SENİ ŞÖHRET EDECEĞİM!
Adam diyor beni şöhret et!
Daha önce sırf spor olsun diye bir iki defa gönlümü eğlendirmiştim! Ama
Adam diyor beni şöhret et!
Daha önce sırf spor olsun diye bir iki defa gönlümü eğlendirmiştim! Ama durmuyor. Beni tam şöhret et diyor…
O zaman benim başım gözüm üstüne…
*****
Nerden icap etti bilmiyorum, aklıma bir fıkra geldi. Önce bir fıkra anlatayım, sonra konuya döneriz. Fıkranın konuyla ilgisi yok ama güzel bir fıkra…
Dabakanede çalışan bir cevval yurdum evladı varmış. Pek gözü açılmamış, saf, tecrübesiz… Borsa mı oynamış, yolsuzluk yapmışta Borsadan mı atılmış, o kadarını bilmiyorum!
Bir gün yanına bir arkadaşı gelmiş. Demiş ki; 'Gardaş Antalya kaynıyor. Hangi hatuna zina (Allah uzak etsin!) teklif etsen kabul ediyor!'
Bizim Dabakane işçisi abaza cevval düşmüş yola, Antalya'ya gitmiş.
Sokakta yürürken pencerenin birisinde bir kadın görünce arkadaşının dedikleri aklına gelmiş. Kadına; 'Ablaaa, abe evde mi?' diye sormuş.
Kadın; 'Hayırdır, neden sordun?' demiş.
Bizim okuma yazması ilkokul seviyesinde olan şaşkın Dabakane işçisi şöyle demiş:
'Heç abla, dedim abe evde yoksa gelem şe edek!'
Bunun üzerine kadın Dabakane işçisine bağırmış, hakaretler etmiş. (Helal sana namuslu abla) Hoş, hakaret iltifatmış bizim Dabakane işçisi için ya, neyse…
Akşam kadın olup biteni kocasına anlatmış. Kocası kadına 'yarın da aynı adam gelirse kocam evde yok de ve içeri al, onu bekleyeceğim' diye tembihlemiş.
İkinci gün Dabakane işçisi o sokaktan geçerken kadına aynı soruyu sormuş. Kadın, kocam evde yok, buyur gel demiş…
Gezme Dabakane işçisi bu dağlarda, seni avlarlar dediğinizi duyar gibiyim!
Dabakane işçisi eve gidince kadının kocası… Bu kısmı siz okuyucularımın hayal gücüne bırakıyorum!
Neyse…
Üçüncü gün Dabakane işçisi başka yer yok gibi yine aynı sokakta gezerken kadına yine sormuş: 'Ablaaa, abe evde mi?'
Kadın hafif şekilde imalı imalı gülerek, yok demiş. Dabakane işçisine, buyur gel deyince, işçi kadına şöyle demiş:
'Yok abla, abe evde yoksa daha neye gelem!'
*****
Şimdi bizim medya mahdigeresinde ortalama Türkçeyi doğru düzgün konuşup yazamayan bir arkadaşımız var. Benden başka yazacak konu bulamıyor. Varsa Cengiz, yoksa Cengiz!
Bazen düşünüyorum, acaba suçlu ben miyim diye. Bir iki defa kendisine ayar verince yazmaya devam etti. Belli ki hoşlanıyor. Elazığ deyişiyle, kefçisi olmuş!
Fıkradaki cevval Dabakane işçisi gibi. 'Cengiz yoksa daha ne yazayım?!'
Elazığspor ile ilgili belge istemiş, kendisine vermemişim. Sen kimsin ki?
Lütfen bu soruda sesimi yükselttiğimi düşünün…
Sen kimsin?
Ki kendisine Elazığspor Başkanının adını bile bilmeyen internet sitelerini muhatap almıyoruz demiştim!
Bir gazetenin genel yayın yönetmeni havasıyla ortalıkta geziyorsun ama gazetende yazamıyorsun. Şamar oğlanına çevirmişler. Her gün, 'Kişisel husumetlerini gazetemize alet etme, delilsiz, belgesiz ortaya çıkma, adam ol…' diye zılgıt yiyorsun.
