KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ NE ANLATIYOR?
Ey İsrafil Nerdesin? başlıklı yazıma istinaden kadim dost Dr
Ey İsrafil Nerdesin? başlıklı yazıma istinaden kadim dost Dr. Muhammet Çakmak, özlü bir mesaj göndermiş… Edvard Munch'un, insanın varoluşsal ızdıraplarını anlatan 'Çığlık' adlı tablosunu… Ve şöyle bir not ilave etmiş sonuna...
'Bu tablo Sakdigerı Mustafa'nın yüksek vicdanın resmedilmiş halidir.'
*****
Pek çok sanatsal tablonun, tıpkı 'Çığlık' adlı yapıtta olduğu gibi onu yapan ressamın hayatından bir kesiti aksettiren ya da ressamın topluma vermek istediği mesajı içeren bir hikayesi vardır.
Osman Hamdi Bey'e ait olan 'Kaplumbağa Terbiyecisi' adlı tablo da bunlardan biridir. Etkileyici görselliğinin yanında oldukça ince mesajlar içerir bu tablo… Bunu anlamak için Osman Hamdi Bey'in hayatına değinmek gerekir öncelikle… Onu tanımak…
Osman Hamdi Bey on parmağında on marifeti olan bir Osmanlı aydını (1842-1910).
Kendisi bir arkeolog. Özellikle Mezopotamya, Suriye, Filistin ve Anadolu'da yaptığı kazılarla Müze-i Hümayun'a (İmparatorluk Müzesi) çok sayıda önemli eser kazandırmış…
Lübnan'daki kazı çalışmaları sırasında dünyaca ünlü 'İskender Lahdi''ni bulmuş ve İstanbul'a getirmiş bu sayede ünü dünyaya yayılmış bir şahsiyet…
Çağdaş Türk müzeciliğinin öncülerinden Osman Hamdi Bey… Kurucusu olduğu İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin de ilk müdürü aynı zamanda…
Paris'te Hukuk eğitimini sürdürürken resme olan tutkusu sebebiyle Paris Güzel Sanatlar Okulu'na da devam etmiş, modern anlamda ilk Türk ressamı… Dolu dolu yaşamının bir boşluğuna da Kadıköy Belediye Başkanlığı'nı sığdırmış… Özetle bu.
Emre Caner 'Kaplumbağa Terbiyecisi' (Osman Hamdi Biyografik romanı-2009) adlı romanında Osman Hamdi'yi şöyle açıklamış…
'Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında…'
*****
İşin ilginç yanı Osman Hamdi Bey'in tüm bunları, sanatı ve sanatçıyı önemsemeyen, başka medeniyetlerden kalan tarihi eserlere değer vermeyen, modernleşmeye karşı çıkan bir toplumda başarması… Devlet kurumları ve hatta toplumun kendisi, sürekli yeni engeller çıkarmış, değişime ve modernleşmeye ayak diremiş kendisine… Ama o bildiğinden ve gördüğünden şaşmamış… Tarihi eserleri ölümsüzleştirmek adına yaptığı kazılarla, tarihe ve sanata da kendi ismini kazımış… Ölümsüzleşmiş…
Peki tablo bize ne anlatıyor?
Tabloda gördüğümüz erkek figürü Osman Hamdi Bey'in kendisi… Çoğunlukla, resmini çizeceği ortamda, doğuya özgü kıyafetler giyip kendi fotoğrafını çektiriyormuş. Sonrasında fotoğrafa bakarak yapıyormuş resimlerini… Kaplumbağa Terbiyecisi'ni de bu şekilde yapmış...
Tablodaki mekn, Bursa'daki Yeşil Cami. Osman Hamdi Bey çizime burada başlamış, daha sonra çekilen fotoğraf yardımıyla kendi atölyesinde bitirmiş… Peki 'Kaplumbağa Terbiyecisi' bize neyi anlatıyor? Bunu anlamak için tabloyu incelemeye başlayalım. Öncelikle neler görüyoruz?
Kırmızı kaftan giymiş, derviş kıyafetleri içinde sakdigerı, kambur yaşlı bir adam... Bakımsız bir odada, marul yiyen kaplumbağalara bakıyor. Ama biraz düşünceli, karamsar ve yorgun bir bakış bu. Sırtında bir nakkare asılı ve buna bağlı mızrap boynundan aşağı sarkmış… Ellerini arkasında kavuşturmuş, bir ney'i tutuyor. Kırbaç değil de neden ney? Anlaşılan kaplumbağaları ney üfleyerek, nakkare çalarak yani musikiden yararlanarak terbiye etmeye çabalıyor. Ama yaşlı adamın ney'i tutuşuna daha dikkatli bakacak olursak, neyi üfleme hazırlığında değil sanki vazgeçmiş, çabaları sonuçsuz kalmış.
