Elazığ'da Osmanlı'dan kalan miras şaşırtıyor: 700 Yıllık yapı ve içindeki Osmanlı hazinesi görenleri büyülüyor! Hikayesi dilden dile..
Elazığ'ın merkeze bağlı Altunkuşak (diğer adıyla Sarılı) köyünde bulunan ve yaklaşık 700 yıllık geçmişe sahip olduğu değerlendirilen Beyzade Efendi Konağı, dört kuşaktır Bayoğlu ailesi tarafından aslına uygun şekilde yaşatılıyor. Osmanlı döneminin önemli alimlerinden Beyzade Efendi'nin mirası olan bu tarihi yapı, yalnızca mimarisiyle değil içinde barındırdığı eşyalar, hatıralar ve anlatılan efsanelerle de dikkat çekiyor.
Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından “korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı” olarak tescillenen konak, yaklaşık bin 800 metrekarelik bir alanda yer alıyor. Bugün 38 odasıyla hâlâ ayakta duran yapı, farklı dönemlere ait çanak-çömlek, taş oyma eşyalar, gaz lambaları, sandıklar, karyolalar, ocaklar ve şömineler gibi orijinal parçalarla geçmişi bugüne taşıyor. Aile üyeleri bu eşyaları günlük yaşamlarında da kullanarak kültürel sürekliliği sağlamaya çalışıyor.
Konağın bugünkü temsilcilerinden Bülent Bayoğlu, bu mimari mirasın büyük dedesi Hacı Ali Rıza Efendi’ye, yani halk arasında bilinen adıyla Beyzade Efendi’ye ait olduğunu ve Osmanlı dönemine ait geleneksel konak yapılarının en güzel örneklerinden biri olduğunu belirtiyor. Konağın yapım yılı kesin olarak bilinmemekle birlikte, yapılan incelemelerde yaklaşık 700 yıl öncesine ait izler taşıdığı ifade ediliyor.
Konakta yalnızca mimari değil, Beyzade Efendi’ye ait bazı özel eşyalar, el yazması eserler ve hatta Sultan II. Abdülhamid tarafından kendisine yazıldığı belirtilen tarihi bir belge de yer alıyor. Ancak konağın dikkat çeken bir diğer yönü ise Beyzade Efendi’nin burada yalnızca bir gece konaklamış olması. Oğluna bu konuda, “Oğul, bu konak dünya şatafatının olduğu bir yerdir. Gösteriş ve riya olur. Bu yüzden ben burada yaşamam” diyerek Harput’taki mütevazı evine geri döndüğü rivayet ediliyor.
Beyzade Efendi’ye dair halk arasında anlatılan sayısız hikâye bulunuyor. Bunlardan en dikkat çekeni ise bir kurbanlık et hikayesiyle başlayan manevi bir yolculuk. Rivayete göre, Beyzade Efendi hacca gitmek üzereyken, hamile eşinin bir evden gelen kızarmış et kokusunu arzulaması üzerine komşusunun evine gider. Ancak evde pişen etin bir sokak köpeğine ait olduğunu ve ailenin açlıktan bu yola başvurduğunu öğrenir. Bu durumdan derin bir üzüntü duyan Beyzade Efendi, hac için ayırdığı tüm parayı çevresindeki yoksullara dağıtarak kutsal yolculuktan vazgeçer. Ancak arkadaşlarının Mekke’de onu tavafta, Arafat’ta ve namaz saflarında en önde gördükleri rivayet edilir. Olayın ardından Beyzade Efendi, hacca fiilen gitmeden bu yüce mertebeye, yaptığı iyiliklerle ulaştığını anlatır.
Yaptığı hayır işleri ve mütevazı yaşamıyla yöre halkının gönlünde derin izler bırakan Beyzade Efendi’nin ismi, yüzyıllardır Elazığ topraklarında saygı ve hürmetle anılıyor. Bugün hala ayakta duran Beyzade Efendi Konağı ise sadece bir yapı değil; bu değerlerin somut bir sembolü olarak varlığını sürdürüyor.
Kaynak: Anadolu Ajansı, Turan Gazetesi, Doç. Dr. Abdülkadir KIYAK, Harput Evliyaları, Manas yayınları. Beyzade Efendi torunlarından Bülent BAYOĞLU ile kişisel görüşmeler, 2021.