Nerede O Eski Bayramlar…

Eski Ramazan Bayramlarında, halk dilinde 'Şeker Bayramı' olan günlerde ailelerin ve çocukların bir heves, neşe ve telaşla geçirdiği bayram geleneklerini anlatan &cced

TAKİP ET
Eski Ramazan Bayramlarında, halk dilinde “Şeker Bayramı” olan günlerde ailelerin ve çocukların bir heves, neşe ve telaşla geçirdiği bayram geleneklerini anlatan çimento fabrikasından emekli Mehmet Kömüroğlu, bayramlarla ilgili olarak şu sözleri kaydetti: “Ramazan Bayramının gelmesine bir hafta, on gün kala evlerde bayram hazırlıklarına başlanır, bir tatlı telaşla birlikte bayramın gelmesi beklenirdi.



Mevsim yaz ise ayrı kış ise ayrı bir telaşı olurdu evlerde. Çünkü sıcağa karşı ayrı, soğuğa karşı ayrı bir takım hazırlıklar yapılır, yemek tercihleri bu koşullara göre belirlenirdi. Ramazan ayında, Kuranı Kerim okunur veya okutulur, okumasını bilmeyenler hoca tutar, hoca tutamayanlar komşuda, erkekler camide muhakkak cüzü takip ederler dinlerlerdi. Küçük çocuklar, oruca teşvik edilir eğer tutarlar ise ödüllendirmek için türlü türlü iftariyelikler alınır oyuncaklar hediye edilir, hatta aile büyükleri oruç tutan çocuğu sırtında gezdirirdi. Yemekler muhakkak fazlaca pişirilir, yoksul kapı komşuya, hasta olanlara, yaşlılara ikram edilirdi. Hısım akraba, ramazanda muhakkak iftara çağırılırdı. Ramazanın yarısından sonra, ailenin maddi durumuna göre, bayram hazırlıkları yapılmaya başlanır, önce umumi ev temizliği yapılır. Bayrama bir kaç gün kala tatlılar hazırlanır, bayramdan bir gün öncede yemekler pişirilir. Küçüklerin bayram harçlığı için bozuk para temin edilir, Hileyi saadet, sakalı şerif ziyaret edilir, ikindi namazını müteakip mezarlıklar ziyaret edilir. Nihayet bayramda verilmesi gereken hoca hediyesi sadakayı fıtır verilir. Zekât zaten çoktan verilmiş olurdu.



Çocuklar aldığı bayramlık kıyafetleri ile gece uyurlar, sabah erkenden kalkıp kıyafetlerini giyerlerdi. Bayramlığını giyen çocuklar, komşuya, mahdigereliye şeker toplamaya giderler, topladıkları şekerleri yemez, biriktirirlerdi. Aile büyükleri, çocuklara harçlıklar verir, çocuklarda bu harçlıkları biriktirerek, ne alacaklarını düşünürlerdi.



Herkes kendi evinde bayram yapmaz muhakkak baba evinde bayram edilirdi. Bayramın birinci günü, küçükler büyüklere bayrama giderler en yakın akrabadan başlayıp en uzak akrabaya kadar bayramlaşıldığı gibi, arkadaş, köyün veya mahdigerenin, yalıları hastaları yakında taziyesi olmuş olanların muhakkak bayramına gidilirdi. Her ne kadar dinde yeri yoksa da törede vardı, taziyesi olanların bayramına “Kara bayram” denilirdi. Bayramın ikinci veya üçüncü günü bayramlaşılan büyükler küçüklerin bayramına giderler iadeyi ziyaret ederlerdi.”



Bayramların, ailelerle bir arada kalabalık olarak geçtiği ve büyükten küçüğe herkesin bayramı coşkuyla kutladığını söyleyen Kömüroğlu, günümüzde ise bu coşkunun kalmadığı, insanların bayramı yalnız geçirmek istediğini dile getirdi.

Bakmadan Geçme