İşte tablodaki kaplumbağalar; devletin hantal işleyen bürokrasisi ve değişime direnen, ağır aksak ilerleyen toplumun kendisi… Bütün bu duruma kızan Osman Hamdi Bey, derviş de olsa sabrının bir sonu olduğunu göstermiş böylelikle… Belki de 'Sabır' ın kendisini resmetmiştir. Kim bilir?
'Bu tablo Sakdigerı Mustafa'nın yüksek vicdanın resmedilmiş halidir.'
*****
Pek çok sanatsal tablonun, tıpkı 'Çığlık' adlı yapıtta olduğu gibi onu yapan ressamın hayatından bir kesiti aksettiren ya da ressamın topluma vermek istediği mesajı içeren bir hikayesi vardır.
Osman Hamdi Bey'e ait olan 'Kaplumbağa Terbiyecisi' adlı tablo da bunlardan biridir. Etkileyici görselliğinin yanında oldukça ince mesajlar içerir bu tablo… Bunu anlamak için Osman Hamdi Bey'in hayatına değinmek gerekir öncelikle… Onu tanımak…
Osman Hamdi Bey on parmağında on marifeti olan bir Osmanlı aydını (1842-1910).
Kendisi bir arkeolog. Özellikle Mezopotamya, Suriye, Filistin ve Anadolu'da yaptığı kazılarla Müze-i Hümayun'a (İmparatorluk Müzesi) çok sayıda önemli eser kazandırmış…
Lübnan'daki kazı çalışmaları sırasında dünyaca ünlü 'İskender Lahdi''ni bulmuş ve İstanbul'a getirmiş bu sayede ünü dünyaya yayılmış bir şahsiyet…
Çağdaş Türk müzeciliğinin öncülerinden Osman Hamdi Bey… Kurucusu olduğu İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin de ilk müdürü aynı zamanda…
Paris'te Hukuk eğitimini sürdürürken resme olan tutkusu sebebiyle Paris Güzel Sanatlar Okulu'na da devam etmiş, modern anlamda ilk Türk ressamı… Dolu dolu yaşamının bir boşluğuna da Kadıköy Belediye Başkanlığı'nı sığdırmış… Özetle bu.
Emre Caner 'Kaplumbağa Terbiyecisi' (Osman Hamdi Biyografik romanı-2009) adlı romanında Osman Hamdi'yi şöyle açıklamış…
'Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında…'
*****
İşin ilginç yanı Osman Hamdi Bey'in tüm bunları, sanatı ve sanatçıyı önemsemeyen, başka medeniyetlerden kalan tarihi eserlere değer vermeyen, modernleşmeye karşı çıkan bir toplumda başarması… Devlet kurumları ve hatta toplumun kendisi, sürekli yeni engeller çıkarmış, değişime ve modernleşmeye ayak diremiş kendisine… Ama o bildiğinden ve gördüğünden şaşmamış… Tarihi eserleri ölümsüzleştirmek adına yaptığı kazılarla, tarihe ve sanata da kendi ismini kazımış… Ölümsüzleşmiş…
Peki tablo bize ne anlatıyor?
Tabloda gördüğümüz erkek figürü Osman Hamdi Bey'in kendisi… Çoğunlukla, resmini çizeceği ortamda, doğuya özgü kıyafetler giyip kendi fotoğrafını çektiriyormuş. Sonrasında fotoğrafa bakarak yapıyormuş resimlerini… Kaplumbağa Terbiyecisi'ni de bu şekilde yapmış...
Tablodaki mekn, Bursa'daki Yeşil Cami. Osman Hamdi Bey çizime burada başlamış, daha sonra çekilen fotoğraf yardımıyla kendi atölyesinde bitirmiş… Peki 'Kaplumbağa Terbiyecisi' bize neyi anlatıyor? Bunu anlamak için tabloyu incelemeye başlayalım. Öncelikle neler görüyoruz?
Kırmızı kaftan giymiş, derviş kıyafetleri içinde sakdigerı, kambur yaşlı bir adam... Bakımsız bir odada, marul yiyen kaplumbağalara bakıyor. Ama biraz düşünceli, karamsar ve yorgun bir bakış bu. Sırtında bir nakkare asılı ve buna bağlı mızrap boynundan aşağı sarkmış… Ellerini arkasında kavuşturmuş, bir ney'i tutuyor. Kırbaç değil de neden ney? Anlaşılan kaplumbağaları ney üfleyerek, nakkare çalarak yani musikiden yararlanarak terbiye etmeye çabalıyor. Ama yaşlı adamın ney'i tutuşuna daha dikkatli bakacak olursak, neyi üfleme hazırlığında değil sanki vazgeçmiş, çabaları sonuçsuz kalmış.
İşte tablodaki kaplumbağalar; devletin hantal işleyen bürokrasisi ve değişime direnen, ağır aksak ilerleyen toplumun kendisi… Bütün bu duruma kızan Osman Hamdi Bey, derviş de olsa sabrının bir sonu olduğunu göstermiş böylelikle… Belki de 'Sabır' ın kendisini resmetmiştir. Kim bilir?