerimizde, hakimlerimizle, barolarda avukatlarımız ile bir araya geldiğimizde, hep bu konuları konuştuk. Vatandaşlarımızın boşanma davalarındaki yaşadığı sorunları ortadan kaldırmak istiyoruz. Burada arabuluculuğu da tartıştık. Boşanma davası öncesinde bir arabulucuya gidilmesi önemli. Bu Avrupa ülkelerinin genelinde var, bu bizde de olabilir. Aile arabuluculuğunu da ülkemize kazandırmak istiyoruz" diye cevap verdi.
Boşanma davaları öncesinde arabulucu zorunluluğunun aile hukukunda önemli bir çözüm olacağını söyleyen Tunç, "Boşanma davası öncesinde tarafların belki küçük bir tartışmadan kaynaklanarak, büyüyen aslında aralarında bir geçimsizlik yokken sadece bir kızgınlık nedeniyle avukata yazdırdığı dilekçeyle, çünkü kusuru ispatlayabilmek için dilekçede ağır ithamlar söz konusu oluyor. Ağır ithamlarla karşılaşan kadın ya da erkek, o dilekçeyi aldıktan sonra bir daha o evliliğin düzelmesi mümkün olmuyor. O da daha ağır cevap veriyor. Bu şekilde dilekçeler teatisi ile ilk duruşmaya kadar taraflar birbirlerine tam bir şekilde düşman oluyor. Duruşmaya geldiklerinde ise ailenin tüm mahremiyeti, herkesin önüne dökülmüş oluyor. Çocuklar örseleniyor. Yanında çocuklar var, velayet konuları, nafaka tartışmaları. Konunun kökten çözülmesinde aile arabulucularının çok faydalı olacağına inanıyoruz. Akademisyenlerimizin görüşleri önemliydi. Dünya uygulamalarına da baktık. Hem boşanma hususunda da anlaşabilirler, arabuluculukta. Mahkeme onayı ile kısa sürede sonuçlanır. Boşanma konusunda anlaşma olmazsa, mahkemeye gidilir ve o süreci daha sakin ve daha olgun şekilde başlatmış olurlar. Aile yılında, aile hukuku ile ilgili önemli bir yargı paketini öncelikle görüşlere açacağız, sonrasında da milletvekillerimizin takdirlerine arz edeceğiz" şeklinde konuştu.
"Kira davalarında arabulucu, davaların yarıya yakını anlaşmayla bitirdi"
Tunç, çok fazla mirasçıların bulunduğu ortaklığın giderilmesi davalarında arabuluculukta yaşanan tebligat süresi nedeniyle yaşanan soruyla ilgili ise, "2013 yılında arabuluculuk sistemimize girdi. 2013’te ihtiyari olarak başladı. 2018’te iş, davalarında zorunlu hale getirdik. Sonra ticari davalarda, sonra tüketici davalarında zorunlu hale getirdik. 1 Eylül 20223’ten itibaren de kira davalarında, ortaklığın giderilmesi davalarında, ortaklığın giderilmesi davalarda ve komşuluk hukukundan doğan davalarında da dava açmadan önce arabulucuya gitme zorunluluğu getirdik" dedi.
Kira davalarında arabuluculuk sisteminin önemli bir çözüm olduğunu anlatan Tunç, "Tabi kira davalarında yarıya yakını anlaşmayla sonuçlandı. Yüksek kira artışı nedeniyle çok tatsız tartışmalar olmuştu. Arabuluculuk o noktada önemli çözüm oldu. Yarısı arabulucuda anlaştı. Kira konusunda, yüzde 25 sınırında, tahliye taahhüdünde, yeni kira sözleşmesi konusunda anlaştılar. Kendi aralarındaki uyuşmazlığı barışarak çözdüler" ifadelerine yer verdi.
"Ortaklığın giderilmesi davalarında tebligat sorunları çözülecek"
Tunç, ortaklığın giderilmesi davalarında arabulucuların tebligat ve taraflara ulaşamama gibi yaşanan aksaklıkların giderilmesi için de çalışma yürütüldüğünü kaydederek, "Ortaklığın giderilmesi davalarında da zorunlu hale getirdik. Tabi çok güzel örnekleri de oldu. 40 yıllık, 50 yıllık davalar çözüldü. Mesela Konya’da 50 yıl sürmüştü, anlaşamamışlar, davası devam ediyor. Davadan ayrılarak geldiler, arabuluculuk karşısında o çok sayıda ortak beraber anlaştılar ve uyuşmazlığı çözdüler. Ama tebligat sorunları nedeniyle uzayan hususlar da var. Ortaklığın giderilmesi davalarında, tebligattan kaynaklanan aksaklıklarla ilgili çalışıyoruz. Hukuk işlerimiz bu konuda çalışıyor" dedi.
