YORUM SİZİN

Kadın cinayetleri, evlilik içi şiddet, tö

TAKİP ET
Kadın cinayetleri, evlilik içi şiddet, töre cinayetleri, günümüzde ne kadar normdigereşmiş bir durum artık. Bunlara neden olan  durumları tek bir sebebe indirgemek kuşkusuz yanlış olur. Ağırlıklı olarak düşündüğümüzde, kadınları hedef alan cinayetlerin çoğunlukla geleneksel değerler bahanesiyle işlendiği görülecektir. Diğer yandan töre cinayeti olarak adlandırılan ve aile meclisinden çıkan karara göre işlendiği iddia edilen bir anlamda meşrulaştırılan kadın cinayetleri, sebepleri ve sonuçlarıyla birlikte ayrıca ele alınması gereken ve düşünülmesi gereken bir durumdur. Aile meclisi oturup karar verirken acaba hiç düşünmüşler mi Allah'ın bize vermiş olduğu bir canın hayatını sonlandırmak bizim haddimize mi diye? Bu sadece töre cinayetleri için geçerli değil maçoluk yapıp kadınları yola getirebileceğini düşünenler içinde geçerli. Ayetlerin birinde şöyle buyurulur 'Ey İnsanlar! Biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. (İyice bilin ki) Allah katında en üstün olanınız O'nun bilincine en derin bir biçimde varanızdır. İlah bilendir, haberdar olandır.'  anlayacağınız o ki önemli olan yaptıklarımızın bilincinde olmak. Kadınlar erkeklere verilmiş hediye gibidir, nasıl ki arkadaşınız size hediye verip onu yıllarca koruyup saklıyorsanız kadınları da öyle koruyup saklayınız kalbinizde.

Erkek egemenliğinin had safhada olduğu Türkiye'de erkeğin koyduğu kurdigerara göre şekillenen yaşam biçimleri, tek taraflı olduğu sürece ne kadar sağlıklı olabilir ki. Boşanmalar çoğalıyor ve kadın erkek ilişkisinin bitirilmesinde de son sözü erkek söylüyor. Son yıllarda bilinçlenen kadınlar yaşam haklarının ihlal edilmesine karşı çıktıklarında bu defa şiddete,zora,maruz kalıyorlar ya katlediyorlar yada intikam almaya çalışıyorlar. Hayatı bu kadar acımasızca yaşamaya gerek var mı kadınları anlamaya çalışmak varken.

Türkiye'de zihniyet, kadını bir kez sahiplendikten sonra, artık boşansa ya da ayrılsa bile kendi namusu olarak gördüğü için, kadın ayrılamaz,boşanamaz,yapamaz edemez gibi anlayışlar bulunuyor, sahiplenmen güzel, gerçek anlamıyla değer verdiğini hissettirmen güzel ama, aması var bunu gerçek anlamıyla hissettirmen lazım, kalbinden hissettirmen lazım. Karşılıklı anlayışa bağlı olduğunu kabul etmeliyiz. Aslında bu sorunlar sadece  iki evli kişiden de kaynaklanamayabiliyor, anne ve babadan da kaynaklanan durumlar var. Evlenme aşamasında olan birinin, annesi; kızım her dediklerini yapma, sana bir şey derlerse çık gel hemen biz burdayız,demesi ne kadar doğru tartışılır. Siz daha evlenmeden bunları zihniyetlerine yerleştiriyorsanız en ufak bir problemde çıkıp gelecek ve anlaşmazlıklar olacak. Saygı göstermeli insan, en küçük bir problemde ailelere yansıtılmamalı, kendi aralarında bir yolda uzlaşmalı insan.

Sadece bu etkenler nedeniyle kadınlara yönelik cinayetlerin arttığı düşüncesi şüphesiz yanlış olacak. Buna rağmen son on yıllık sürece bakıldığında artan kadın cinayetlerinin en önemli sebebinin, kendini ispat etmiş kadınların var olma mücadelesi olduğu görülecektir. Bu değişimin önünde durulamayacağına göre, değişimi kolaylaştıran ve kadınların erkeklerle eşit haklara sahip ve kendi kaderlerini yaşamaya çalışan bireyler oldukları ve sevgi hissi bilincinin yerleştirilmesi atılacak ilk ve en önemli adım olacaktır.

Sevgi emek ister, sevmek, sevdiğini hatalarıyla, yanlışlarıyla birlikte kabul edebilmektir, öylece yarı yolda bırakıp gitmek değildir. Kendini ve karşındakini düzeltebilmektir. Düzeltmeye çalışırken bile sevginle ruhunu sarabilmektir marifet. Ömür boyu seviyorum demek yetmez bazen ömür nedir ki? Sonsuzluğun sonuna kadar seninleyim diyebilmelidir insan. Sonsuzluğun sonuna kadar en güzel şekilde yaşayabileceği şekilde çaba göstermektir.

 

 

 

 

Bakmadan Geçme