KADIN İSTİHDAMI
Kadının varlığı ta en başa dayanıyor, Hz
Kadının varlığı ta en başa dayanıyor, Hz. Adem'in yaratılışına. Kalbine en yakın yerden yaratılıyor ve bu yüzdendir ki erkeğin yanında yer alıyor, hep yardımında da ilk sırada. Her başarılı erkeğin bir kadını var oluyor zaten, fakat nedense bahsettiğim gibi yanında değil arkasında. Şiirlerde nesirlerde ilham kaynağı oluveriyor, evde baş tacı (?) ve de yavrusunun anası…
Bir ülkenin gelişmişlik düzeyinde çok önemli bir paya sahiptir bu konu. Kadının, çalışma hayatına aktif bir şekilde katılımı bireysel kazanımının yanı sıra ailevi ve sosyal dönüşümü sağlayan temel etkenlerden biri olması nedeni ile kadın istihdamı ülkenin topyekun kalkınması sürecinde fazlası ile dikkate alınması gereken bir konudur. Nasıl ki kadının elinin değdiği yer farklılaşıyor, düzene giriyor, ferahlatıcı, iç açıcı oluyor iş hayatında hak ettiği yeri bulunca mükemmele yakınlaşması daha da kolaylaşıyor. ' Peki ne kadar gerçekleşiyor bu?' sorusunu sorunca cevap ' yetersiz' oluveriyor. Siyaset, eğitim, sağlık, sanat ve bir çok alanda kadınların geride kaldığını görüyoruz. Bu gerilik başarı anlamında değil sayı olarak bir geriliktir. Çünkü erkeğe sağlanan fırsat ne yazık ki kadınımıza sağlanmıyor. Düşününce; siyasi bir partinin bünyesinde kaç bayan milletvekili var ya da kaç bayan bakanımız mevcut? Okullarımızda idaredeki kaç kişi müdüre hanım acaba? Ancak Rize'de ki kadın çiftçilerimiz sayıca rekor kırıyor, hizmet sektörü söz konusu olunca hiç geri kalmıyoruz. 81 ilin sadece 22'sinde kadın istihdamı Türkiye genelinin üzerinde. Milletçe kadına bakışımız ancak edebi değerlerde yüksek, aktif hayata sıra gelince ne yazık ki sınıfta kalıyoruz. Bunun nedenleri arasında eğitim düzeyi yükseldikçe iş gücüne katılma oranlarının artmasını, cinsiyetler arasında kadınlar aleyhine açığın fazla olmasını, diğer taraftan işsizliğin eğitimle alakalı olduğunu ( ki ülkemizde daha düşük olduğunu biliyoruz) bireysel toplumsal ve ekonomik pek çok değişkenin etkisini gösterebiliriz. Kızının okumasına karşı çıkıp evde oturmasını isteyen bireylerimizin belki amcalarımızın, eşlerini gelinlerini ya da kızlarını hastaneye götürdüklerinde muayene için ısrarla bayan doktor istemeleri ne anlaşılmaz bir paradigmadır. Bu sorun sadece çalışan kadın sayısının arttırılması değil, istihdam koşullarının niteliğinin de dikkate alınması ile aşılabilir. Devletin ürettiği politikaların hangi sorunlara yol açacağını öngörmesi, kadınlar için nasıl bir çalışma yaşamı sunacağını iyi hesap edebilmesi gerekir. Kadınlarımıza esnek çalışma imknı sunulması, kadın girişimcilerin desteklenmesi, sosyal güvenlik düzenlemelerinin yapılması, tarımda çalışan kadın kooperatifleşmesinin desteklenmesi, ev- iş alanlarında çalışan kadınların istihdam statülerinin yasal zeminde tanınıp desteklenmesi, meslek ve işçi kimliklerinin güçlendirilmesi, erkekler kadar ön planda yer almalarına yardımcı olacak etmenler arasında görülebilir.
Kadının toplumda var olmak istediği yeri alamadığının farkında olarak Hz. Peygamber'imizin kendisine ilk vahiy geldiğinde bunu heyecan ile, korku ile ilk Hz. Hatice'ye anlattığını unutmamak gerektiğini de vurgulamak isterim. Kısaca kadınlarımız görünmez kahramanlar rolünden çıkarılmalıdır. Osmanlı döneminde yaşayan kadınların aldığı eğitim noktasında şaşırtıcı bir birikime sahip olduklarını belirtmeli, o dönemde en az iki üç dil bilen, çalgı aleti kullanabilen, seviyeli eğitim alan kadınlar olduğunu hatırlatmada fayda görüyorum. Böyle bir dönemden, birikimden gelen kadınımızın bu çağda yapamayacağı iş, başaramayacağı dal olduğunu düşünmüyorum. Yeter ki tanınan fırsat, duyulan güven eşit olsun. Kadının olduğu yer sevginin, kadının olduğu yer başarının olduğu yer olsun. Sevgiler.