"Nafaka konusunda yeni düzenleme olacak"
Tunç, mevcut sistemde nafaka davalarının hakkaniyete uygun sonuçlanmasının mümkün olduğunu, mağduriyetler oluşmaması için alternatif düzenlemeler yapılacağını da ifade etti. Yılmaz Tunç, "Nafaka hassas bir konu. Kadınlarımızın mağdur edilmemesi önemli. Tabi özellikle nafaka konusundaki eleştirileri de dikkate alarak bir çözüm yolu bulmak gerekiyor. Burada her dosyanın içerisinde bir hayat vardır. Her dosyayı hakim değerlendirmesi gerekir. Dolayısıyla bazı mahkemeler toptan ödemeye de karar verebiliyor. Değişik ülkelerde değişik sistemler var. 1987 yılından itibaren medeni kanunumuzda süresiz nafaka isteyebilir şeklinde bir hüküm var. Burada özellikle dosya bazında tek tek değerlendirilerek nafakanın belirlenmesi gerekir. Zaten nafakanın kesilmesine ilişkin sebeplerde kanunumuzda var. Yargının bu sorunu tarafları mağdur etmeyecek, hakkaniyete uygun şekilde sonuçlandırması mümkün. Hakkaniyete uygun, her iki tarafı da gözeten ve mağduriyete neden olmayacak bir şekilde her dosya bakımından kararlar verilebilmesi mümkün. Böyle kararların verilebilmesiyle ilgili birkaç alternatif düzenlememiz olacak" ifadelerini kullandı.
Öcalan’ın serbest bırakılması iddiaları
Terörsüz Türkiye sürecinde Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılacağı yönündeki iddialara da cevap veren Bakan Tunç, "Cumhurbaşkanımız şehit ailelerine mektup yazdı. Mektubu okursanız, bizim şehit ailelerimizi üzecek, rencide edecek bir adım atmayacağımız anlaşılır. Şehit aileleri bunu çok iyi biliyor. Onlar Terörsüz Türkiye’yi de destekliyor. Başka analar ağlamasın diyorlar. Dolayısıyla milletimizi rahatsız edecek, rencide edecek, onları üzecek bir adım atmadık, bundan sonra da atmayız. Milletimizin menfaatine olan adımları atarız hep. Pazarlık süreci değil. Burada al-ver süreci söz konusu değil. Terör örgütünün silahları yakması ve feshi var. Bu fesihten sonra adımlar neler olabilir. Burada da milletimizi rahatsız etmeyecek şekilde adımlar atılır. Şehit ailelerimizi rencide edecek hiçbir adım atmayız" şeklinde konuştu.
Adalet dersinin eğitim müfredatına alınması
Adalet dersinin müfredatta olmasıyla ilgili çalışma olup olmadığı yönündeki soru üzerine de Tunç, "Adalet müfredatı seçmeli ders olarak var. Liselerde yok. Aslında liselerde de olması lazım. Adalet mülkün temelidir. Aslında ilkokul birden başlamak lazım adaleti öğretmeye. Burada biz onun tarafındayız ama tamamen Milli Eğitim Bakanlığımızın işi, biz tavsiye ederiz inşallah" diye konuştu.
Bakan Tunç, açıklamalarının ardından çocukluğunu geçirdiği köyde gazetecilerle birlikte hatıra fotoğrafı çekildi.
Programa Bakan Tunç ve gazetecilerin yanı sıra, Bartın Valisi Nurtaç Arslan, AK Parti Bartın Milletvekili Yusuf Ziya Aldatmaz, Ulus Kaymakamı Fırat Kadiroğlu, AK Parti İl Başkanı Yaşar Aslan, Bartın Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Rüfai Şahin, hakimler, savcılar, askeri komutanlar, emniyet müdürleri ve il, ilçe protokolü de katıldı