TAHTA
Kırılması güç bir tahtadan yazmak istiyorum sizlere
Kırılması güç bir tahtadan yazmak istiyorum sizlere. Neden yapıldığı, nasıl boyandığı, kalınlığı, ebadı ne bilinmiyor. Bilinen tek şey bu tahtanın değerinin çok büyük olduğudur. Öyle altın kaplama falan de değil. Birde tahtada yazılı olanları ödemek zorundasın. Yoksa canın çok fena yanar. Okul tahtası değil ki silip atasın, üzerini çizesin, karalayasın. Hangi senetle, hangi çekle, hangi imzayla yazılmışsa geçmiyor bir türlü. Kıymeti, gücü yazılan rakama bağlı. Anlamışsınızdır hangi tahtadan söz ettiğimi. Kim koymuşsa adını, koymaz olaymış diyorum. Transfer tahtası. Takımlar lig den düşüyor, efendim tahta kapalı. Takımlar transfer yapamıyor, tahta kapalı. Takımlar kapatılıyor, borçlar dağlar kadar, tahta kapalı. Bu tahta öyle kırılacak cinsten de değil. Balyozla, baltayla kırılamıyor. Kırılabilmesi için tüm şehrin el, ele verip güçlü olması gerekiyor. Kısaca bu tahta kimsenin gözünün yaşına bakmadan, paradan başka birşey de tanımıyor. Açılabilmesi için, iyi niyet, samimiyet, ekonomik dengeler, istikrar kısaca tüm olumlulukların bir arada olması gerekir. Borçlanayım, senet vereyim, çek vereyim hesabı yaparsan direkten döner haberin olsun. Mazin başarılarla doluymuş, köklü kulüpmüşsün, kaliteli yöneticilerin varmış, iyi futbolculara sahipmişsin, taraftarın sayısı çok muş, geçeceksin bunları. Hani Napolyon demiş ya, para, para, para. Hadi, süper lig desin, korkundan gelir ve giderlerini bir şekilde dengeleyebiliyorsun. Naklen yayın gelirlerin yüksek, reklam gelirlerin fazla, sponsorları rahatlıkla bulabiliyorsun, kıymetli federasyonun, alacağın galibiyete ve beraberliğe primleri bol keseden sana veriyor, bir şekilde işin kıyak. Peki, gariban alt liglerdeki takımlar suç mu işliyorlar ülke futboluna katkı sağlama çabalar verirlerken. Aman sesin çıkmayacak, genel kurul toplantılında bana oy verirsen seni kollarım, gelirin yoksa, sponsorun yoksa ben karışmam ne halin varsa gör demekle mi bu işler oluyor. Bak federasyon şunu iyi bil. Bu takımların tahtasının kapalı olmasının tek nedeni sensin. Bu takımlar borçlanırken sen göz yumarsan, aldıkları hocalara, futbolculara sözleşme yaparken ödemelerini garanti altına alma gayretini sen ilk göstermezsen olacağı budur. Bankalar bile konut kredisi verirken ilgili konut için ipotek koymakla kalmayıp bir de sigorta yaptırıyor. Sen ise, istediğin takıma yardımcı ol, göz yum, süper lige çıkarsan sana yardımcı olurum, ödersin hesabı yap, sonrada Türk futbolundan başarı bekle. Kesin çözüm, senin yapında oluşacak yeni bir sistemden geçiyor bilesin. Öyle tahtayla, suntayla olmaz bu işler. Adam gelir yönetici olur, takımı borçlandırır, batırır, çeker gider, sesin çıkmaz yeni gelen yöneticilerin binersin boyunlarına, acısını tüm şehir çeker. Şu an aklıma gelen takımlara bakıyorum, Manisaspor, Samsunspor, Denizlispor, Elazığspor bizim lig de canı yanan kulüplerimiz. Birde bu yolda canı sıkılan, ya da bu tahtaya çarpmama uğraşı veren takımlar var. Bunun yanında günü kurtarma hesabı yapan, tahtayı azıcık ucundan açıp içeri gireyim de yarına bakarız hesabında olan takımlarda var. Kısaca, bu gidişat, gidişat değil. Sonu uçurum görünüyor. Büyük devletimiz, her gün SODES ve KOSGEB anlamında dünya kadar kredi, karşılıksız hibe veriyor bu ülkenin vatandaşına, şirketine. Futbolu da bir turizm, bir gönül, bir hizmet, bir başarı işi olarak görüyor isek, niye onlara var da bunlara yok demek geliyor içimizden ama anlayan kim.