YENİ GÜNDEM DERSİM
Bir dönem Turgut Özal'ın uyguladığı metottu. Zaman zaman ve çoğu kez yurtdışı gezilerinden önce gündeme bir şey atar ülke, kendisi yurda dönene ya da yeni bir konu gündeme getirene kadar günlerce o konuyu konuşur ve tartışırdı.
Geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan ve televizyonlarda tartışılan konusu Kanal İstanbul idi. Siyasiler, gazeteciler hatta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un gündeminde bile Kanalistanbul yer tutmuştu.
Bu haftanın müstakbel konusu ise; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019 Necip Fazıl Ödülleri'nde; 'CHP'nin araştırılması gereken karanlık noktaları bulunuyor' diye söze başlayıp ardından 'İskilipli Atıf Hoca'nın idamından, Dersim olaylarına, Türkçe ezan zulmünden, 27 Mayıs darbesindeki rolüne kadar pek çok üzücü hadisede CHP, kendi tarihiyle yüzleşme cesareti gösterememiştir' cümlesi olacak gibi.
Tayyip Erdoğan'a tek adam, diktatör, diye CHP'nin, tek parti döneminin mercek altına alınması ve varsa hataların budan da özür dilenmesi gerekir. Örneğin; kıyafet devriminden yıllar önce İskilipli Atıf Hoca tarafından yazılan 'Frenk Mukallitliği ve Şapka' eserinden dolayı neden idam edildiği, her ilde neden darağaçlarının kurulduğu, bugün Elazığ'da bir mahalleye ismi verilen General Abdullah Alpdogan'ın kim olduğu, o dönem CHP il Başkanlarının neden aynı zamanda şehrin valisi olduklarının artık konuşulması lazım.
O gerçekler konuşulmadan, bugüne bakıp tek adam ve diktatör tanımlamalarını yapmak gerçeklerden kaçmak gibi olur.
Erdoğan'ın dediği gibi önce CHP kendi geçmişiyle yüzleşmeli ve gerekirse özür dilemelidir. Bu tavır CHP'yi küçültmez aksine yüceltir.
CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu'ndan beklediğimiz kadar, Dersim mağdurlarının yaşadıklarını bizzat şahitlerden defalarca kez dinlediğine emin olduğumuz ilimiz milletvekili Gürsel Erol'dan da cesur ve adil bir duruş sergilemesini bekliyoruz.
İktidarın hizmetlerine sahip çıkıp bunda benim de payım var demek kolay. Asıl hizmet gönül coğrafyasında hep kor halinde olan gerçekleri kimseden korkmadan vicdanının sesine göre dile getirmektir. Ve bu konuda Kılıçdaroğlu'ndan sonra konuşması gereken ikinci şahıs da Gürsel Erol'dur. Dersim'in ve tüm dersim mazlumlarının manevi sorumluluğu Gürsel Erol'un üzerindedir. Bu hafta bu gündemle kendisine yapılacak televizyon programları tekliflerini mazeret gösterip reddetmeyeceğine inanıyoruz.
Geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan ve televizyonlarda tartışılan konusu Kanal İstanbul idi. Siyasiler, gazeteciler hatta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un gündeminde bile Kanalistanbul yer tutmuştu.
Bu haftanın müstakbel konusu ise; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019 Necip Fazıl Ödülleri'nde; 'CHP'nin araştırılması gereken karanlık noktaları bulunuyor' diye söze başlayıp ardından 'İskilipli Atıf Hoca'nın idamından, Dersim olaylarına, Türkçe ezan zulmünden, 27 Mayıs darbesindeki rolüne kadar pek çok üzücü hadisede CHP, kendi tarihiyle yüzleşme cesareti gösterememiştir' cümlesi olacak gibi.
Tayyip Erdoğan'a tek adam, diktatör, diye CHP'nin, tek parti döneminin mercek altına alınması ve varsa hataların budan da özür dilenmesi gerekir. Örneğin; kıyafet devriminden yıllar önce İskilipli Atıf Hoca tarafından yazılan 'Frenk Mukallitliği ve Şapka' eserinden dolayı neden idam edildiği, her ilde neden darağaçlarının kurulduğu, bugün Elazığ'da bir mahalleye ismi verilen General Abdullah Alpdogan'ın kim olduğu, o dönem CHP il Başkanlarının neden aynı zamanda şehrin valisi olduklarının artık konuşulması lazım.
O gerçekler konuşulmadan, bugüne bakıp tek adam ve diktatör tanımlamalarını yapmak gerçeklerden kaçmak gibi olur.
Erdoğan'ın dediği gibi önce CHP kendi geçmişiyle yüzleşmeli ve gerekirse özür dilemelidir. Bu tavır CHP'yi küçültmez aksine yüceltir.
CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu'ndan beklediğimiz kadar, Dersim mağdurlarının yaşadıklarını bizzat şahitlerden defalarca kez dinlediğine emin olduğumuz ilimiz milletvekili Gürsel Erol'dan da cesur ve adil bir duruş sergilemesini bekliyoruz.
İktidarın hizmetlerine sahip çıkıp bunda benim de payım var demek kolay. Asıl hizmet gönül coğrafyasında hep kor halinde olan gerçekleri kimseden korkmadan vicdanının sesine göre dile getirmektir. Ve bu konuda Kılıçdaroğlu'ndan sonra konuşması gereken ikinci şahıs da Gürsel Erol'dur. Dersim'in ve tüm dersim mazlumlarının manevi sorumluluğu Gürsel Erol'un üzerindedir. Bu hafta bu gündemle kendisine yapılacak televizyon programları tekliflerini mazeret gösterip reddetmeyeceğine inanıyoruz.