AVRUPA'NIN İLK UZAY MERKEZİ ELAZIĞ'A MI KURULUYOR?

'Bir fotoğrafı incelerken fotoğrafın ne hakkında olduğu ötesinde ne için çekilmiş olabileceğinin de cevabını bulmalıyız

AVRUPA'NIN İLK UZAY MERKEZİ ELAZIĞ'A MI KURULUYOR?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

“Bir fotoğrafı incelerken fotoğrafın ne hakkında olduğu ötesinde ne için çekilmiş olabileceğinin de cevabını bulmalıyız.” der, fotoğrafçı Ara Güler…

“Çekilen her fotoğrafın fotoğrafçısını, deklanşöre basmaya isteklendiren bir amacı ve nedeni vardır. Fotoğrafçının bakış açısı, fotoğrafçıyı kimin görevlendirdiği, fotoğrafın hangi izleyici kitlesini hedeflediği vb. gibi pek çok unsur, bir fotoğrafın neye benzeyeceğine veya nasıl görüneceğine oldukça etki eder.” diye de devam eder…

Bir fotoğraf üzerinde derin analizler yapabilmek adına önemli ip uçları sunar, meraklısına… Kişinin kültürüne, entelektüel bilgisine, yaşama dair deneyimlerine bağlı olarak daha üst düzeyde fotoğrafı anlamaya çalışmasına katkı sağlar… Çünkü, anlamak sevmenin başlangıcıdır. Anlamlı olmalı, anlaşılır olmalı bu yüzden bir fotoğraf…

Anlamak için bir fotoğrafı, öncelikle sorguyla başlamalı. Sorular sormalı mesela;

Fotoğrafta ilk dikkatimi çeken şey nedir? Gözlerim daha sonra (ikincil) neyi gördü / neye bakıyor?
Fotoğrafta insan var ise, vücudun duruşu nasıl görünüyor? Ne yapıyorlar? Bir duyguyu mu yoksa izlenimimi yansıtıyor? Eğer konuşabilselerdi ne söylerlerdi?
Fotoğrafta tekrar eden unsurlar var mı? Nesneler? İnsanlar? Şekiller? Hareketler? gibi…

Bir örneklem ile pekiştireyim konuyu …

      İlk olarak, yukarıdaki fotoğrafa yüzeysel… Sadece bir anlığına bakıp geçtiğimde o an zihnimde ne gibi düşünceler oluşacaktır, ona değineyim… 

Gençlik ve Spor Bakanı ile Elâzığ AKP milletvekilleri bir araya gelmişler. 15 yıldır bir türlü hayata geçiremedikleri yeni stadyum projesini, 43 yıl önce Başbakan Ecevit döneminde hizmete verilen “Elâzığ Atatürk Stadyumu”nun yenilenmesi üzerinden yeniden masaya yatırıyorlar… Özellikle de yıkılıp tekrar yapılan, şahsi keyfiliklerin şehrin gelişiminin önüne geçtiği ve şehre çimento fabrikası kadar sekte vuran, 60’lar sitesinin balkonlarından maçların izlenememesi için kale arkasının yüksekliğini belirleme hususunda dikkat kesiliyorlar…

“Bu kadar yükseklik yeterli mi?”

“Sayın Bakanım, biraz daha mı yükseltsek? Güneşlerini kessek… Yine de nasıl emir buyurursanız?” Hepsi bu…

İkinci olarak ise fotoğrafa bir yabancı gözüyle, bir Fransız gibi… Ama daha derinlemesine ve daha sorgulayıcı baktığımda neler gördüğümü ifade etmeye çalışayım.

Fotoğrafta ilk dikkatimi çeken şey iki farklı elin, ortada askıda kalmış hali oluyor… İkincil olarak ise şahısların gözlüklü ve gözlüksüzler olarak gruplaşmış hdigereri… Kelli felli, kravatlı birkaç önemli  insan, dikkat kesilmiş bir halde, ortadaki çok daha önemli bir insanı dinliyorlar… Hepsinin birden ayakta olmaları, projenin büyüklüğünün önemli ip uçları… Projeye saygıdan oturmuyorlar… Proje lideri, tam karşıdaki şahıs olmalı… Çünkü proje lideri tam karşıda olur… Fotoğrafların tam ortasında… Ona tavan ışığı tam tepeden vurur, çünkü o tavan ışığına simetri durur… Vücudunun duruşu dengeli proje liderinin… Omuz yükseklikleri eşit… Özgüvenli bir duruş sergiliyor diğerlerine göre…

Daha ziyade “Uzay Bilimleri ve Teknoloji Bakanı” gibi duruyor…  Diğer bakanlara gelince onlar sadece bakıyor…

Avrupa’nın ilk Uzay Merkezi’ni hayata geçirmenin son halini kurguluyorlar… Bu kadar girift ve bu kadar önemli bir proje ancak bu şekilde sade ve açık anlatılabilir… Yansıtılabilir deklanşöre…

Sağ elini Uzay Mekiği yapmış Bakan… Mekiğin Uzay Merkezine dengeli bir şekilde nasıl ineceğini anlatıyor… Uzay üssüne iki mekiğin aynı anda ineceğinin göstergesini hemen sol yanındaki gözlüklü şahsın katkısıyla ifade ediyor… Sağ yanındakilerinin ellerinin masaya serpilmiş olması merkez üssünde pek çok mekiğin aynı anda konuşlanmış olacağının göstergesi… Ya da Sayın Bakan’ın eli ağır olur düşüncesiyle masayı dengede tutma adınadır… Eli göbeğinde bağlı olan ise hiyerarşi iliklerine kadar işlemiş klasik bir devlet memuru gibi… Çay siparişi alacak ama bir türlü soramamanın kaygısında…

Belki de çok daha önemli bir projedir üzerinde tartıştıkları… Ya da çocukluklarına gitmişlerdir bir anlığına… “El el epenek, elden çıkar kepenek” oyununu oynuyorlardır… Kim bilir?

“Fotoğraflara bakarken onların masum olduğunu düşünmek tamamen yanlıştır.” Der ara Güler… Hiçbir fotoğraf masum değildir ve çok basit ve sade de olsa her fotoğrafın arkasında bir şeyler gizlenmiştir.  Çünkü masum göz yoktur. Çocuklarınkinden başka…