Zülfü Demirbağ: 'Genel merkezin ya da isimlerin değil milletin vekili oldum'

Elazığ'da kendisine olan sevginin taban siyasetinden kaynaklandığını vurgulayan Demirbağ, vekillik yaptığı 3 dönem de halkın teveccühü ile listelerde yer aldığını, hiçbir zaman genel merkezin ya da genel merkezdeki güçlü isimlerin adayı olmadığını vurguladı.

Bir önceki çözüm sürecinin en aktif siyasetçilerinden biri olan, terör konusunda en yakınından birini şehit vermiş bir isim olarak sürecin çok önemli olduğunu, yakın bir tarihte bu konunun öneminin daha net anlaşılacağını ifade etti. Demirbağ, aynı zamanda Ak Parti'nin Elazığ'da ve Türkiye'de halkla eskisi gibi iletişim kuramadığını dile getirdi. İşte Demirbağ ile yaptığımız o röportaj:

Sayın Vekilim, sizler ilk günden bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında olan ve vekil olmasanız bile bu yolda çalışmalarınızı sürdüren bir isimsiniz. Bu enerjiyi nerden buluyorsunuz?

'Bizim siyasi geçmişimiz yetmişli yıllara kadar uzanır. 1980 darbesi olduğunda Sayın Cumhurbaşkanımız İstanbul Gençlik Kolu Başkanıydı, ben ise Elazığ'daydım. Bir tevafuk olarak 1994'te Cumhurbaşkanımız İstanbul'daydı, kayınpederim de Iğdır İl Başkanıydı. PKK tarafından tehdit edilmesine rağmen seçimlere girdi, belediye başkan adayı oldu. Ancak kaçırıldı ve seçimden sonra şehit edildi.1980 darbesine kadar Milli Selamet Partisi Gençlik Kolu Başkanı olarak görev yaptım. Cumhurbaşkanımız da İstanbul'daydı, o dönemlerde sık sık görüşürdük. Kendisi belediye başkanı olduktan iki ay sonra bizi yanına aldı; yol müdürü ve ulaşım daire başkanı olduk. Belediye bürokrasisinin ilk kadrolarındaydık. Dört yıl boyunca birlikte çalıştık. Daha sonra Cumhurbaşkanımız ekibini yanına aldı, biz de oradaydık. İSTAÇ yönetiminde ve çeşitli birimlerde görev yaptık.2002'de AK Parti kurulurken memur olduğumuz için kuruluş aşamasında bulunmadık. Ancak ilk seçimde üçüncü sıradan aday gösterildik ve milletvekili olduk. Sonraki dönemde açık sözlülüğümüz nedeniyle bazı kişiler engel çıkardı ama daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımız bizi birinci sıradan aday gösterdi. 2011'de yeniden milletvekili olduk. Elazığlı hemşehrilerimizin de büyük desteğiyle o seçimde Türkiye beşincisi olduk, yüzde 67,5 gibi rekor bir oy aldık.Davutoğlu döneminde iki kısa seçim dönemi yaşandı. O dönem ciddi bir hayal kırıklığı vardı. Hükümet kurulamayınca ikinci seçime gidildi ve yüzde elliye yakın oyla tekrar iktidara geldik. Ancak ben o dönem listede yoktum. 2018'de dördüncü sıradan aday gösterildik. Az bir farkla seçildik; bin dört yüz civarında fark vardı. Bu da aslında isabetli oldu. Çünkü her zaman söylerim: biz fukara ve gariban duasıyla kazandık.Ben hiçbir zaman bölgecilik yapmadım. Palu'da da, Sivrice'de de, Keban'da da aynı şekilde sevgi gördüm. Üç dönem milletvekilliğim boyunca Palu ve çevresindeki ilçelerin tamamında seçim kazandık. Ancak aday olmadığım dönemlerde hepsi kaybedildi.

Sayın Vekilim, Elazığ'da size karşı büyük bir teveccüh var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

'Bugün Elazığ'da da halkla iç içeyiz. Taziyelere, düğünlere, ilçelere gidiyoruz. İnsanlarımızla doğrudan iletişim kuruyoruz. Ekonomik sıkıntılara ve siyasetteki yıpranmalara rağmen, geçmiş dönemlere göre çok daha fazla ilgi, sevgi ve saygı görüyorum.Ben oldu olası derim ki, şiarım taban siyasetidir. Taban siyaseti nedir? En üst düzeyde, en yorucu ve en riskli siyaset anlayışıdır. Çünkü bütün tabanla aile gibi kaynaşacaksın, iç içe olacaksın. Onların taleplerini alacak, ilgileneceksin.Telefonum sürekli çalar; il dışından, yurt dışından arayanlar olur. Milletvekili olmadığımız hlde de üç beş kişi gelir, ismini sorarım, talebini alırım. WhatsApp'tan gönderirim, ilgilenirim, bilgi notu yollarım; 'oldu' ya da 'olmadı' diye geri dönüş yaparım. Bu işler yorucudur.Ama yukarıdan bir abi, baba, abla ayarlayarak siyaset yapmak en kolay iştir. Gidersiniz, onlara yağ çekersiniz, onlarla güzel ilişkiler kurarsınız; sonra milletvekili olursunuz. O durumda gerçek anlamda milletvekili olamazsınız; sadece o kişilerin vekili olursunuz.Mesela genel merkeze gidip Fatma Hanım'a saygı gösterdim; baktı ki efendi, ısrar etti ve beni listeye aldı. O zaman Fatma Hanım'ın milletvekili olurum; AK Parti'nin, Tayyip Erdoğan'ın kurduğu partinin ya da milletin vekili değilim. Ben hep milletin vekilliğine talip oldum.'