Bir ülkenin gelişmişlik düzeyinde çok önemli bir paya sahiptir bu konu. Kadının, çalışma hayatına aktif bir şekilde katılımı bireysel kazanımının yanı sıra ailevi ve sosyal dönüşümü sağlayan temel etkenlerden biri olması nedeni ile kadın istihdamı ülkenin topyekun kalkınması sürecinde fazlası ile dikkate alınması gereken bir konudur. Nasıl ki kadının elinin değdiği yer farklılaşıyor, düzene giriyor, ferahlatıcı, iç açıcı oluyor iş hayatında hak ettiği yeri bulunca mükemmele yakınlaşması daha da kolaylaşıyor. ' Peki ne kadar gerçekleşiyor bu?' sorusunu sorunca cevap ' yetersiz' oluveriyor. Siyaset, eğitim, sağlık, sanat ve bir çok alanda kadınların geride kaldığını görüyoruz. Bu gerilik başarı anlamında değil sayı olarak bir geriliktir. Çünkü erkeğe sağlanan fırsat ne yazık ki kadınımıza sağlanmıyor. Düşününce; siyasi bir partinin bünyesinde kaç bayan milletvekili var ya da kaç bayan bakanımız mevcut? Okullarımızda idaredeki kaç kişi müdüre hanım acaba? Ancak Rize'de ki kadın çiftçilerimiz sayıca rekor kırıyor, hizmet sektörü söz konusu olunca hiç geri kalmıyoruz. 81 ilin sadece 22'sinde kadın istihdamı Türkiye genelinin üzerinde. Milletçe kadına bakışımız ancak edebi değerlerde yüksek, aktif hayata sıra gelince ne yazık ki sınıfta kalıyoruz. Bunun nedenleri arasında eğitim düzeyi yükseldikçe iş gücüne katılma oranlarının artmasını, cinsiyetler arasında kadınlar aleyhine açığın fazla olmasını, diğer taraftan işsizliğin eğitimle alakalı olduğunu ( ki ülkemizde daha düşük olduğunu biliyoruz) bireysel toplumsal ve ekonomik pek çok değişkenin etkisini gösterebiliriz. Kızının okumasına karşı çıkıp evde oturmasını isteyen bireylerimizin belki amcalarımızın, eşlerini gelinlerini ya da kızlarını hastaneye götürdüklerinde muayene için ısrarla bayan doktor istemeleri ne anlaşılmaz bir paradigmadır. Bu sorun sadece çalışan kadın sayısının arttırılması değil, istihdam koşullarının niteliğinin de dikkate alınması ile aşılabilir. Devletin ürettiği politikaların hangi sorunlara yol açacağını öngörmesi, kadınlar için nasıl bir çalışma yaşamı sunacağını iyi hesap edebilmesi gerekir. Kadınlarımıza esnek çalışma imknı sunulması, kadın girişimcilerin desteklenmesi, sosyal güvenlik düzenlemelerinin yapılması, tarımda çalışan kadın kooperatifleşmesinin desteklenmesi, ev- iş alanlarında çalışan kadınların istihdam statülerinin yasal zeminde tanınıp desteklenmesi, meslek ve işçi kimliklerinin güçlendirilmesi, erkekler kadar ön planda yer almalarına yardımcı olacak etmenler arasında görülebilir.
Kadının toplumda var olmak istediği yeri alamadığının farkında olarak Hz. Peygamber'imizin kendisine ilk vahiy geldiğinde bunu heyecan ile, korku ile ilk Hz. Hatice'ye anlattığını unutmamak gerektiğini de vurgulamak isterim. Kısaca kadınlarımız görünmez kahramanlar rolünden çıkarılmalıdır. Osmanlı döneminde yaşayan kadınların aldığı eğitim noktasında şaşırtıcı bir birikime sahip olduklarını belirtmeli, o dönemde en az iki üç dil bilen, çalgı aleti kullanabilen, seviyeli eğitim alan kadınlar olduğunu hatırlatmada fayda görüyorum. Böyle bir dönemden, birikimden gelen kadınımızın bu çağda yapamayacağı iş, başaramayacağı dal olduğunu düşünmüyorum. Yeter ki tanınan fırsat, duyulan güven eşit olsun. Kadının olduğu yer sevginin, kadının olduğu yer başarının olduğu yer olsun. Sevgiler.