Kendisine bir internet sayfası kurmuş. Spor haberlerine bakıyorsun Cengiz Gülaç'ın şahsi albümü gibi! Bir tek sünnet fotoğraflarım yok!
Çimento fabrikası ile ilgili yapılması düşünülen çevreci eylemden rahatsız olmuş. Konuyu benim gündeme taşımam manidarmış. Yıllardır konuşulan bir problemin dile getirilmesini Belediye ile irtibatlandırmaya çalışmış. (Bu konuyu daha sonra yazacağım)
Belediye Başkanından önce MHP'nin meclis üyeleri inisiyatif aldı. Onlarda mı belediyeye kürek çekmeye çalışıyor? STK'lar neden sahipleniyor? Elazığ'ın sorunları seni neden hiç ilgilendirmiyor?
Gücün yetiyorsa Elazığ'ın bir yarasına merhem ol da, peşinden gelelim! Çimento fabrikası yetkilileri bile fabrikanın taşınması gerektiğine itiraz etmezken, neyi, niye, hangi menfaat karşılığı savunuyorsun? Ayrıca gazetende de savunsana. O gazetenin yayın politikası senden sorulmuyor mu? Bu kadar önemli bir konuyu gazete okuyucularından niye esirgiyorsun?
Yok eğer gazete patronajı izin vermiyorsa, neden istifa etmiyorsun? Büyük gazeteci, sansüre neden sessiz kalıyorsun?
Bak işte, bana sansür koyacak kimse yok. Haberkent'te yazdığım zaman sansür konusundaki hassasiyetimi Efraim Gündem'e sor. Şimdi de Ahmet Toprak'a sor.
Yok yok, senin derdin şöhret olmak!
Seni de, çimento fabrikası tartışmalarında safı(!) ortaya çıkan herkesi de şöhret edeceğim!
Vdigera bak!
*****
-Hadi bugün şu konuyu yazalım.
-İçinde Cengiz geçiyor mu?
-Yooo.
-E daha o zaman neye yazayım, kalsın!
Daha önce sırf spor olsun diye bir iki defa gönlümü eğlendirmiştim! Ama durmuyor. Beni tam şöhret et diyor…
O zaman benim başım gözüm üstüne…
*****
Nerden icap etti bilmiyorum, aklıma bir fıkra geldi. Önce bir fıkra anlatayım, sonra konuya döneriz. Fıkranın konuyla ilgisi yok ama güzel bir fıkra…
Dabakanede çalışan bir cevval yurdum evladı varmış. Pek gözü açılmamış, saf, tecrübesiz… Borsa mı oynamış, yolsuzluk yapmışta Borsadan mı atılmış, o kadarını bilmiyorum!
Bir gün yanına bir arkadaşı gelmiş. Demiş ki; 'Gardaş Antalya kaynıyor. Hangi hatuna zina (Allah uzak etsin!) teklif etsen kabul ediyor!'
Bizim Dabakane işçisi abaza cevval düşmüş yola, Antalya'ya gitmiş.
Sokakta yürürken pencerenin birisinde bir kadın görünce arkadaşının dedikleri aklına gelmiş. Kadına; 'Ablaaa, abe evde mi?' diye sormuş.
Kadın; 'Hayırdır, neden sordun?' demiş.
Bizim okuma yazması ilkokul seviyesinde olan şaşkın Dabakane işçisi şöyle demiş:
'Heç abla, dedim abe evde yoksa gelem şe edek!'
Bunun üzerine kadın Dabakane işçisine bağırmış, hakaretler etmiş. (Helal sana namuslu abla) Hoş, hakaret iltifatmış bizim Dabakane işçisi için ya, neyse…
Akşam kadın olup biteni kocasına anlatmış. Kocası kadına 'yarın da aynı adam gelirse kocam evde yok de ve içeri al, onu bekleyeceğim' diye tembihlemiş.