Terörsüz Türkiye süreci hakkında neler söylersiniz?

'Kayınpederim 1994'te Cumhurbaşkanımız İstanbul Belediye Başkan adayıyken Iğdır İl Başkanıydı. PKK tarafından tehdit edilmesine rağmen seçimlere girdi ve şehit edildi. PKK, Kürt çocuklarının okuyup doktor, hakim, savcı, iş adamı olmasını istemedi. Devletimiz bu süreçte cesur adımlar attı, Cumhurbaşkanımız da arkasında durdu. Doğu ve Güneydoğu'da yollar, üniversiteler, hastaneler, deprem konutları, köprüler yapıldı. CHP dönemlerinde bunların hiçbiri yapılamadı.'
Elazığ'da geçtiğimiz dönem Milletvekili listeleri açıklandığında, 'gelen gideni aratmasın' tarzında yorumlar yapıldı. Bununla birlikte bu dönem Ak Parti'nin Elazığ'da net bir birlik ve beraberlik sağlayamadığına dair eleştiriler de var. Geçtiğimiz gün bunu Şerafettin Yıldırım da dile getirdi. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
'Benim de milletvekili olduğum geçmiş dönemlerde zaman zaman uyumsuzluklarımız oldu. Bu durum piyasada fazlasıyla konuşuldu. Aslında yanlıştı. Bir sonraki dönemde zaten hiçbirimiz listelerde yer almadık, bu da o dönemde bahane edildi. Elbette haklı tarafları vardı ama şunu da kabul etmek lazım: parti bu tür durumlara dikkat eder.Asıl önemli olan ise mümkün mertebe bu tür olumsuzlukları dışarıya yansıtmamaktır.

Muhalefetin, özellikle CHP'nin mevcut hali hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

'Bir Türkiye düşünün; şu anda muhalefet diye bir şey yok. Hl içler acısı. İmamoğlu, Yavaş, Özgür… Hangisini getirirseniz getirin, hepsini toplasanız Tayyip Erdoğan'ın zektı etmez. Kusura bakmasınlar, bunlar talan ekibi. Belediyelere bakıyorsunuz; sadece İstanbul değil, her taraf dökülüyor. Yaptıkları kayda değer bir icraat yok.Ankara örneğine bakalım: Mansur Yavaş için 'az laf, çok iş' denir ama gerçekte olan 'az laf, sıfır iş.' Hiçbir şey yok. İmamoğlu deseniz, durum ortada. Belediyecilikte başarısızlıkları belgelerle ortaya çıkıyor. Milletimiz bunları zamanla daha net görecek. Bu insanlardan idareci olmaz.Ben İstanbul'a sekiz buçuk yıl hizmet ettim. Ulaşım daire başkanlığı yaptım, bütün yollar elimden geçti. Elazığ'dan örnek vereyim: Bundan dört yıl önce ikinci el bir Talisman aracım vardı. Sanayiden dönerken bir çukura girdik; altyapı çalışmaları başlamış ama doğru düzgün planlama yapılmamıştı. Kartel gitti, arabayı yatırdım. Bugünkü parayla yirmi bin lira harcadım ve on beş gün arabasız kaldım. Benim imknım vardı, arkadaşlarım sağ olsun destek oldular. Ama düşünün; orada başka bir vatandaş olsa? Bu, doğrudan partiye hakaret gibi olur. Bizim buna hakkımız yok.

Yeni dönemde tekrar Milletvekili olmayı düşünüyor musunuz?

'Biz gençlik yıllarımızdan beri liderimizle birlikte olduk, yükünü paylaşmaya çalıştık. Halkla doğrudan iletişim kurduk, tabana hizmet ettik. Özetle siyasette samimiyet, tabanla iç içe olmak ve halkın taleplerine duyarlılık esastır.Cumhurbaşkanımız hep söyler: 'Eskiyle yenisi aynı olmaz; her dönem kendi dönemidir.' Toplantılarda bunu sıkça vurgular. Bir bakanı aradığımızda ben doğrudan ararım; bakan yardımcısıyla, genel müdürle irtibata geçeriz. Müsait değilse kısa sürede geri dönerler. Dolayısıyla üzerimize düşeni yapıyoruz, halktan kopmuyoruz. Arkadaşlarımız da kendi kapasiteleri ve tarzları çerçevesinde mutlaka bir şeyler yapıyorlar. Onların hareket arzı neyse, bizimkisi odur; nihayetinde seçim geldiğinde millet kararını verir, sandığa gider ve gereğini yapar.Arz-talep meselesi her şeyde belirleyicidir; piyasa da böyle işler — az talep çerçevesinde canlanır. Yeni dönemde tabandan güçlü bir talep olursa elbette göreve kaçmayız; yoksa üç dönem yaptık, Allah Tayyip Bey'den de milletimizden razı olsun, fazlasıyla müteşekkiriz. Halk arasında dolaşırken oyları dahi tahmin ederim; genelde yanılmam. Bugün itibarıyla ihtiyaç görüyorsam çalışırım; yarın şartlar değişir, ihtiyaç olursa tekrar düşünürüz, muhtemelen aday oluruz. Ama şartlar değişir de bizim olmamız gerekmezse, zorlamayız.

Özel Haber

Bakmadan Geçme