BAKAN OLMUŞSUN AMA…
Şu cazibeli illerle, teşvikte bilmem kaçıncı bölgede olduğumuz mevzuunun yarattığı zulüm havası memleket ahalisini fırçalama seanslarına dönmüş de, haberimiz yokmu
Şu cazibeli illerle, teşvikte bilmem kaçıncı bölgede olduğumuz mevzuunun yarattığı zulüm havası memleket ahalisini fırçalama seanslarına dönmüş de, haberimiz yokmuş! Müjdeciler bu cümleyi öğelerine ayırmaya çalışırken ben meseleye giriş yapayım!
Cumartesi günü şehir olarak çok önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptık. Mevzu çok önemli olduğu için bizatihi devletin koskoca bir Bakanı açıklama yapmak için üşenmemiş, kalkmış Elazığ’a gelmişti.
Eee, cazibeli iller balonunu patlatmak da ancak bir Bakana yakışırdı! Bu meseleye sonra gireriz. Hafta sonu yaşananlara değinelim önce, nasıl olsa ilerleyen zamanlarda cazibeli fiyaskoyu yazarız.
Efendim, Bakan görünce yağmur görmüş kerkenez boku gibi yayılan kadrolu işgüzar memleket eşrafı cumartesi günü Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’dan fırça yemeğe gitmişlerdi! Yani aslında onlar Bakana bakmaya gitmişler de, Sayın Bakanın canı her neye sıkılmışsa seri halinde fırça yemek zorunda kalmışlar.
Örnek mi?
Konuşmacı eline mikrofonu alıp daha “Sayın Bakanım hoş geldiniz…” der demez, Sayın Bakan “Hikâye anlatma. Sorunu sor. Mikrofonu elinden alırım!” diyerek salondaki cevval hemşerilerimizi trene bakan grup psikolojisine sokmuş bile! (Vdigerahi bu cümleyi ben bile öğelerine ayıramam!)
Fırçalama seansları bu düzeyde devam etmiş. Memlekette de böylesi bir üsluba itiraz edecek babayiğit bulmak… Neyse!
Şimdi yazımın başlığıyla asıl anlatmak istediğim yere gelebilirim…
*****
Öncelikle uyarayım. Bakan olmuşsun ama adam olamamışsın gibi düşük profilli, hakaret kokan cümle kurmam. Hem bu fevkalade kibar, cazibeli tabiatıma hem de zekâma yakışmaz! (Hakiki cazibeden bahsediyorum. Cazibe kılığı altındaki sefil illerle karıştırmayın!)
Başlığın üç noktasız hali şöyle: Bakan olmuşsun ama kimin hatırına olduğunu unutmuşsun.
Sayın Lütfi Elvan, öncelikle biz sizlerden fırça yemek için size oy vermedik. Zaten size hiç oy vermedik! Varlığınızı esasında öncelikle millet iradesine, sonrasında da Recep Tayyip Erdoğan’ın lütfuna borçlu olduğunuzu lütfen unutmayın!
Recep Tayyip Erdoğan olmasa, kim tanırdı sizi? O olmasa, kim ne yapaydı sizi? O’nun hatırına çekiyoruz bütün bu kahrınızı.
Ve dahi unutmayın ki… Yaklaşık olarak iki ay sonra bu ülkenin kaderi referandumda oylanacak. Siz belki siyasetin nimetlerinden sonuna kadar faydalanmış birisi olarak referandumda kötü bir sonuç çıksa dahi gidip evinizde bakan eskisi olarak oturup, hürmet görmeye devam edeceksiniz ama böylesi bir durumda bedeli millet ödeyecek.
Ne sizin siyasi kariyeriniz umurumuzda, ne de siyasi akıbetinizin ne olacağı… Recep Tayyip Erdoğan bin bir çeşit badireler atlatıp ülkeyi bugünlere taşımışken kimsenin koltuk şımarıklıklarına göz yumamayız.
Referandumun nasıl sonuçlanacağı sizin umurunuzda olmayabilir. Lütfen daha özenli olun. İlimize doğru düzgün yatırım yapmıyorsunuz. Müjdelerle haberi verilen cazibeli iller meselesi de fiyasko çıktı. Şimdilik kaydıyla ona da sesimizi çıkartmıyoruz. Bari referandum öncesi moralimizi bozmayın.
Partinizin vekillerini, il başkanını, teşkilat mensuplarını ne hale soktuğunuzun farkında mısınız? Sizin tutumunuz referandum süreci boyunca hepsini zora sokabilir.
*****
Evet sevgili okur, mesele bu işte. Görünen o ki cazibe meselesi balon çıktı. Kimse işin aslını tam olarak anlatmaya cesaret edemiyor. Vaat edilenle ortaya çıkan belli ki çok farklı.
Sayın Bakan beklentiyi karşılamadığı gibi bir de durduk yere insanların moralini bozuyor. Bol hürmetli yalakalıklar Bakanlarımızı kesmiyor mu acaba? Fırçalamak da nedir ya hu?
Şu referandumda Reis Elazığ’a bi gelsin, gidip hepsini bir bir şikâyet edeceğim! Vdigera…