İkinci gün Dabakane işçisi o sokaktan geçerken kadına aynı soruyu sormuş. Kadın, kocam evde yok, buyur gel demiş…
Gezme Dabakane işçisi bu dağlarda, seni avlarlar dediğinizi duyar gibiyim!
Dabakane işçisi eve gidince kadının kocası… Bu kısmı siz okuyucularımın hayal gücüne bırakıyorum!
Neyse…
Üçüncü gün Dabakane işçisi başka yer yok gibi yine aynı sokakta gezerken kadına yine sormuş: 'Ablaaa, abe evde mi?'
Kadın hafif şekilde imalı imalı gülerek, yok demiş. Dabakane işçisine, buyur gel deyince, işçi kadına şöyle demiş:
'Yok abla, abe evde yoksa daha neye gelem!'
*****
Şimdi bizim medya mahdigeresinde ortalama Türkçeyi doğru düzgün konuşup yazamayan bir arkadaşımız var. Benden başka yazacak konu bulamıyor. Varsa Cengiz, yoksa Cengiz!
Bazen düşünüyorum, acaba suçlu ben miyim diye. Bir iki defa kendisine ayar verince yazmaya devam etti. Belli ki hoşlanıyor. Elazığ deyişiyle, kefçisi olmuş!
Fıkradaki cevval Dabakane işçisi gibi. 'Cengiz yoksa daha ne yazayım?!'
Elazığspor ile ilgili belge istemiş, kendisine vermemişim. Sen kimsin ki?
Lütfen bu soruda sesimi yükselttiğimi düşünün…
Sen kimsin?
Ki kendisine Elazığspor Başkanının adını bile bilmeyen internet sitelerini muhatap almıyoruz demiştim!
Bir gazetenin genel yayın yönetmeni havasıyla ortalıkta geziyorsun ama gazetende yazamıyorsun. Şamar oğlanına çevirmişler. Her gün, 'Kişisel husumetlerini gazetemize alet etme, delilsiz, belgesiz ortaya çıkma, adam ol…' diye zılgıt yiyorsun.
Kendisine bir internet sayfası kurmuş. Spor haberlerine bakıyorsun Cengiz Gülaç'ın şahsi albümü gibi! Bir tek sünnet fotoğraflarım yok!
Çimento fabrikası ile ilgili yapılması düşünülen çevreci eylemden rahatsız olmuş. Konuyu benim gündeme taşımam manidarmış. Yıllardır konuşulan bir problemin dile getirilmesini Belediye ile irtibatlandırmaya çalışmış. (Bu konuyu daha sonra yazacağım)
Belediye Başkanından önce MHP'nin meclis üyeleri inisiyatif aldı. Onlarda mı belediyeye kürek çekmeye çalışıyor? STK'lar neden sahipleniyor? Elazığ'ın sorunları seni neden hiç ilgilendirmiyor?
Gücün yetiyorsa Elazığ'ın bir yarasına merhem ol da, peşinden gelelim! Çimento fabrikası yetkilileri bile fabrikanın taşınması gerektiğine itiraz etmezken, neyi, niye, hangi menfaat karşılığı savunuyorsun? Ayrıca gazetende de savunsana. O gazetenin yayın politikası senden sorulmuyor mu? Bu kadar önemli bir konuyu gazete okuyucularından niye esirgiyorsun?
Yok eğer gazete patronajı izin vermiyorsa, neden istifa etmiyorsun? Büyük gazeteci, sansüre neden sessiz kalıyorsun?
Bak işte, bana sansür koyacak kimse yok. Haberkent'te yazdığım zaman sansür konusundaki hassasiyetimi Efraim Gündem'e sor. Şimdi de Ahmet Toprak'a sor.
Yok yok, senin derdin şöhret olmak!
Seni de, çimento fabrikası tartışmalarında safı(!) ortaya çıkan herkesi de şöhret edeceğim!
Vdigera bak!
*****
-Hadi bugün şu konuyu yazalım.
-İçinde Cengiz geçiyor mu?
-Yooo.
-E daha o zaman neye yazayım, kalsın!